ABD Başkanları ile görüşmelerimizden üç kesit
Bugün
gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesi ile ilgili küçük ama önemli bir önerim
olacak;
Bugün Başkan
Erdoğan Biden’ı beklemeden ilk önce kendisi ayak ayak üstüne atsın.
Evet,
Bugün Başkan
Erdoğan ile ABD Başkanı Biden görüşecekler.
Herkeste bir
merak ki sormayın:
Görüşme
nasıl geçecek?
ABD,
ilişkilerimiz için ne söyleyecek? Vs.
Bunu bugün
akşam öğreneceğiz, lakin biraz da ABD’nin merak etmesine müsaade edelim!
Türkiye bizi
nasıl karşılayacak?
Biden
Erdoğan’a ne gibi tavizler verecek?
Alışmışlar
ezikliğe.
Eziklik
kompleksindeki ülkelerin yöneticileri ABD’yi böyle büyüttü.
Mesela
Türkiye!
Ülkemizi
yönetenler öyle ezik ruh hali yaşadılar ki sormayın.
Gelin, son
25 yılda bizimkilerin ABD Başkanları ile yaptıkları bazı görüşmeleri ve
yaşadıkları ezikliği hatırlayalım.
Bizim
Cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız ABD’ye gittiklerinde onları havaalanında
Başkan ve Başkan Yardımcısı karşılamaz.
Ancak;
ABD Başkanı
Clinton Türkiye'ye geliyor.
O dönem ABD
Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın eşliğindeki Clinton'ın “karşılılık”
ilkesi gereği Esenboğa'da Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in karşılayacağı
bildirilmesine rağmen, Demirel, sürpriz bir şekilde Esenboğa'ya gitmesi,
devletimizi yönetenlerin 80 yıldır düştükleri “aşağılıkkompleksi”nden
çıkamadıklarını gösteriyordu.
Üstüne
üstlük bir de Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit'in Oval Ofis'teki kabulü
sırasındaki oturuş şekliyle tartışılan ABD Başkanı Clinton'nın, Esenboğa
Havaalını'nda kendisini karşılamak için bekleyen devlet erkânına doğru tek eli
cebinde, bir 'efendi' edasıyla yürümesi bizim devlet erkanımızın düştüğü
eziklik kompleksinden çıkamayacaklarını ispatlıyordu.
ABD Başkanı
Clinton’ın Türkiye ziyaretinde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Demirel,"Demokrasi,
özgürlükler ve barışın insanlık onurunu yücelten değerler olduğu inancını
paylaştığımız, bu doğrultuda kader birliği içinde olduğumuz ABD'nin değerli
Başkanı…" diyordu.
Beş dolara
muhtaç ettikleri bu ülkeyi yöneten zihniyet, beceriksizliğini ABD’ye itaatkarlıkla
kapatacağını düşünüyordu ve bunun farkında olmanın da verdiği cesaretle ABD
BaşkanıClinton adeta, “Buranınsahibibiziz” dercesine,"Eximbank'a
verdiğim görevle bir milyar dolarlık kredinin küçük iş sahiplerine verilmesine
çalışacağız" dedi.
“Bir milyar
dolar!”
Bizimkilerin
bütün ezikliği işte bu 1 milyar USD içindi.
…
Bir diğer
görüşme;
Başbakan
Ecevit, Bush ile görüşmek için geldiği Beyaz Saray’da protokol müdürü tarafından
karşılandı.40 dakikalık Bush-Ecevit görüşmesinin en ağırlıklı gündem
konuları Irak ve Afganistan’dı. İktisadi ilişkiler ve bölgesel işbirliği…
Yani, boş
konuştular!
Ama asıl
mesele başkaydı:
Başbakan
Ecevit, para dilenmek için gittiği Amerika'da IMF Sözcüsü William Murray adlı görevlinin
kendisine hitaben, “Türkiye'nin, ekonomik programını uygulama konusunda
önemli ilerleme kaydettiğini söyledi. Murray, Türkiye'yle yeni stand-by
anlaşmasını önümüzdeki süreçte ele almasını düşünüyoruz…”sözleriyle,
aslında Ecevit’e; alırsanız paramızı, dinlersiniz ağababanızı, demiş oldu.
Şimdi
Erdoğan, IMF’den de sizden de para falan istemiyoruz, deyince efendiliklerinin/sahipliklerinin
bittiğini anladıkları için bağırıyorlar. FETÖ ile PKK ile içerdeki mahfillerle
ve son günlerde yaptıkları gibi Sedat Peker’le bağırıyorlar:
“Türkiye'de
insan hakları yok!”
…
Şimdi
bambaşka bir ABD ziyareti:
Bu sefer Obama-Erdoğan
görüşüyor.
İki liderin 16
Mayıs 2013’teki görüşmesini ABD’nin Pfizer Ödüllü sahibi gazetecisi Seymour Hers’ün yazısından okuyalım:
“Erdoğan işte o noktada artık dayanamadı ve Başkan Obama’ya
parmak sallayarak, ‘Ama
atılan bombalarlasizin kırmızı çizginiz geçildi!’ dedi. Bunun üzerine Obama
Fidan’a sert bir üslupla, ‘Biz de sizin Suriye’deki radikallerle neler
yaptığınızı biliyoruz’ dedi.”
Bundan sonra ne mi oldu?
Türkiye Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Amerika Başkanı B.
Obama’ya, “Hiç kimse benim
bürokratımla böyle konuşamaz!”
diye çıkıştı. ABD’li bakan Sayın Erdoğan’a bir şey söylemek istediyse de R.
Tayyip Erdoğan’ın, “Sen sus bakalım,
Başkanın burada o konuşsun”
çıkışıyla ABD’li o bakan ağzını bile açamadı. Hemen ardından Başkan Erdoğan
toplantının bittiğini ilan ederek yanındaki Türk Heyeti ile birlikte Oval
Ofis’ten ayrıldı.
Demek ki liderlik böyle bir şey imiş!