ABD-Rusya anlaşmaları ne manaya gelir
Uluslar arası ilişkiler uzmanı değilim. Diplomatik dilden de anlamam. Bizim ki gazetecilik tecrübesi ve bu tecrübenin ötesinde merakın getirdiği gözlem ve bilgi biriminin verdiği ölçüde değerlendirmeler, yorumlar ve çıkarımlardır.
Baş döndüren bir süreç yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz. Aradan Yüz yıl geçmesine rağmen halen dünyanın karmaşasını yanımızdan uzaklaştıramadık. Osmanlı topraklarından bize kalan coğrafyanın dar alanında sıkışıp kaldık. Burada da rahat bırakmıyorlar. Türkiye’nin önüne ciddi bir blok ciddi bir duvar örülüyor. Gerçi fiili olarak kendi duvarımızı kendimiz ördük, hapse aldık. Onu ayrı tutuyorum. Gelinen noktada 9 Ekim’de başlattığımız Barış Pınarı Harekâtı ile bölgedeki dengeler yeni bir sürece girdi. Biz Barış Pınarı Harekâtını PKK-PYD-YPG’ ye karşı yaptığımızı zannediyorduk. Durum gösterdi ki aslında ABD ve biraz daha ötesinde ise Rusya ile yapıyormuş.
Bu sütunun sürekli takipçileri hatırlayacaklardır. Pazar günkü yazımız “Türkiye’nin yüzyıllık imtihanı ve ABD anlaşması” başlığını taşıyordu. ABD ile yapılan anlaşma üzerine idi. Şimdi bu anlaşmanın ikizi mahiyetinde Rusya ile yapmış durumdayız. Peşin olarak ifade edeyim anlaşma üzerine ABD için yazdıklarımın aynısı Rusya içinde geçerlidir. Bugün gelinen noktada aslında bizim Rejim ile problemimiz, bizim PKK-PYD-YPG ile görünen mücadelemiz aslında Rusya ile yaşadığımız problemler imiş. Anlaşmaları kimin ile yapıyor ise aslında yaşanan problemlerin sahipleri onlardır. Bu anlaşmalar ile elde ettiğimiz kazanımlar da kayıplarımızda onlara karşıdır.
Anlaşmalar ile Sınırımızda sadece komşularımız değişmiştir. ABD gitmiş Rusya gelmiştir. Bizim tek kazanımımız Suriye’de hem Fırat Kalkanı hem Zeytin Dalı Harekâtı ile hem de son Barış Pınarı harekâtı ile elde ettiğimiz kazanımlara uluslar arası hukuki hüviyet kazandırmak olmuştur. Bu anlaşmalar bir başka gerçeği daha ortaya koymuştur ki artık Suriye diye bir devlet tarih sahnesine gömülmüştür. Bizim içinde bu böyledir. Dünya içinde bu böyledir. Aslında Suriye dediğiniz devlet Rusya’dan ibaret kalmıştır.
ABD ve Rusya anlaşmaları şunları göstermiştir hem Suriye konusunda hem de Doğu Akdeniz’de gerçek muhataplarımızla karşı karşıyayız. Öyle olduğunu zaten biliyorduk fakat anlaşmalar ile bu durum hukukileşmiştir. Barış Pınarı harekâtı bir nevi masada belimizdeki silahın kabzasını gösterme durumudur. Devletlerarasında asıl olan diplomatik hamlelerdir. Başarı da diplomatik hamlelerle belirlenir. Diplomatik hamleler çıkmaza sürüklendiğinde silahlar konuşur. Ülkelerin gücü diplomatik hamlelerle başarıya ulaşma oranına bağlıdır. Kendine namluların çevrilmesini önleme başarısına bağlıdır. Belindeki silahın kabzası göründüğünde ciddiye alınmasına bağlıdır.
Tüm bu açılardan önce ABD ile sonra Rusya ile yapılan anlaşmaları nasıl okuyacağız? Bu anlaşmaların kazanım diye veya kayıp diye gördüğümüz yönlerinin etkisini ilerleyen gün ve yıllarda daha net görülecektir. Bu anlaşmalar ile bölgede tehlike geçmemiştir. Onun için daha çok dikkate daha çok stratejiye ihtiyaç vardır. Tam aksine bu anlaşmalar ile soluklananlar Rusya ve ABD’dir. Yeni duruma göre geliştirecekleri hamlelere hazırlıklı olunmalıdır.
Benim açımdan Süleyman Şah Türbesi yerine konulmadığı müddetçe bölgede Türkiye’nin egemenliği tam olarak tesis edildiğini kabul etmek imkânsızdır. Süleyman Şah Türbesi’nin yerine konulması bölgenin huzura, sükûna, barışa ulaşmasının şifresidir. Süleyman Şah’ın ruhu gibi bölgenin huzuru bu Türbenin yerine taşınmasına bağlıdır. Türkiye Süleyman Şah Türbesi’ni yerine taşıma gücünü göstermeklidir.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…