Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2964.42
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ekim 2018

ABD Eski Bakışla Yeni Türkiye’yi Anlayabilir mi? 

ABD sisteminin en güçlü unsurlarından biri sahip olduğu uluslararası şirketleridir. Bu şirketlerin gücü öyle artmıştır ki, ekonominin kurallarını belirledikleri gibi siyasetin kurallarını da belirliyorlar.
Böylece, gelişmekte olan ülkelerin zayıf iktidarlarını manipüle ederek çıkarları doğrultusunda yönlendirirken, diğer taraftan da kaynakları sömürülen geniş halk kitlelerini açlığa mahkûm ediyorlar.
Latin Amerika ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke ‘’Yabancı yatırımcı çekelim.’’ düşüncesiyle ABD’li şirketlere doğal kaynaklarını ucuz bir bedelle verdiler. Bu şirketler, az bir yatırımla büyük kazançlar elde ederken, o ülkelerde sanayinin gelişmesinin de önünü kesmiş oldular.
Benzer gelişmeleri Türkiye’nin zayıf iktidarları dönemlerinde görmüştük. Ancak Türkiye son yıllarda güçlü iktidarlar sayesinde küresel şirketlerin çıkarlarını değil, kendi halkının çıkarlarını öncelediği içindir ki Türk-ABD ilişkileri bir süredir gergin geçiyor.
Toplumsal gelişmeyi sadece dış yatırımlara bağlamanın tek yol olmadığının farkında olan mevcut iktidar, çeşitli teşviklerle yerli üreticiyi destekliyor. Özellikle Başkan Erdoğan’ın zaman zaman ‘’Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.’’ söylemi, İsrail ve ABD’yi rahatsız ettiğini biliyoruz.
ABD’nin temel yanılgısı, Türkiye’yi hâlâ İkinci Dünya Savaşı’ndaki koşullarda gibi görmesidir. Boğazlar da üs, Doğu Anadolu’da ise, toprak talep eden Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye, güvenlik endişesiyle 1947 yılı ortalarından itibaren Truman Doktrini çerçevesinde Marshall yardımlarını aldı. 1952’de ise, NATO’ya üye olmasıyla Türk-ABD ilişkilerinin kapsamı genişlemiş oldu.
Bugün ise, ne Türkiye Marshall yardımlarına muhtaç, ne de Sovyetlerin bakiyesi olan Rusya’yla ilişkilerimiz kötü. Kaldı ki o dönemde Sovyetlere karşı güvenlik nedeniyle ABD’yle ilişkilerini geliştirmek isteyen Türkiye, her on yılda bir ABD destekli darbelere muhatap olmuştur. ABD’nin bizzat kendisi güvensiz bir ülke görülmüştür. Bunun en son örneği ise, başarısızlığa mahkûm edilen 15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasıdır.
Yapılan anaysa değişikliğiyle Türkiye’de artık yeni bir sistem işliyor. İşte Amerikalıların anlayamadığı konu, yeni Türkiye’dir. Yeni Türkiye’nin sisteminde zayıf iktidarlar çıkamayacağı için karşılıklı çıkarların gözetildiği ilişkiler mümkün olacaktır. Dolaysıyla söylemi eylem ile destekleyen ülkeler Türkiye’nin yakın stratejik ortakları olabilecektir.
ABD’li yetkililerin Türkiye’nin savunma sanayisini geliştirmesini, Rusya’yla S-400 savunma sistemini almasını, Brunson’u cezalandırmasını, ABD’yi en üst perdede ‘’teröristlere destek vermekle’’ suçlayabilmesini şaşkınlıkla karşılıyorlar. ABD eski bakışla yeni Türkiye’yi değerlendirmeye devam ederse, daha çok şaşırmaya devam edeceğe benziyor.
Yeni Türkiye’de, iktidar muhalefet ayrımı yapmadan tüm toplumsal kesimleriyle halkımız, zihinsel tembellikten kurtulmuş, dış dünya ile çevresiyle ilgilenmeye başlamıştır. Bunun en somut örneği, sık gittiğim restorantın genç valesi, Brunson’un serbest bırakıldığı gün yakama yapışarak ayaküstü bu durumu bana yorumlattı. Memleket meselesi genç bir valenin gündemine girmişse ABD şaşırmakta haksız mı?