ABD arabasına at olmak!
“Birileri”, Biden’dan Türkiye’ye, “demokrasi-adalet-özgürlük” için “baskı” talep ettiler.
“Birileri”nin
dedelerinin de sloganıydı “hürriyet-adalet-müsavat”,
yani “demokrasi-adalet-özgürlük”
Dededen toruna milim ilerleme yok.
İTP (İttihat Terakki Partisi) de kâh İngiliz’den, kâh
Alman’dan dilenmişti; “hürriyet-adalet-müsavat”!
“Birileri”,
‘Azerbaycan’a Cihat gönüllüleri gönderdi’, iftirası atıp Türkiye’yi Firavun
ve Nemrut’lara şikayet ettiler.
PKK’nın patroniçelerinden Layika Gültekin, dünya aleme ilan
etti;
"Karabağ’a gidip
Ermeni askerlerle beraber Azerbaycan’a karşı savaşıyoruz, Ermenistan halkının
istediği her zaman yanlarında oluruz" diye bangır bangır bağırdı.
Layika’nın itirafı, “Cihatçı”
yalancısı “birileri”nin yüzünü hiç kızartmadı.
Çünkü bu “Birileri”,
bir zamanlar, “Hepimiz Ermeniyiz”
idiler!
Kim bilir belki de Layika’ya minnet duydular!
“Birileri”ndenMihri Belli’ye göre “Türk Solu, PKK sayesinde ayakta duruyor”du.
“Birileri” sırtlarını
HDP’ye, HDP de sırtını “PKK, PYD, YPG”ye dayıyordu.
PKK’nın kurucusu da “Birileri”ydi.
PKK, bu “Birileri”nin, ütopyası idi.
PKK üzerinden “kurtarıcı(!)”mız
olacaklardı, “kurtarıcı”lığa
takıntıları vardı.
Başları sıkıştığında “Efendi
Batı”ya el-pençe durmak, “Birileri”nin
evvel emirden adetleriydi.
Büyük büyük dedeleri
Mustafa Reşit, 1853’te Padişah’ın ani bir kararıyla Dışişleri Bakanlığından
azledilince, koşturup, göreve iade için gözlerinden yaşlar akarak, İngiltere
Büyükelçisi Lord Stratford Canning’in ellerini öpmüştü.
Bu “birileri”, o
dedenin torunuydular.
Dedeleri Talat
ise, zamanın İngiltere Başbakanına yazdığı mektupta;
“Bizim ihtilal
yaptığımız dönemde ihtilalin ileri
gelenleri İngiltere’ye tapıyordu. Gençlerimiz, büyükelçinizin atlarını
arabasından çözdüler ve arabayı elçilik binasına kadar çekip götürdüler. Elçiniz isteseydi, arabanın kendi
üzerlerinden geçmesine bile ses çıkarmazlardı. Oysa siz bizden uzak durdunuz”
diye sitem etmişti.
“Birileri”nin İngiliz arabasına at olmalarından Kemal
Tahir “Kurt Kanunu”nda; “İstanbul’ da
Türk gençliği, İngiliz Elçisi’nin arabasına koşuldu” diye hayıflanmıştı.
“Birileri”nin
İngiliz arabasına at olmalarının, Grace
Ellison canlı şahidi idi.
Ellison;
“İngiliz Büyükelçi Sir
Gerard Lowther’in pek mağrurane, muzafferane İstanbul’a girişini, onu
taşıyan arabasının atlarının çözülüp, Türkler tarafından elçiliğe taşınmasını
bizzat seyrettim” diyordu.
Tarih tekerrür ediyordu,
“birileri”nin ilk kez Biden’in
arabasına değil, daha evvel de Sir
Gerard Lowther’in arabasına da at olmuşlukları vardı.
Bir zamanlar ABD’den
“manda” isteyen “birileri”ni
Yalçın Küçük şöyle haber verir:
“İzmir’in
işgalinden 3 gün sonra, 18 Mayıs 1919 tarihinde, İstanbul’daki Amerikan
komiseri Washington’daki Dışişleri Bakanlığı’na, rapor çekiyor, Darülfünun
(üniversite) gençliğinin bir miting düzenlediğini haber veriyor, ‘onlar açıkça Amerikan mandasından yana’
diyordu.
O tarihte adını
bildiğimiz herkes manda istiyordu. Henüz “manda” kötü sayılmıyordu.
General Harbord,
Sivas Kongresi’nin oy birliğiyle Amerikan Mandası kararı aldığı ve bunu
bildirdiği görüşündedir. Washington da, Sivas Kongresi’nin Amerikan Mandası
talep ettiğine mutlak itimat ediliyordu; resmi
tarih, ne de olsa, fazla ‘resmi’dir, mandasızlığı,
General Harbord’a borçluyuz.”(Yalçın Küçük; Gizli Tarih I, sh.103,
173,174,176 Salyangoz Yayınları-2006)
Yalçın Küçük “mandacı”
daha “kimileri”ni sayar da, burada
yazsak yer yerinden oynar.
“Batı”nın
arabasına at olan, ABD’den “manda”
dilenen “Birileri” bilmeliler ki,
vaktiyle Batı’ya at olan Cemal Paşa’yı, Ermenilere Ruslar teslim edip katlettirdiler.
Osmanlı’yı tarihe gömenlerin “Selanik Cuntası”ndan Enver ve
Talat “Almancı” idiler.
Talat’ın, Ermenilerce
katline Almanlar göz yumdular.
Bakın, görüyorsunuz!
“Batı”dan dost
olmuyor.
Siz yine de “Batı”nın “at”ı olmak yerine Türkiye’nin “adam”ı olmayı düşünün.