​​​​​​​Yükseköğretime bakış 2018
Sevgili okurlarım her hafta düşüncelerimi ve araştırmalarımı paylaştığım bu köşede 2018 yılında 52 tane yazı yazdım. Bu köşede yazdığım yazıların yarından fazlası eğitim/yükseköğretimle ilgiliydi. Bu yazılarımda Türk Eğitim Sistemi ve Yükseköğretimi farklı yönleri ile değerlendirdim. Yükseköğretim 2018’de nasıl geçti diye düşünürken masamda incelenmek için bekleyen bir raporu gündemime aldım.
Bu yılın son yazısı olarak yine yükseköğretim hakkında yazacağım. Yazının başlığını Eğitim-Bir-Sen tarafından yayınlanan bu raporun adından aldım. Raporun tam ismi “Yükseköğretime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu.”
Benzer bir rapor ilk olarak 2017’de yayınlanmış. Elimdeki 2018 yılı raporu ikincisi oluyor. Eğitime kafa yoranların incelemelerini öneririm. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın bu raporların “Her yıl yapılmasını hedeflediklerini” belirtmiş. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.
Raporda “Yükseköğretime Erişim Ve Katılım, Eğitim Çıktıları, Öğretim Elemanları Sayısındaki Değişim, Eğitim Ortamları, Yükseköğretimin Finansmanı, Üniversitelerin Akademik Ve Yenilikçilik Performansı” değerlendirilmiş. Ancak raporda yükseköğretim yönetimi üzerine yer verilmemiş olmakla birlikte 2017-18’de yükseköğretim yönetiminde önemli değişiklikler oldu.
Yükseköğretim yönetimi
Ülkemizde 24 Haziran 2018’de 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk seçimi yapıldıktan sonra “Yeni Sistemde YÖK’e ne olacak…” başlıklı bir yazı yazmıştım (bk. 28.06.2018 tarihli yazım)
Bu yazıda şu hususlara dikkat çekmiştim: “Cumhur ittifakını oluşturan partilerin vaatleri arasında yükseköğretimde kurumsal düzenlemeler ile ilgili bir bilgiye rastlamadım. Seçimi Cumhur İttifakının kazandığına göre YÖK kalacak gibi. YÖK kurulalı nerdeyse 40 yıl oldu. Kalksın diyen hükümetler oldu. Nasıl oluyor da YÖK hep yerinde kalmayı başarıyor?”
YÖK yine kalmayı başardı ama rektör atama, kadro tahsisi gibi yetkilerinde önemli değişiklikler oldu. Üniversite rektörlerinin belirlenmesinde seçim süreci olmaksızın atanması uygulanmaya başlandı. Alanda seçim sisteminin kaldırılması ilk zamanlar olumlu karşılandı ama atama sistemi ile gelen yöneticilerin/rektörlerin akademisyenlerin sesini dinlememesi hatta randevu bile almadaki zorluklar yeni sistemin uygulanmasında endişelere neden oldu.
GSYH’ da yükseköğretimin payı
Yönetimde durum böyleyken 2018’de yükseköğretimin finansmanında olumlu gelişmeler oldu. Tamamı 164 sayfa olan raporun Yükseköğretimin Finansmanı başlıklı bölümde “GSYH’nin ne kadarı yükseköğretime ayrılmakta” sorusunun cevabı şu şekilde (s.122):
-Yükseköğretime ayrılan bütçe 2009’da 8.8 milyar TL’den 2018’de 27.8 milyar TL’ye yükselmiştir.
-Konsolide /merkezi yönetim bütçesinin oranı 2009’da %3.35 iken 2018’de % 3.64’dür.
Bu olumlu bir gelişmedir. Ancak yükseköğretim bütçesinin bulunduğu bölgelere göre oransal dağılımında dikkat çeken bir durum vardır. Doğu Karadeniz (%4), Orta Anadolu (%7) ve Güneydoğu Anadolu (%5) nispeten daha düşük bir pay almaktadır. Akdeniz (%10), Eğe(%13) ve Doğu Marmara (%11) bölgelerinin payı ise daha yüksektir. İstanbul’un %13 payı vardır.
Bölgesel dağılımda farklılık başta üniversite sayısı olmak üzere farklı faktörlerden etkilenmektedir. Ancak gelişmiş bölgelerde (Ör. İstanbul) üniversite açılması ve kaynak tahsisi ülke içerisinde bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını artırmaktadır.
Gelecek yıl(lar)da üniversite yönetimi nasıl olmalı ve bölgesel farklılıkları nasıl azaltılabilir sorularını tartışmaya devam edeceğiz.
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl olması dileğiyle.