Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.34
Gram Altın
2925.57
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 May 2021

ABD, bizim Ermenileri nasıl çaldı

Osmanlı yönetimindeki diğer gayrimüslim azınlıklar gibi Ermeniler de askere alınmazdı. Bu yüzden bürokraside ve ticari hayatta ilerleyerek kilit noktalara kadar ulaştılar. Toplum içinde ön plana çıktılar. Eyüp Sultan’da türbesi bulunan Mirimiran (Beylerbeyi) Mehmet Paşa Ermeni asıllıdır. 1587 yılında paşalığa yükselmiş, Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Boğaz kıyısında yaptırdığı yalıdan dolayı semt “Beylerbeyi” ismiyle almıştır. Kardeşi Sinan Paşa da 1655 yılında sadrazamlık yapmıştır.

Ermenilerden Osmanlı’da paşalığa kadar yükselenlerin sayısı 29’dur. Devletin son dönemlerinde 22 bakan, 33 milletvekili çıkmış, 7’si büyükelçilik, 11’i konsolosluk, 41’i de genel müdür ve müsteşarlık yapmıştır.

1600’lü yıllarda İstanbul’u gezen Polonyalı Simeon Rumların eskiden beri Ermenileri sevmediğini, buna karşı Türklerin onlara karşı çok iyi davrandığını, itibar ettiğini ve onları İsevi olarak adlandırdığını yazar.

Joe Bide, 24 Nisan 2021’de vatandaşı olan Ermenilerin ağzına bir parmak bal çaldı. O Ermeniler, Osmanlı Devleti’nden çalınan Ermenilerdi. Evet, ABD’nin İstanbul ve Anadolu’nun birçok şehrinde açtığı yüzlerce kolejde eğitim verip, sonra ABD’ye göçmelerini teşvik ettiği bizim toprağın seçilmiş zeki çocuklarıydı. Son 50 yılda FETÖ üzerinden yürütülen “altın nesil” projesinin bir benzeri 1800’lü yıllarda Osmanlı ülkesinde yaşanmıştı. ABD, büyük teşviklerle tüm dünyadan topladığı büyük beyinlerle ayakta durmakta ve ilerlemektedir.

***

Avrupa ülkelerinden sonra ABD de Osmanlı ülkesinde misyoner özel okulları açmış, burada öncelikle ülkedeki azınlıklardan seçtiği gençleri eğitip çeşitli teşviklerle ABD’ye gitmelerini sağlamıştı. Bugün Ermenilerin oluşturduğu diaspora, işte bu gençlerin çocuklarından oluşuyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılında Osmanlı topraklarında Avrupa ülkelerinin açtığı 500 civarındaki okulda 60 bir öğrenci okuyordu. Amerikalıların açtığı 337 okulda ise yaklaşık 20 bin öğrenci öğrenim görüyordu. İngilizceyi iyi öğrenen bu gençlerin ABD’ye gitmeleri teşvik ediliyordu.

Bu ABD modası öylesine yayılmıştı ki, 1900'lü yılların başında İzmir ve Bandırma limanından ABD’ye doğrudan sefer yapan yolcu gemileri vardı. Tabii Amerika’ya gidenlerin hepsi de memnun kalmamışlardı. Harputlu Achilles Polonos de Bandırma’dan kalkıp doğrudan ABD’ye giden bir gemiyle vatanını terk edenler arasındaydı. Sonradan çok pişman olmuş ve Türk sazları topluluğu kurarak “Neden Geldim Amerikaya” türküsünü seslendirmişti. Polonos, türküde “Kaçmaz olaydım, aşmaz olaydım” sözleriyle pişmanlığını dile getirir (https://youtu.be/NLoekQOQ5RM) ama iş işten geçmiştir. Artık Amerika’da tutunma zamanıdır. Erkan Oğur, sözlerini değiştirerek bu türküyü “Neden geldim İstanbul’a” ismiyle yeniden yorumlamıştır.

***

Geçen hafta “Nereden Çıktı Bu Ermeniler?” diye yazınca Sadullah Özcan kardeşim, bana James L. Barton’un “Türkiye’de Gündoğumu” isimli kitabını tavsiye etti. Kitap 1818'den 1908'e kadar Osmanlı topraklarındaki misyonerler ve okullaşma hareketlerini yazıyor. Osmanlı Devleti’ndeki Amerikalı misyonerlerin Osmanlı ülkesine nasıl geldiklerini, nasıl çalıştıklarını, Mardin’den İzmir’e, Tarsus’tan Arapkir’e, Halep’ten Kudüs’e kadar nasıl okullar, hastaneler açtıklarını, matbaalar kurduklarını birinci elden anlatıyor.

James L. Barton, Evanjelis misyoner hareketinin en etkili ismiydi. Harput Amerikan Koloji ve Osmanlı toprakları sorumlusu, yani günümüzün Rahip Buronson’uydu. Aynı zamanda Boston merkezli Evanjalist hareketin Genel Sekreteri ve Lozan görüşmelerinin ABD gözlemcisi, bugünkü Ermeni soykırım iddialarının da fikir babasıydı.

Başta Agos gazetesi olmak üzere Ermeniler, tehcir için sürekli ‘soykırım’ ifadesini kullanmakta ve bunu yerleştirmeye çalışmaktadır. Bunun böyle olmadığını dönemin Milletler Cemiyeti kayıtları da gösteriyor. Onların tuttuğu kayıtlardan bir örnekle anlatalım:

Birinci Dünya Savaşı’nda Rusların yanında yer alarak Muş’taki Müslümanları katledenler arasında Tervis isimli kadının kocası da vardı. Sumpad Azoyan’ın kızı olan 23 yaşındaki Tervis’in kocası çatışmalarda öldürüldü. Palulu bir Türk bebeğiyle birlikte ona sahip çıkıp evlendi. Beş yıl yaşadığı bu Türkle evliliğinden memnun kalmayan Tervis, onu zehirledi, mahkemece suçlu bulunarak hapsedildi. Altı ay sonra Harput’a gönderildi. Orada Vali’nin evinde yaşayan bir Ermeni’den destek aldı, bu Ermeni kadının masum olduğuna Valiyi ikna etti. Kısa süre sonra serbest bırakılan Tervis, Halep’e gitmekte olan bir Ermeni grubuna katıldı. Erkek kardeşi ve kayınbiraderi Amerika’daydı. Burada Milletler Cemiyeti’nin kurduğu bakımevinde bir süre kaldı. 13 Ağustos 1923’te ABD’deki akrabalarının yanına giderek Amerika’da yeniden evlendi. Şimdi çocuklarına Türk düşmanlığını empoze ediyorlar.