AB-D,'Bir Milli Güvenlik Sorunudur.'
Fakat sonu pek yakındır!..
Nerden
belli?
BOP
gibi büyük hedefleri küçük, hatta ve hatta marjinal ortaklarla gerçekleştirme
telaşına girmesinden.Bölgemizde iş tuttuğu terör örgütlerine ve küçük
ortaklarına bakın anlarsınız .
Ömer Muhtar; “İnsanın belini
kırmayan darbeler onu güçlendirir” der.
Üstad Necip Fazıl ise; “Ey
düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.”der.
Ne
güzel deyişler değil mi?
Tam
da bize söylenmiş gibi.
TÜRKİYE, 2018 yılında Ajan
Papaz Brunson nedeniyle yaptırımlara maruz kalmıştı. Hatırlayalım; Ajan
Papaz, FETÖ imamı ile 293 kez görüşmüş, darbeden sonra da ABD'li bir askere
attığı mesajda, darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğunu
söylemişti. Daha ileri sebeplerle tutuklanıp, 593 gün hapis yatmıştı. Bilahere;
Trump'ın tehditleri sonucu, iki buçuk ay süreyle ev hapsine alınmıştı. Bu süreç
devam ederken, ABD'nin haydut saldırılarına
maruz kalmıştık.
Önce; İçişleri Bakanı Soylu, Adalet Bakanı Gül kara
listeye alınmış, ikinci
aşamada ise, bizden ithal ettikleri demir-çelik ve aliminyumun, gümrük vergisini
iki katına çıkarmışlardı. Bu saldırı sonrasında döviz hareketlenmiş, 2018'in başında
3,79 olan dolar,13 Ağustos 2018 tarihinde 7,21 'e kadar çıkmıştı.
İçeride
ki işbirlikçiler ise zil takıp oynarken, ABD yerine hükümeti suçlamışlardı.
Ajan
Papaz Brunson, Trump'ın dediği gibi " İyi bir Hristiyan aile babası” değil, FETÖ’nün akıl babası bir ajandı. Buna
rağmen böyle olmuştu.
Gelelim
CAATSA saçmalığına!..
ABD,11 Eylül saldırısından sonra tehdit tanımını
değiştirmiş, İslam’ı ve Müslümanları hatta tümden Osmanlı coğrafyasını hedef
tahtasına oturtmuştu. Bunun için ne kadar aşağılık algı operasyonu ve
propaganda usulü varsa tatbik etmişti. Bu dönemde G. W. Bush’un “terörle mücadele”(!)
konusunda “Ya bizimlesiniz yada bize karşı” tehdidi İslam dünyasının
idarecilerinde ABD ile ortaklık kurmaya sevk etmiş lakin 2001 Afganistan, 2003
Irak işgallerinde maskesi düşünce yani; 11 Eylül’ün bir CIA tezgahı olduğu
anlaşılınca körfezdeki küçük finolar hariç Türkiye vaziyetini gözden
geçirmişti. O dur budur her yerde ve her şekilde ABD ile mücadele halindeyiz. Artık
kimse; ne biz, nede ABD tarafı TÜRK-Amerikan ilişkilerinden bahs ederken maskeli
yani “Stratejik Ortaklık”’tan dem vurmuyor hamdolsun.
Yaşanan
mücadele de son nokta CAATSA yaptırımları.
CAATSA, ABD'nin Hasımları İle Mücadele İçin
Yaptırımlar Yasası olarak bilinmektedir.2017 yılında Trump imzası ile yürürlüğe
girdi.ABD, ulusal güvenliği için tehdit olarak değerlendirdiği ülkelere ; İran,Rusya ve Kuzey Kore'ye yaptırımlar
öngörüyor. Fakat ilginçtir bu yasa
bugüne kadar bu ülkeler için hiç işletilmedi illa TÜRKİYE hariç.
Peki neden TÜRKİYE 'ye karşı uygulandı.
Türkiye,
NATO üyesi, dost, müttefik, stratejik ortak değil miydi?
Hepsine
evet.
Lakin
bir şeye artık hayır...
Biz
kabul etsek de etmesek de dünya ideolojik ve ulusal kamplar yerine medeniyet
odaklı bir yapılanmaya gidiyor. Batı-Doğu kavramları yerini farklı tanımlara
bırakmakta. Bütün gelişmeler ayan beyan gösteriyor ki bu yenidünyada “Hasta Kadın Batı” 'da Türkiye'ye yer
yok. Hatta ve hatta şiddetli çıkar çatışması var.
ABD
askeri açıdan kendisine tam bağımlı sözünden çıkmayan emrinde bir Türkiye olsun
ister. “Yerli harp sanayi mi sakın
ha" derken neden yüksek irtifa hava savunma sistemi konusunda ayak
direyip PATRİOT'leri vermek istemedi.
Küçük
bir ipucu vereyim gerisini siz düşünün. Hava Hakimiyet Teorisinin babası Havacı Albay Havsy
Scitaklian derki; “...askeri mücadelede karacı ve denizci
unsurlar çatışma halindeyse, kazanan taraf havaya hâkim olandır.” Acaba AB-D
ile gireceğimiz, muhtemel bir kara muharebesinde kaybedeceklerini
bildiklerinden dolayı Türkiye'yi hava kuvvetleri ile ezmek için mi hava savunmasız
bırakmak isterler?
Takdir sizin!..