ABD, Kürtleri çok mu seviyor?
Seçimden bu yana gazetemizin sür manşetinde, bir numaratör gibi gün sayarak HDP'ye çağrıda bulunuyoruz.
Türk milliyetçisi olan MHP gibi 80 milletvekili ile Meclis'te temsil hakkı elde eden HDP için "Türkiyelileşme" fırsatı doğdu.
HDP'den meşru siyasal zeminde kendine oy veren seçmenin talepleri için mücadele etmesini, Kandil'e ise "Artık silahları bırakın" çağrısı yapmasını istiyoruz.
***
Bunu Milat gazetesi istemiyor sadece.
Aslında bu çağrıyı bizden çok millet istiyor. Onların sevdiği tabirle bütün "Türkiye halkları" istiyor.
Çünkü bütün 'halkların' çocukları askere gidiyor.
Çünkü Kürtlerin çocukları da hem asker ocağına hem de 'dağa' gidiyor. Ve hiçbir annenin evladının "Şehit" haberinin gelmesine de gözyaşına da tahammülü kalmadı.
Aynı şekilde bunu en çok (sözünü yabana attıkları) "Önderlik", yani Öcalan istiyor.
2013 yılındaki Diyarbakır Newroz kutlamalarında alandaki yüz binlerce insana BDP'liler, İmralı'dan gelen mesajı şöyle okuyordu:
"Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki, artık yeni bir dönem başlıyor; silah değil siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştiru2026"
***
Son üç yıldır her Newroz'da İmralı'dan benzer çağrılar geliyor.
Geliyor da ne oluyor? Hiç!
Kandil ve HDP, bu çağrıyı açığa düşürecek açıklamalar yapıyor, bir türlü sınır dışına çıkma ve silahları susturma aşamasına yanaşmıyor.
Bazen "Önderliğin cezaevi şartları kötü", bazen "Tutsak birinin sözleri gerçeği yansıtmaz", bazen "Silah bırakma kararını sadece Kandil verir", bazen "Rojava devrimi sürecinde bu olmaz" diyerek Öcalan'ı 'gömüyorlar!'
***
Yüz yıl önce 'devlet' söz verip de Kürtleri dört parçaya bölen emperyalistlerin, "Suriye'de bağımsız Kürdistan" yemlemelerine inanıyorlar.
Çözüm Süreci masasını dağıtıyorlar.
Buradaki muhataplarını "şeytanlaştırıp" 12 bin kilometre ötedeki 'taze dostları'na "Biji Obama" diyorlar.
Çok uzağa gitmelerine gerek yok. Sadece ABD'nin Irak işgali sırasında Barzani'ye verdiği sözlerini bugün nasıl yediğine baksalar görecekler.
Barzani'nin kurmak istediği "Bağımsız Kürdistan"a, Türkiye'den başka destek veren yok.
İşgal başlarken "üç parçalı Irak"tan söz eden ABD bugün sürekli "Irak'ın toprak bütünlüğünden" bahsediyor.
Aynı şekilde bugün, sözde PYD'ye Suriye'deki "Kürt kantonları" için destek veren ABD, satır arasında "Suriye'nin toprak bütünlüğünü" vurgulamaktan geri durmuyor.
***
Suriye'de ölen 300 bin insan ABD'nin çok mu umurunda?
Katledilen çocukların, kadınların, yaşlıların Kürt, Arap, Ezidi, Nusayri, Şii, Sünni veya Türkmen olması ABD'nin çok mu umurunda?
Yurtlarından edilen milyonlarca Suriyeli ABD'nin çok mu umurunda?
Srebrenitsa'da katledilen 8 bin Bosnalı Müslüman'ı seyrettikleri gibi 5 yıldır kendi insanını imha eden katil Esed'i, oturup seyretmiyorlar mı?
***
Bu topraklar bizim kaderimiz.
Binlerce yıldır derdimizi de sevincimizi de birlikte yaşadık.
ABD'nin vereceği "Üst akıl"la gelecek serüvenlerine atılmak, geçmişte olduğu gibi 'tarihin dışına atılmak' formülüne de dönüşebilir.
Yarınlara tartışarak, konuşarak, umutlanarak, acı çekmeden yürümek istiyorsak önce PKK'ya, "silahları bir kenara bırak" çağrısı yapmanın tam zamanıdır.
Sonra, Irak Kürdistanı bugün Türkiye için ne ifade ediyorsa, Suriye konusu da "kardeşçe" hal yoluna koyulabilir.
Aşırı heyecanlanmanın lüzumu yok.
Sonra olan bize oluyor!