ABD, aslında İsrail'dir!
Sayın Cumhurbaşkanı, İsrail’e soykırım suçu işlemeye devam etmesi için “açık çek” veren ABD’ye sert çıktı malûm:
“ABD uçak gemisini İsrail’e gönderiyor. Ne işi var?
Gazze’yi vurarak ciddi katliamlara adım atacak.
Hani insan hakları, hani evrensel beyanname!”
Net,
Uluslararası hukuk diye bir şey yoktur.
Düzen, gücü yeten yetene düzenidir.
Ve maalesef koca İslam Alemi’nin gücü pek bir şeye yetmemektedir!..
Çok çok zengin halkı Müslüman devletler bile, pısık pısık
dururken…
Tek güçlü ses, ekonomisinin iki yakasını bir araya
getirmeye çalışan Türkiye’den gelmektedir.
Sayın Erdoğan, dünkü grup toplantısında da, “İsrail,
devlet gibi değil, örgüt gibi davranmaktadır!” diyerek, dünyaya bir “one minute” daha çekti.
“Bu savaş değil, katliam!” dedi!
Katliam yapan bir örgüt, ne örgütüdür malûm!
Ne yazık ki, bu “örgüt” bütün dünyayı kontrolü altına
tutuyor…
Başka ABD olmak üzere bütün dünyayı.
Büyük Şeytan ABD, terör örgütü İsrail’in maşası!
Cumhuriyetçisi, demokratı, ABD’li politikacıların
hemen tamamı soykırım istiyor, manzara bu.
Gazze’deki bütün Müslümanların ve onlara destek veren
bütün Müslümanların yok edilmelerini!..
Taş üstünde taş bırakılmamasını…
Dışişleri Bakanları, bizim Bakanımız Hakan Fidan ile
görüşmesinden sonra attığı içinde “ateşkes” geçen twiti silmek mecburiyetinde
bırakıldı malûm.
ABD’de ve Siyonizm’in kontrolündeki diğer
ülkelerde, “Her iki tarafın sivilleri de
ölmesin!” demek bile büyük cesaret istiyor.
Bu niçin böyle?
ABD’nin
ekonomisindeki “Siyonist” ağırlığının yüzde 20 olduğunu söyleyenler de var,
yüzde 37 olduğunu da…
Çok daha fazla, belki tamamı…
Rothschild ailesi,
Rockefeller ailesi, Goldman Sachs ailesi, Kuhn Loebs ailesi, Warburg ailesi,
Lazard ailesi, Moses Seifs ailesi.
ABD’nin parasını
yöneten, yönlendiren aileler…
FED, Amerikan Merkez
Bankası, ABD’nin değil, biliyorsunuz.
Rockefeller Tıbbı meşhurdur.
WHO’nun (Dünya Sağlık
Örgütü) her şeyi.
Dünyanın profesörü bir
araya gelip, kansere çok iyi gelen bir ilaç keşfetse, FDA (ABD Gıda İlaç Dairesi)
onaylamazsa hastaya yazılamaz!..
Kullanmaya kalkanın
başına gelmedik bırakılmaz.
Merhum Hekim Ziya Özel,
“Zakkumcu Ziya” lâkabıyla meşhurdur; Zakkum’dan ürettiği ilacın kansere iyi
geldiğini söyledi diye perişan edilmişti.
Memleketin en popüler
tıpçılarından, her çıktığı program çok iyi rating yapan Canan Karatay’ın bir
anda baskı altına alındığını, ekranlardan nasıl silindiğini biliyorsunuz…
Sebebi, “Rockefeller Tıbbı”nın tezgâhlarını
ortaya dökmeye başlaması.
Hiçbir hastalık tedavi
edilmeyecek, sadece süre uzatılacak ve her hastalıktan mümkün olduğunca fazla
para kazanılacak!
Rockefeller Tıbbı’na
muhalefet eden bilim adamları ise, imha edilecek!..
ABD’li politikacıların,
cumhuriyetçisi ile demokratı ile “kan istediklerini” söylemiştik.
Gazze’de taş üstünde
taş kalmasın, bitkilerden ve hayvanlardan hariç bir tek canlı kalmasın.
Her konuşanın el
yükseltmesi, ekonominin büyük ölçüde Siyonistler tarafından kontrol
edilmesinden kaynaklanıyor.
Bu her yerde böyle.
Gazze’deki Müslümanların
topyekun soykırıma tabi tutulduğu şu günlerde, sağda solda “İsrail mallarını
boykot” listeleri yayımlanıyor yine.
İnternete girip “İsrail
Mallarını Boykot” yazın, karşınıza hangi markalar çıkıyor.
En mahrem yerler için
kullanılan “ürünlerin” en meşhurları, en çok satın alınanları…
Giyim kuşam, yiyecek
içecek, deterjan, beyaz eşya…
“İhtiyaç” listemizin
hemen tamamını, bunların markaları dolduruyor.
Hani, “Bu ürünlere
boykot uygulamak” isteseniz, neredeyse “Peki biz ne yiyecek, ne içeceğiz?” diye
düşünesiniz gelir.
Bunlar, medyanın da
finansörleri haliyle, birçok medya kuruluşu onlardan aldıkları reklam
paralarıyla ayakta duruyor.
Algı yönetimi, en
önemlisi…
Birçok küresel
televizyon markası ‘ve onların bizdeki uzantıları’ aynı kaynaktan.
Sosyal medyadaki bütün
küresel markalar da öyle.
“Cumanız mübarek
olsun!” mesajını atarken bile, Siyonizm’e para kazandırmış oluyoruz.
Ve maalesef, Hac
İbadeti için yaptığımız masrafların çoğu da aynı yere gidiyor, bu kadar yani!..
Bunlar gerçekler…
Müslümanlar olarak,
düşmanın silahlarından çok daha üstün, çok daha etkili silahlarla silahlanmakla mükellefiz.
Bu “caydırıcılık” için
kullanılmak üzere, “Nükleer Silah” meselesinde de böyle, her biri nükleer
silahtan da etkili olan diğer güç unsurları için de…
Biz ne kadar “özgür,
bağımsız bireyleriz” dersek diyelim…
Ya da, “Kur’an ve Sünnet’e göre yaşamaya
çalışıyoruz..” dersek diyelim,
Zihinlerimiz kontrol
ediliyor.
Zevklerimiz
belirleniyor.
İtibar ettiklerimiz
belirleniyor.
Size bir soru:
“Birisi size, sizde İtalyan havası var!” dese ne hissedersiniz?
Ve bir başka soru:
“Biri size, sizde Libyalı havası var!” dese ne hissedersiniz?
Büyük ihtimalle,
birincisinden hoşlanır, ikincisine ise bozulursunuz…
Libyalı dendiğinde Çöl
Arslanı Merhum Ömer Muhtar’a
benzetildiğiniz, İtalyan dendiğinde ise “işgalcilere” benzetildiğiniz gelmez
aklınıza!
X
Bizim neye nasıl
bakacağımıza, nasıl yaşayacağımıza, neleri beğenip neleri beğenmeyeceğimize,
kimlere benzetilmekten hoşlanacağımıza hoşlanmayacağımıza kadar…
En mahrem yerlerimiz
için kullanılan ürünlere kadar…
Hemen her şeyimiz
belirlenmiş gibi…
Kalplerimizin,
beyinlerimizin kıvrımlarına kadar…
Her tarafımız
kuşatılmış gibi…
Bu halden nasıl
çıkacağız?
Kendimizi nasıl
bulacağız?
X
Zafer, Müslümanlara, Rabbimizin
vaadi…
Vaadi de, hangi
Müslümanlara?
Ayet’le bitirelim:
“Allah, sizlerden
iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri hâkim kıldığı
gibi onları da yeryüzünde hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslam'ı)
onlar için yerleştirip sabitleştireceğini ve (geçirdikleri) korku döneminden
sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını va’d etti. Çünkü onlar bana
kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr
ederse, işte asıl fasık / inkârcı olanlar onlardır." (Nur, 24/55)