Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2431.65
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Haziran 2017

ABD, İngiltere, Ortadoğu ve Savaş 'mı?'

Dünyada yaşanan süreçleri, gelişmeleri anlayabilmek için öncelikle ABD ve İngiltere'nin tavrını, adımlarını, planlarını anlamak gereklidir.

ABD'nin tarihine baktığımızda kırılma anlarında iktidara gelebilen liderlerin genellikle 'Amerikan Milliyetçiliği' üzerinden iktidara giden yolu açtığını görebiliriz. Ya da bu durumu şöyle tanımlamak gerekir. ABD'yi yöneten 'derinler' kırılma anlarında iktidara getirmek istedikleri kişileri bu 'romantizm' ile iktidara taşımaktadır.

ABD'nin kuruluşu sonrası Avrupa ülkelerinin kıta üzerinde etkin olma çabası süreç içerisinde ABD'yi yönetenleri rahatsız etmişti. Nitekim bu süreç 'Monroe Doktrini'ni getirmişti. ABD bu isimle anılacak olan bir dış politika kararları dizisi yayınladı. Kararlar özetle "Avrupa ülkelerinin kıta üzerinde kolonileşme gibi faaliyetlerine artık izin verilmeyeceği bunun savaş sebebi sayılacağıydı." Yani siyasi literatüre yansıyan sloganı ile "Amerika Amerikalılarındır" dediler. Doktrin; ilk bakışta bir Amerikan izolasyonu' gibi bir izlenim veriyorsa da, aslında tam anlamıyla bir yalnızlık değildi. Bu doktrin, yalnızca askeri bir stratejiydi. ABD, arka planda yayılma stratejisini her zaman diri tuttu. Coğrafi, ekonomik ve kültürel planlarını sürekli olarak devam etti.

İşte Trump da tam bu doktrine sırtını dayayıp ABD halklarının romantizmi üzerinden bir seçim kampanyası yürüttü. Milyarderliğine karşın çizdiği Amerikan halkı hassasiyetlerine değinen tavrı, mülteciler ve İslam hakkında ki söylemleri, vaatleri 'diğer' gizli etkenlerle de birleşince başkanlığı getirdi.

Göreve geldikten sonra ise herşeyin değişeceğini bekleyenler büyük ölçüde hayal kırıklığına uğradı. Öncelikle Suriye politikası başta olmak üzere bir çok 'Obama Politikası'nı miras aldı. Hatta ivmelendirdi. Devamında yaptığı Ortadoğu gezisi ve gezinin sonuçları ise ABD'nin politikalarının net olarak devam ettiğini artık tam anlamıyla ortaya koyuyor. "Müesses Nizam'a aykırı söylemleri ile iktidara gelen Trump, "Müesses Nizam'a teslim oldu ya da teslim alındı...

Peki şu anda uygulanan strateji başta Ortadoğu olmak üzere Dünya'yı nereye götürür. Öncelikle Brexit ve Trump'ın başkanlığa geliş sürecini birlikte okumak gerektiğine inanıyorum. Monroe doktrinin sonrası dahi ABD içerisinde İngilizlerin etkisi itiraz edilemeyecek bir gerçeklik. (Konuyu farklı bir yazıda detaylandıracağım) Brexit ile Kıta Avrupa'sından kopan İngiltere ile ABD'nin çıkarları ve hedefleri artık net olarak kesişmiştir. Geri planda muhakkak Trump'ın da bağlantıları ile birlikte ortak yeni planlar yapılmaktadır.

ABD ve İngiltere şu anda sahada net olarak iki farklı blok oluşturmaktadır. ABD; Suudi Arabistan, Mısır ve Suud etkisindeki diğer körfez ülkeleri ile bir blok oluştururken İngiltere; İran, Irak, Suriye, Katar ile farklı bir blok oluşturmaktadır. Bölgede veya bölge ile ilişkili tüm ülkelerin tarafını seçmesi için baskı oluşturulacaktır. Nitekim Katar krizinde Türkiye ve Rusya dolaylı yollar ile olayın içerisine çekildi ve taraf seçme noktasına getirildi. İran ilk defa yapılan DAEŞ kabüllü terör eylemi ile kışkırtıldı. Tabii ki Katar olayının içerisinde Türkiye için ayrıca bir plan mevcut... Günün sonunda yaşanacak olan bu iki bloğun 'çarpıştırılması' olacaktır. En azından şöyle diyelim, bölge ülkeleri bu oyunu bozamaz ise kurulan planda birer piyon olacaklardır. Senaristliğini ABD ve İngiltere'nin yazdığı filmde kendini başrolde sanan figüranlar savaşla devam edecek bir noktaya ilerliyorlar...

Plan işlerken, Rusya ve Türkiye'nin bölgeden dikkatini çekmek için farklı adımlarda gelebilir. Türkiye, Kıbrıs müzakereleri ve Ege üzerinden Yunanistan ile bir gerilime, Rusya ise Doğu Avrupa üzerinden bir süreç içerisine sokulabilir. Tüm bu planlar yeri ve zamanı geldiğinde gelişmelere göre adım adım uygulamaya konulacaktır.

Türkiye bu noktada en kritik ülkelerden birisi. Şu anda taraf seçmekten başka bir yol bırakılmamış olsa da Türkiye 'hakem' rolüne bürünerek, sert söylem ve ithamlar gelse dahi kutuplaşmamak adına soğuk kanlılığını korumalıdır. Bölge ülkeleri ile bürokrasi trafiğini arttırarak sürdürmeli ve yapıcı tutumunu son dakikaya kadar mutlaka sürdürmelidir. Umutmayalım, büyük bir planın son evresindeyiz.

Son Not; yaşanan süreç Suriye konusunun ikinci plana düşmesine sebep olmamalı. Rusya ve Türkiye'nin dikkatinin dağılması Suriye'de oldu bittiye getirilecek bir çok sonucu beraberinde getirir...