ABD efsanesinin rezil çöküşü
Soykırımcı Siyonist Netanyahu’nun ABD Temsilciler Meclisi’nde alkışlanması, ABD Efsanesinin rezil biçimde çöküşünü gösterdi.
TRT2’de güzel filmler seyrediyorum. Onlardan biri önceki akşam gösterilen Hint filmi “Sefertası”ydı. Orada kahraman diyor ki: “Annem der ki, bazen yanlış tren düdüğü sizi doğru istasyona ulaştırır.” Bu sözün daha güzeli bizdedir: “Bazen kahırdan lütuf doğar.” ABD Temsilciler Meclisi’ndeki reziller korosunun, çoğunluğu çocuk ve kadın olan 40 bin masum Filistinli Müslümanının katilini dakikalarca alkışlaması, bütün gerçekleri ortaya çıkardı. Alçak meclisin küstah senatörleri, insanlıktan nasipsiz güruh utanmadan, arlanmadan tezahüratta bulundular. Peki, ama ne bekliyorduk? Bu sürünün ‘bebek katili’ni azarlamasını mı? Galiba bazen hayal dünyasında yaşıyoruz. İsrail terör örgütünü Ortadoğu’nun, Müslümanların ve bütün insanlığın başına musallat eden, zaten bu emperyalist ülke değil mi?
BATI’NIN KARA YÜZÜ!
Kimden neyi bekliyoruz? “Vahşi Batı” bu ülkede, yani Amerika kıtasında iki asır önce milyonlarca Kızılderili ve zenciyi katletmedi mi? Bu arada ABD’li Temsilciler Meclisi’nin Müslüman kadın üyesi Rashida (Raşide) Tlaib, açtığı pankart ile yalancı, hırsız ve azgın katil Netanyahu’yu “Soykırım Suçlusu” olarak ilan etti. Koca salonda vicdanlı tek üye! Kahraman Raşide, daha sonra yaptığı açıklamada, “Gerçeği söylemekten asla vazgeçmeyeceğim. İsrail Filistinlilere karşı soykırım yapıyor. Filistinliler yok edilemeyecek.” dedi. Müslümanlar ve hür dünya ABD-İsrail Siyonizmi’ne karşı teyakkuza geçmeli. 2 milyarlık İslam âlemi uyanık olmalı. İsrail terör örgütü ve hamisi ABD, Avrupa dâhil bütün dünya için çok büyük bir tehlikedir. Ya olacaklar, ya ölecekler. Başka çareleri de yok! Merhum şair Cahit Külebi’nin yıllar önce yazdığı “Amerika” şiirini okumalı ve bütün dünyaya yaymalıyız: “Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yı, Sonra biz./Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar/Ve ekmeğimiz./Bir çocuk ağlarsa dağ başında/Gözyaşında Amerika akar./Vurdularsa birini, kanı şorladıysa/Bilin ki o kurşunlarda Amerika var./Kişi kişiye köle tutulduysa, asıldıysa/Darağaçlarında Amerika var./Ama biz yine de direneceğiz/Sonuncumuza kadar.”
TÜRK KIRMIZISI
Bugün ABD ve İsrail’in hiç çok sevmediği ülke, Türk ve İslam dünyasının en güçlü ülkesi Türkiye’dir. Zira oyunbozandır. Dik duruyor, haysiyetli bir duruş sergiliyor, liderdir. Artık eskisi gibi verilen talimatlara uymuyor. ABD’nin kirli ve kanlı oyunlarını bozuyor. Son yıllarda Türk ve İslam tarihine artan büyük ilginin temelinde bu var. Artık, dostumuzu tanıyor, düşmanımızı fark ediyoruz. Bu bakımdan şanlı tarihimize dair yazılan eserleri okuma ve okutma zamanıdır. Turan Şahin’in Türk Kırmızısı “Dünyayı Fetheden Renk” alt başlığıyla okuyucuya sunuluyor. Kitaba ön söz yazan Prof. Dr. Hülya Tezcan, ilgiyle okuduğu kitabın Türkiye’de olduğu kadar yurt dışında da hak ettiği yeri bulacak bir araştırma olduğunu belirtiyor. “Türk Kırmızısı” renginin elde edilme sürecinin uzun ve yoğun iş gücü gerektiren bir çalışma olduğunu vurgulayan Tezcan, “Batılılar, Türk Kırmızısı’nı çok beğenmişler, formülünü ele geçirmişler ancak endüstriyel bir ürün hâline getirebilmek için çok çaba sarf etmişlerdir.” diyor. 19. yüzyılda birçok ülkede üretilip yedi kıtaya aynı adla ihraç edilen tek evrensel markamız… Uzun ve zahmetli ama çok faydalı ve hayırlı bir çalışmanın ürünü olan kitapta ünlü yabancıların “Türk Kırmızısı”na olan övgüleri de yer alıyor. Onlardan biri: “Türk Kırmızısı bütün dünyayı ele geçirdi. Türk Kırmızısı 19. Yüzyılın yarılarında radikal değişiklere sahne olan büyük kimyasal araştırmalarının da kaynağı.” Okumak lazım.
OSMANLI’DA DİPLOMASİ
Osmanlı İmparatorluğu’nda Diplomasi ve Ağırlama, A. Melek Özyetgin, Ayşe Ersay Yüksel ve Elif Tuğçe Kurt’un ortak eseri. Bir cihan devleti olan Osmanlı’da diplomasi nasıl yapılırdı, teşrifatta nelere dikkat edilirdi? Payitaht olarak seçildiği andan itibaren İstanbul hangi meşhur zatları ağırladı ve bu karşılamada ne gibi usullere dikkat edildi? Yazarlarımız, konukların İstanbul’a davet edilmesinden seyahat programlarının düzenlenmesine, karşılanmalarından ikamet edilecek mekânlarının ayarlanmasına kadar bütün hususlara titizlikle dikkat edildiğini belirtiyorlar. Kitapta, 19. yüzyıl boyunca İstanbul’a gelen pek çok hanedan mensubu, devlet başkanı ve önemli konukların Osmanlı’daki diplomasi ve ağırlama geleneğine hakiki ışık tutuluyor.
TATAR TARİHİ
Tatar Tarihi, İlyas Kemaloğlu’nun eseri. Kitapta “İlk Müslüman Türk Devleti İdil Bulgarları”, “Moğollar”, “Altın Orda Devleti” “Hanlıklar”, “Süyün Bike: Tatarların Son Hanbikesi”, “İdil-Ural’dan Türk Göçü”, “Türk Dünyasının İlim ve Kültür Merkezi: Kazan”, “Türkiye’de Altın Orda Araştırmalarının Tarihi” ayrı ayrı işleniyor. Konu ile ilgili olan tarih sever okuyucularımıza bu eseri öneriyorum.
DEDE KORKUT
Dede Korkut kitaplarını okuyunca Ord. Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü’nün şu sözünü hatırlarım: “Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Kitabı’nı da diğer gözüne koysanız Dede Korkut ağır basar.” Kamal Abdulla ve Rafik Aliyev’in birlikte hazırladığı Kitab-ı Dede Korkut ve Bulanık Mantık kitabını Bahtiyar Aslan Türkiye Türkçesine aktarmış. Sunuş ve Giriş’ten sonra bölüm başlıkları şöyle: “Kitab-ı Dede Korkut’ta Bulanıklığın İnşa Malzemesi”, “Kitab-ı Dede Korkut Metni ve Bulanık Mantığın Daimî Şüphesi”, “Kitab-ı Dede Korkut Metni ve Bulanık Mantıkla Üçüncünün Aranışı”, “Sen Güzeller Güzelinden de Güzelsin, Güzelim” “Bulanık Mantığın Epistemolojisi Işığında Kitab-ı Dede Korkut”, “Bulanık Mantığın Münasebetler Sütunu ve Kitab-ı Dede Korkut” Kitap, değerlendirme, son söz ve kaynakça ile tamamlanıyor.
SAFA, ALUS VE ATSIZ
Yakın dönemde vefat etmiş şair ve yazarların bütün eserlerinin yayımlanması veya haklarında biyografiler, monografiler ve inceleme kitapları yazılması sevindiricidir. Peyami Safa’nın bütün eserlerini yayımlayan Ötüken Neşriyat, yazarımızın tefrikada kalmış olan Sabaha Karşı romanını da edebiyat dünyamıza kazandırdı. Seval Şahin’in hazırladığı Sabaha Karşı, Peyami Safa’nın kendi adıyla kaleme aldığı ve bugüne kadar kitaplaşmamış bir eseridir. Roman, Milliyet gazetesinde 23 Temmuz-22 Eylül 1956 tarihleri arasında 62 gün boyunca tefrika edilmiş. İstanbul’u seven kitap meraklıları, Sermet Muhtar Alus ismine aşinadır. Yazarın Akbaba mecmuasında yayımlanan yazıları Boğaziçi Uykuda adıyla neşredildi. Yakup Öztürk’ün hazırladığı kitap, Türk matbuatının en üretken yazarlarından biri olan Sermet Muhtar Alus’un merak dünyasını ve ilgi alanını da bize gösteriyor. Gezip gördüğü yerleri anlatan, karşılaştığı edebiyatçılarla röportajlar yapan ve bunları muntazam olarak yayımlatan Alus, dünkü İstanbul’un kültürünü, şehir hayatını ve sosyal yaşayışını bütün renkliliğiyle tasvir edip naklediyor. Boğaziçi Uykuda, İstanbul âşıklarının heyecanla okuyacakları nefis bir eserdir. Hüseyin Nihal Atsız hakkında bugüne kadar farklı kitaplar yazıldı. Onların sonuncusunu M. Kaan Çalen kaleme aldı: Atsız ve Irkçılık. “Eleştirel Notlar” alt başlığıyla sunulan kitabın arka kapağında, şu satırları okuyoruz: “Atsız’la ilgili çalışmalar son yıllarda büyük oranda arttı. Mehmet Kaan Çalen’in ‘Atsız’ı özgürleştirmek’ amacıyla hazırladığı bu kitap, Atsız’a eleştirel pencereden bakarak ‘bizim mahalle’nin çalışmalarından ayrı bir yere konumlanıyor. Günümüzde de tartışma konusu olan başta ‘ırkçılık’ olmak üzere Atsız’ın çeşitli düşünceleri farklı yönlerden değerlendiriliyor.”
SURET PERDESİ
Suret Perdesi (Sahne Sanatları ve Dervişler), Mustafa B. Bozkurt’un kitabı. Girişte şu satırlar bizi karşılıyor: “Hakk Dostum Hakk! Huzur-u haziran, cemiyet-i irfan, vakt-i safâyı merdan, lâindir, dinsizdir, münafıktır şeytan, şeytanın dinsizliğine, Rahmân’ın birliğine, bizi temâşâya tenezzül buyuran ehibbânın sağlığına…” Yazar, “Ön Söz”de kitabın mevzuunu birkaç cümleyle özetlemenin zor olduğunu belirttikten sonra, “Ancak illaki bir panoramasını sunmak gerekirse kitap boyunca daha ziyade tarihimizdeki ilginç karşılaşmalardan, yakın dönem tekke tarihimizin ilginç vakalarından bahsediyoruz.” diyor. Merakla okunan kitapta Neyzen Tevfik, Dümbüllü İsmail, Muzaffer Ozak, Safiye Ayla ve daha pek çok meşhura dair ilgi çekici hatıralar, tespitler ve tahliller bulunuyor.
Dylan Thomas’ın bütün şiirleri, Akıl Savaşından Sonra ilk defa Türkçede yayımlandı. Kitabı dilimize çeviren Tamer Gülbek. Arka kapak yazısı şöyle: “Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının en özgün ve sıra dışı isimlerinden olan Galli şair Dylan Thomas’ın (1914-1953) bütün şiirleri ilk kez Türk okuruyla buluşuyor. Çevirisini şair Tamer Gülbek’in üstlendiği Akıl Savaşından Sonra’da, Thomas’ın müstakil basımı yapılmış ilk beş şiir kitabındaki şiirlerin yanı sıra, bunların dışında kalmış diğer şiirlerini de okuma fırsatı bulacaksınız.” Bahsettiğim bu eserler, Ötüken Neşriyat markası ile vitrinlere çıktı.