ABD açısından Doğu Akdeniz ve Gazze ne anlama geliyor
Dünya, 18. yüzyıldan itibaren bir coğrafyanın Emperyal sömürgecilik ile yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, kültürü, geçmişi ve geleceği ile nasıl tarumar edildiğine şahitlik etti.
Dünyanın yeniden şekilleneceği bir süreç tüm
sancıları ile beraber yaşanmaktadır. Ekonomi ve Enerjinin belirleyici olacağı
yeni dünyanın en önemli ayağı olan yeni kuşak ipek yolu projesi ile bu süreç
sonunda günümüz dünyasından çok daha farklı bir dünya coğrafyası ve
uluslararası ilişkilerin şekilleneceği muhakkaktır.
ABD çıkarları açısından bugün oluşan
küresel güç dengesi çerçevesinde, Türkiye ve Mısır da dâhil olmak üzere, Doğu
Akdeniz kıyı şeridinde Batı kontrolü dışında herhangi bir siyasi ve askeri
gücün bulunmasına izin verilmemesi gerekmektedir zira ABD’den Avrupa’ya,
Çin’den Japonya’ya, G-7 ülkelerinin enerji güvenliği buna bağlıdır.
Gazze savaşı ile görüldü ki Yemen
Faktörü, ABD-İran anlaşmazlığı, Basra Körfezi yoluyla Batı’ya ihraç edilen
petrolün güvenliğini önemli ölçüde tehdit etme potansiyeli kazanmıştır. Ayrıca
Körfez’in, Hürmüz Boğazı yoluyla tek çıkışa kanalize olması ulaşım güvenliğini
de tehdit etmektedir. Bu nedenle Batı’nın yeni enerji güvenlik stratejisi,
Körfez yoluyla ihraç edilen petrolün, boru hatları ile doğu Akdeniz’e
akıtılması ve buradan ihraç edilmesidir.
Bu bağlamda HAMAS’ın kontrolündeki Gazze
Şeridi’nin Batı ve ABD için ne anlama geldiği açıktır.
Var olan Hedef, İsrail vasıtasıyla Gazze
Şeridini HAMAS ’tan temizlemek ve İsrail kontrollü bir yönetim kurmak. Zaten,
Gazze Şeridi’nin 1,5 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1 milyonu mültecilerden
oluşmaktadır. Üstelik Bunlar 1951 yılında imzalanan uluslararası BM Mülteciler
Kararı’ndan hiçbir şekilde yararlandırılmamaktadırlar.
Gazze hukuksal, sosyal ve etnik bakımdan
tam bir getto durumuna düşürülmüş. Gazze Şeridi’ndeki Filistinli nüfusun
çoğunluğu havuç veya sopa stratejisi ile El Fetih’in yönettiği Batı Şeria’daki
Filistin bölgesine göç ettirilmek istenmekte böylece, burada kurulmasına izin
verilecek Filistin Devletinin, Yugoslavya’nın Sırbistan örneğinde olduğu gibi
denizle irtibatı kesilecektir.
Her türlü insani boyuttan yoksun olan bu
savaş, Batılı devletlerce desteklenmektedir. Bu perspektiften bakıldığında,
Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik HAMAS tehdidinin bertaraf edilmesi hedefi,
bölgedeki Batı çıkarına uygun jeopolitik dengenin sağlanmasına yönelik büyük
amaç için sadece bir başlangıç ateşlemesidir.
İsrail’in saldırılarına uluslararası
piyasalar açısından bakıldığında, petrol ve temel ticari malların fiyatlarının
bir miktar yükselmesine yardımcı olduğu da görülmektedir.
Zira Amerikan doları petrolün varili ile
çok yakın ilişkilidir. Ucuz Amerikan doları kredi piyasalarındaki kasırga
sonrası Amerikan ekonomisinin tekrar toparlanmasına yardımcı olabilir. Ama
dolar ne kadar ucuz olacak? Eğer ABD, Ortadoğu ve Arap Yarımadası’ndaki petrol
üreten ülkeler üzerindeki politik kontrolünü kaybederse, dolar basıldığı
kağıttan bile değersiz olabilir. İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonu,
Amerikan dolarının - petrolün variline endeksli değerinin daha fazla düşmesini
önlemiştir
Doğu Akdeniz ve Gazze şeridi ile
bağlantılı Kerkük- Hayfa, Musul-Hayfa ve Kerkük-Ceyhan boru hatları 2003’te
İsrail tarafından onarıma başlanmış. Hattın onarımı tamamlandığında, Hayfa
limanına günde 5 milyon varil petrol taşınabilecektir.
Bir başka önemli petrol hattı da, İkinci
Dünya Savaşı sonrasında Suudi petrollerini Akdeniz’e taşımak için ABD ordusunun
inanılmaz desteği ile yapılan Trans-Arabistan (TAP) petrol boru hattıdır. Uzun
süredir kapalı olan bu hattın bir ucu Lübnan’a, bir ucu da İsrail’in işgali
altındaki Golan Tepeleri’nden Hayfa’ya uzanmaktadır. Bu hattın da onarımı devam
etmektedir. Bu hat günde 2 milyon varil Suudi petrolünü Hayfa’ya taşıyacaktır.
Bu hatta Irak’ın güneyinden çıkarılan
petrolün de eklenmesiyle toplam miktar 3 milyon varile çıkacaktır. Böylece
Hayfa Limanı’na günde 1,2 milyon ton petrol akıtılmış olacaktır. Basra
Körfezi’ndeki olası bir gerginliğe karşı Kuveyt ve BAE petrollerinin de anılan
boru hatlarına irtibatı sağlanabilir. Bu durum, Ortadoğu petrollerinin
İsrail’in denetiminde Akdeniz’e yani Batı’ya nakledilmesi anlamına gelmektedir.
Önümüzdeki yüzyılı tamamen ABD ve İsrail’in
enerji - ekonomi politikalarına endeksli yürüten bir siyasetin yürürlükte
olması, sonuçlarının ise bu kadar ağır olması bölgeyi daha büyük bir ateş
çemberine sokacaktır.