Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2965.63
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Kasım 2018

ABD neden Türkiye’yle yakınlaşma arayışında?

Soğuk savaşın sonra ermesiyle birlikte dünyanın güç dengeleri değişti. Değişen bu güç dengeleri arasında bütün ülkeler geleceğe yönelik bir arayış içerisinde olduğunu net bir şekilde görüyoruz.

Dünyanın gelecek arayışları sürdüğü bir dönemde ABD tüm ülkeleri endişelendirecek ticaret savaşları başlattı. İran’a yaptırım kararları, Güney Asya denizinde Çin ile gerginlik çıkartması, Venezuela’nın iç işlerine karışması, Afrika’daki kabile savaşların arkasında ABD istihbaratının olduğu düşüncesi ‘’ABD, istikrarsızlık çıkaran bir ülkedir’’ algısı tüm dünyada gittikçe yaygınlaşıyor.

Dünyada böyle bir algı yaygınlaşırken ABD müttefiki olan Avrupa için de: ‘’Artık sizi sırtımızda taşımayacağız.’’ İfadesinden sonra Fransa ve Almanya’nın başını çektiği AB’nin kendi güvenlik sistemini kurma arayışlarına yöneltti. Almanya Başbakanı Merkel: ‘’Avrupa kendi güvenliğini sağlamalı’’ deyince ABD-Avrupa ilişkileri iyice gerilmeye başladı.

Bu gelişmelerden sonra GPF’de okuduğum bir yazıda: ‘’Trump yönetiminin Feto’yu Türkiye’ye iade etmek için yasal yollar aradığını’’ yazması oldukça dikkat çekiciydi. Bunu iki açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi, Türkiye, uluslararası platformlarda Feto’nun gerçek yüzünü afişe ettikçe bunun etkili olduğunu gösteriyor. Nitekim Afrika’nın en büyük ülkesi olan Nijerya medyasında: ‘’Nijerya hükümeti Gülen okullarını denetliyor mu?’’ gibi uyarıcı yazılar yayınlamaya başladı. İkincisi Avrupa-ABD ilişkileri gerginleşince Türkiye’yle tekrar yakınlaşma çabası olduğunu gösteriyor. Keza Foreign Affairs’de çıkan bir yazıda şöyle yazıyordu: ‘’ABD, YPG ile işbirliği yaptıkça Türkiye, İran ve Rusya’yla işbirliği yapmaya devam edecektir. ABD’nin hem Avrupa’yla rekabet edip hem de bölgenin en önemli müttefiki Türkiye’yi kaybetmesi uzun vadede ABD’nin çıkarlarına zarar verecektir.’’

NPR’a konuşan bir başka Amerikalı şöyle diyordu: ‘’ Trump yönetimi dünyadaki siyasal olaylara derinlemesine bakmazsa kendi sonunu getirmiş olacaktır. Türkiye’nin Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da ve Afrika’nın bazı bölgelerinde hala etkisi vardır. ABD Türkiye’yle ilişkilerini düzeltmelidir.’’

NPR radyosundan dinlediğim bu değerlendirmeden çok daha önce, Samuel P.Huntington ‘’Medeniyetler çatışması’’ adlı eserinde sadece ABD’nin değil tüm Batı için şöyle yazıyordu ‘’Batı çökmekte olan bir medeniyettir.’’

ABD’nin bir kısım düşünce kuruluşları bu çöküşü görüyorlar. Mümkünse bu çöküşü durdurmak istiyorlar, değilse yavaşlatmak için yeniden jeopolitik denge arayışlarının bir sonucu olarak Türkiye’yle yakınlaşma arayışına girdikleri anlaşılıyor. Ancak bu açıklamaların hiçbirinde Türkiye’nin kaygılarını ‘’Nasıl gidereceklerine’’ dair somut bir öneri yok. Mesela ABD, YPG terör örgütüyle bağlarını kesecek mi? Verdiği silahları geri alacak mı? Feto dâhil olmak üzere tüm terör örgütü mensuplarını iade edecek mi?

NATO askeri açıdan, AB ise, siyasi olarak Türkiye’yi yıllarca oyaladı. Türkiye artık kendini bu iki kurumun insafına terk etmeyecek kadar tarihsel tecrübeye ve alternatif jeopolitik seçeneklere sahip bir ülke olduğunu her fırsatta hissettiriyor.

ABD, Türkiye’yle yakınlaşmak istiyorsa bilmelidir ki Türkiye söylemlere değil, sahadaki somut adımlara bakacağını tecrübeyle öğrendi.