ABD ile iadeler sorunu
ABD bağımsızlık ilanını müteakiben Osmanlı ile ticarete önem vermişti. Yapılan ticaretin önemine binaen ABD, tarihinde ilk kez Osmanlı'ya vergi vermek durumunda kalmıştır hem de İmparatorluğun gerileme döneminde.
1797'den itibaren Osmanlı limanlarına mal taşıyan ABD, Osmanlı'ya vergilerini Cezayir Dayısı üzerinden ulaştırıyordu. Yunanistan'ın Osmanlı'dan bağımsızlığını alması sürecinde Amerika Osmanlı ile olan ticaretinden dolayı Yunanistan'ı tanımayı bir süre geciktirmişti. İzmir Limanına onlarca gemi ile rom ve pamuklu mallar taşıyıp karşılığında afyon, kuru üzüm, deri, yün alan Amerikalılarla 1830'da Ticaret Sözleşmesi imzalanmıştır.
Her durumda ayrıcalıklı olduğunu vurgulayan Amerika, 1830 Ticaret Sözleşmesi (Ticaret ve Seyr-i Sefain Antlaşması) ile Osmanlı'dan ilk ayrıcalıkları alıyordu. Bu sözleşmedeki dördüncü maddeye göre:
"Osmanlı yargısı, Amerikan temsilciliğinin resmi tercümanı hazır bulunmadığı sürece, Osmanlı teb'ası ve Amerikan uyrukluları arasındaki davalara bakamaz ve Amerikan vatandaşını tutuklayamaz"dı.
Peki, tutuklanması gereken bir Amerikalı'yı kim, nasıl tutuklayabilecekti?
Aynı sözleşmeye göre tutuklanma gereği duyulan Amerikalıları ancak: "Amerikan diplomatik yetkilileri tutuklayabilecek"ti.
1874'te ABD ile "eşit" sayılabilecek, "Suçluların İadesi" ve "Tabiyet" hususlarında iki antlaşma imzalandı. Gelin görün ki bu iki madde hiçbir zaman yürürlüğe girmemişti.
O günden beri Osmanlı-Türkiye aleyhindeki faaliyetler Avrupa ve sonra Amerika'da artmış ve Türkiye'nin bu yıkıcı faaliyetlerde bulunan şahıslarla ilgili iade taleplerinin %99'u geri çevrilmiştir. Bunun en son örneği FETÖ elebaşı Gülen ve örgüt üyelerinin iade taleplerimizin sudan bahanelerle geri çevrilmesidir.
Bütün dünyanın canlı izlediği 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünde 250 vatandaşımız şehid olurken, 2200 vatandaşımız da gazi olmuştu. Bu darbe ve işgal teşebbüsünün arkasında, önünde, sağında, solunda Fetullah Gülen'in elebaşılığını yaptığı FETÖ adlı terör örgütünün bulunduğu bağımsız Türk Yargısı tarafından da kabul edilmiştir.
"Stratejik ortağımız!" Amerika Birleşik Devletleri, bu darbenin elebaşı Gülen ve diğer elemanlarını darbenin üzerinden 2 yıl geçtiği halde Türkiye'ye iadesine yanaşmadı. Bütün belgeler, deliller, şahitler FETÖ'nün bu darbe teşebbüsünün faili olduğunu ortaya koyduğu halde ipe un seren ABD, "Bizde yargı bağımsız" diyerek uluslararası bu terör örgütünü ABD'de tutmaya devam ediyor.
Türkiye de ABD vatandaşı olan ve hem FETÖ hem de PKK ile bağlantıları olan Andrew Brunson'u yaklaşık iki yıl önce tutuklamıştı. Lakin Brunson 21 aylık tutukluluğunun ardından geçtiğimiz gün sağlık gerekçesiyle ev hapsine alındı. Bu karar ABD'yi memnun etmedi ve ABD yetkilileri Türkiye'yi "yaptırımlar" ile tehdit etti.
ABD iç kamuoyuna yönelik olsa da haddini aşan tehdit açıklamasını ABD Başkan Yardımcısı Pence yaptı:
"ABD Başkanı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümetine bir mesajım var. Pastör Andrew Brunson'u ŞİMDİ serbest bırakın ya da sonuçlarla yüzleşmek için hazır olun. Eğer Türkiye, bu masum inanç adamını serbest bırakmak için hemen harekete geçmezse ve onu Amerika'ya yollamazsa Birleşik Devletler, Pastör Andrew Brunson serbest kalana kadar Türkiye'ye ciddi yaptırımlar uygulayacak."
Yazıya başlarken değinmiştik; ABD yargılama, suçluların iadesi gibi konularda kendi yargısını önümüze koyarken, bizim yargımızla ilgili gereken saygıya riayet etmiyor.
Türkiye eski Türkiye değil, Rus tehdidi ile kendilerine mahku00fbm ve mecbur bıraktıkları Türkiye gerilerde kaldı. Başkan Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Başkanlık Sözcüsü İbrahim Kalın konu ile ilgili yaptıkları açıklamalarda, "Kimse Türkiye'ye emir veremez, Türkiye tehditlere boyun eğecek ülke değildir" diyerek reste rest dediler.
Bu tehdide anında karşılık verilince ABD bir kez daha FETÖ hamiliğini konuşturdu:
"15 Temmuz darbe girişimi sonrası ciddi şekilde insan hakları ihlalleri belgelenmiştir." demeye başladı. İnsan hakları ihlallerinden bahsetmek Afganistan ve Irak'ta masum, silahsız, kadın, çocuk, yaşlı 5 milyon insanı katleden ABD'ye düşmez. ABD hak ihlallerini ağzına alacak en son ülke bile olamaz. Bugünkü dünyada bunun hesabı ABD'den sorulmayabilir, ancak öyle bir gün gelecek ki ABD Irak ve Suriye'de işlediği katliamların hesabını veremeyecek duruma gelecektir.
FETÖ'süne sahip çıkabilir ABD, bu bizi yolumuzdan döndürmeye yetmez ve ABD'nin tehditlerini adrese teslim Vaşinton'a iade ediyoruz.
Yani; Yeni Türkiye'de kimse bizden saygısızlıklarına saygıyı beklemesin, inceldiği yerden kopsun.