Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Kasım 2019

ABD ile yol ayrımındayız

1952’de NATO’ya kabul edilmemizle birlikte artık bağımsız olmayan, NATO’ya bağlı (ve bağımlı) bir devlet haline geldik. Tabi, burada ben NATO diyorsam siz NATO’nun patronu ABD olarak anlayınız.

NATO’ya üye olduktan sonra kaybettiğimiz sadece bağımsızlığımız değildi. Zira ordumuzu NATO (ABD) eğitiyordu, ekonomimizi ilgili uluslararası kuruluşlar (ABD) belirliyordu, NATO (ABD) konseptine uygun dış ilişkilerimiz oluyordu, iç siyasetimiz de aşağıdaki gibiydi:

18 Şubat 1952’de TBMM’de kabul edilerek NATO’ya üye olmamızın üzerinden sadece 8 yıl geçmişti ki, bir NATO ülkesi olan Türkiye NATO/ABD askerleri tarafından gerçekleştirilen darbe ile sarsıldı. NATO ordusunun emrindeki savcı ve hakimlerimiz Başbakanımızı “Köpeğine devlet bütçesinden mama ithal etti” diye idam ettiler.

Bu darbeden demokratik seçimlere geçişimizin üzerinden sadece 9 yıl geçmişti ki yine NATO askerleri hükumete muhtıra vererek daha soft bir darbe yaptılar. Bu sefer başbakan değil, 22-23 yaşlarındaki gençler idam edildi. Yetmedi, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra demokrasiye dönelim dedik ve Türkiye’de 1973’te seçimler yapıldı. Yapılan bu seçimlerden sadece ve yalnızca 7 yıl 3 ay 5 gün sonra yine NATO askerleri Türkiye’de darbe yaptı ve iktidarı NATO’ya bağlı askerler devraldı.

28 Şubatları, FETÖNATO askerlerinin 15 Temmuz ihanetini biliyorsunuz.

NATO ile birlikte başımıza sadece darbe felaketleri gelseydi bu kadar yanmazdık.

NATO’nun kuruluş amacını ve işlevini belirleyen 14 madde var. Bunlardan bir tanesi de, “Taraflar içlerinden birine veya birkaçına vaki olacak bir silahlı saldırıyı hepsine sayılmış kabul edecekler ve birbirlerinin savunmasına silahlı güç kullanmak da dahil olmak üzere, katkıda bulunacaklardır…” kararını içeren bu 5. Maddedir.

Yani bu madde diyor ki, eğer üye bir ülke bir saldırıya uğrar ise NATO üyesi diğer ülkeler bu saldırıyı kendilerine karşı yapılan bir saldırı olarak kabul edecekler ve saldırıya uğrayan NATO ülkesinin saflarında silahlı mücadele vererek saldırganı defedecekledir diyor.

Uzatmayayım!

ABD de diğer bütün NATO üyesi ülkeler de biliyorlar ki PKK, çoğu ABD’de üretilen, Pentagon envanterine ve dahi NATO envanterine kayıtlı silahları kullanarak 35 yıldır Türkiye’ye saldırıyor.

Bütün NATO üyesi ülkeler ABD’nin 40 bin tır silahı, “DEAŞ adlı terör örgütü ile mücadele” bahanesi ile PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG’ye verdiğini de biliyor.

Keza bütün dünya ve NATO ülkeleri görüyor ki YPG olsun, PKK olsun hatta DEAŞ olsun, Türkiye’ye sızarak ya da Suriye sınırları içinden ABD tarafından üretilen silah ve mühimmatla ülkemize saldırıp sivil-asker insanlarımızı katlediyor.

Hani NATO’nun 5. Maddesi?

Bırakın bu madde gereği saldırıyı defetmemiz için bize yardım etmelerini, ABD ve diğer pek çok NATO üyesi ülke PKK ile birlikte NATO ülkesi olan ülkemize saldırıyor.

ABD/NATO, utancından olsa gerek! eskiden PKK’ya gizliden silah verirken, artık hiçbir terör örgütüne silah ve mühimmat verdiğini saklamıyor.

Bakınız;

Afganistan’da El Kaide ile mücadele eden ABD Afganistan’daki bir terör örgütünü silahlandırıp alana sürmedi,

Saddam’ı devirmek için Irak’a saldıran ve Irak’ı işgal eden ABD bu süreçte de herhangi bir terör örgütüne ihtiyaç duymadı. Ama ne hikmetse! ABD koalisyon güçlerinin bulunduğu Suriye’de, YPG terör örgütüne para vererek dandik ve toplama örgüt DEAŞ ile mücadele etme gereği duyuyor.

Meselenin DEAŞ ile mücadele olmadığını,

Meselenin DEAŞ bahanesi ile YPG/PKK’ya silah vererek Türkiye’yi yeniden 20. Yüzyıl konseptine ve şartlarına mecbur ve mahkûm etmek olduğunu bilmeyen ülke yöneticileri devlet yönetebilirler mi?

Anladık geç de olsa;

ABD, Senatosu ile Temsilciler Meclisi ile uluslararası güce sahip medyası ile adeta Türkiye’ye savaş açmış bulunuyor. ABD hiçbir ortaklığa sığmayan tavırları ile düşmana gerek bırakmayacak kadar zararlı ve tehlikelidir.

Ancak,

Çöküşü başlayan bir ABD artık ülkemiz için tehdittir.