ABD büyük ülke ama etkisi küçülüyor
Bundan yaklaşık 2 500 yıl önce Realist teorinin kurucusu Yunan tarihçi Tukidides: ‘’Savaş sert bir öğretmendir’’ diye yazmıştı. O tarihten beri bütün büyük devletler yapılan savaşlardan dersler çıkartmaya çalıştılar. Ancak 19 Mart 2003’te Irak’ı işgal eden ABD’nin ders çıkarttığını pek söyleyemeyiz.
Dünyadaki devletlerin birçoğu Washington’un işgal niyetine
karşı çıkmasına rağmen, Irak ve Afganistan’ı işgal etmesi, ABD’yi dünyada
nefretin öznesi hâline getirdi. ABD’nin küstah, kaba ve kibirli tavrının uzun
vadeli etkileri göz önüne alındığında, kendisine fayda değil zarar verdi. Hatta
belki de ABD tarihindeki en büyük stratejik hatası, Irak ve Afganistan’ı işgal
etmesiydi.
Nitekim geçtiğimiz günlerde Çin’in İran ile Suudi Arabistan
arasında arabuluculuk yapması, Irak işgalinden sonra ABD etkisinin azaldığını
gösteriyordu. The Wall Street Journal bunu ‘’Ortadoğu’nun’ jeopolitiğini sarsmak’’ olarak tanımladı.
Keza Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen isimlerinden Senatör Lindsey, Suudi
Krallığını aşağıladı.
Hâlbuki iki komşu ülke olan Suudi Arabistan ile İran
arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlamış olmasından daha doğal ne
olabilir? Bu girişime bu kadar sert
tepki gösterilmesi, ABD’nin bölgede barış istemediğinin açık bir itirafıdır. ABD’nin
tepkisinden sonra, CGTN Kanalında konuşan bir Çinli diplomat: ‘’ Pekin
barışçıl çözümlerin savunucusu olmaya devam edecek’’ demesi dikkat çekiciydi.
Suudi eski istihbarat Şefi Turki Al Faysal: ‘’Ne ABD ne de Avrupa dürüst arabulucu olmadı’’
ifadesi malumun ilanıydı. S. Arabistan ve İran arasında başlatılan
diplomatik ilişkinin geliştirilmesi son derece önemlidir. Bu iki ülke kendi
çıkarlarını hesaplayıp ortak bir uzlaşma çerçevesinde politika yürütebilir.
Eğer bunu başarırlarsa, ülkelerinin güvenliğini sağlamanın yanı sıra, bölgede
istikrar ve barışa da hizmet edebilirler.
Nitekim bundan yaklaşık iki yıl önce Yemen’de fırlatılan füzeler
Suudi Arabistan’ın petrol sahalarını vurmuştu. ABD’nin güvenlik garantisinin
hiçbir işe yaramadığını Suudi yetkililer tecrübe etti. ABD, kendi menfaatleri
söz konusu olduğunda hem devletlerarası hukuk kurallarını hiçe sayıyor hem de
yaptığı anlaşmalara sadık kalmıyor.
Hâlbuki devletlerin siyasi, iktisadi, ticari, kültürel,
bölgesel, küresel kısacası her alanda ikili, seviyede giderek artan ilişkileri
söz konusudur. Bu ilişkilerin düzenli sürdürülebilmesi, tarafların büyüklüğü,
gücü, niteliği ne olursa olsun ancak belirli ortak kurallara uygun
davranmalarıyla mümkündür. ABD, gücün vermiş olduğu sarhoşlukla hukuk
kurallarını hiçe saydığının en somut örneği Suriye’de terör örgütüyle iş
tutmasıdır.
Hiç şüphesiz terör, medyada en çok konuşulan stratejik bir
konudur. Herhangi bir Batı ülkesinde terör saldırısı söz konusu olduğunda haklı
olarak tepki gösteriliyor. Ancak aynı saldırı NATO ortakları Türkiye’ye
yapıldığında, bırakın tepki göstermeyi daha çok saldırsın diye silah veriliyor.
Hâlbuki ortaklıklar, bir amaç etrafında birleştiği uzun
vadeli bir inşa faaliyetinin adıdır. Bu nedenle ilişkiler uzun vadeli olarak
güvene dayanmak zorundadır. ABD, büyük ülke ama devletlerarası hukuku hiçe
saydıkça, teröristlerle işbirliği yaptıkça hem güven kaybediyor hem de dünya
siyaseti üzerindeki etkisi küçülüyor.
Not: Yarın idrak edeceğimiz Ramazan ayının bağışlanmaya, huzur ve barışa vesile olmasını diliyorum.