​​​​​​​Ya devlet başa, ya kuzgun leşe
Atalarımızın güzel bir sözü var: Ya devlet başa, ya kuzgun leşe. Geçen haftaki yazımızda, ABD’nin kur darbesine fiyatları katlayarak destek olan fırsatçıları dile getirmiştim. Devlet iki noktada çıkış yaptı, hepsi sus pus oldular. Ankara’nın ardından İstanbul’da da ekmeğe yapılan zam geri alındı. Yaz boyunca un fabrikaları ABD’den mi buğday alıp öğüttüler de un çuvalının fiyatını bir anda yüzde 60 oranında artırdılar? Fırıncılar da un fiyatları artınca ister istemez fiyatlarını yükseltme yoluna gittiler. Fırsatçıların üzerine gidilmesi durumu bir anda değiştirdi. Devletin iki valisinin gücü, fırsatçılara bir adım geri attırdı.
Hadi diyelim merkezi hükümet yapılanıyordu, taşlar yerine oturmamıştı. Piyasa fırsatçıların, stokçuların egemenliğine geçerken belediyeler neredeydi? Türkiye’de belediyelerin çoğunluğu AK Parti’nin kontrolünde. Peki piyasalar, çarşı-pazar belediyelerin kontrolünde mi? Vatandaş kan ağlarken, neredeyse pahalılıktan alışveriş yapamaz duruma gelirken onlar ne yapıyordu? Maaşlarını alıp yan gelip yatarak piyasaların düzeleceğini mi düşünüyorlardı! İlla da Tayyip Erdoğan’ın “Haksız yere fiyat artışı gördüğünüzde belediye zabıtasına haber verin” uyarısı mı gelmeliydi!
Herhangi bir marketi gezip iki ay önceki fiyatlarla karşılaştırdığınızda, etiketlerdeki aşırı zamların hala yerinde durduğunu, vatandaşın bunu görüp ıstırap çekmesi gibi, denetlemekle görevli olanların da gerekirse vatandaşla konuşarak çözüm üretmeleri gerekmiyor mu?
***
Belediyelerden söz açılmışken, yeni dönemde beldelerimizi aklı başında “Emin” insanlara devretmek için önümüzde altın bir fırsat var. Parti ayrımı olmaksızın belediyelerdeki eş dost saltanatını kırmak için ayağımıza gelen önemli bir imkân!
Adama denilmiş ki, sen bu beldenin “Emin”isin, koca şehir ona teslim edilmiş. O ne yapmış? Ne kadar eşi dostu varsa doldurmuş belediyenin tüm şirketlerine, birimlerine… Onların her biri “nasıl olsa başkan arkamızda” diye nemrut kesilmeye kalkmışlar. Kimse de dokunamıyor. Belediyeler vatandaşa hizmet yeri olmaktan çıkıp eşe dosta parsa dağıtılan teşkilatlara dönüştürülmüş durumda.
Bir göreve adam alınırken birincisi, o işin ehli olan, ikincisi de “Allah rızası için halka hizmet edecek” insanlar tercih edilmediği için vatandaşın memnuniyeti had safhada. Belediyenin herhangi bir ünitesindeki bir müdürden randevu bile alamıyorsunuz. O kadar meşguller ki, haftanın yarıdan fazlası toplantılarla geçiyor! Kalanı da yeme içme ve davetlerle… Lütfedip size vakit ayırırlarsa bunu da başınıza kakıyorlar. Bu durumlarla karşılaşan bir vatandaş, bu anlayıştaki bir belediyeye nasıl yeniden destek verir!
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temel prensiplerinden biri yetkili bir görevde olanların ulaşılabilir olmasıdır. Bırakın ulaşılabilir olmayı, bir problemini çözmek için belediyeye gelenlerin güvenlik görevlileri tarafından ters yüz edildiğine şahit olabiliyorsunuz. Kadıncağız beyaz masaya gitmiş, problemini çözememiş, uğraşmış didinmiş, çözüm yok. Yetkili birine ulaşmak için başkanlık makamının yolunu tutunca, görevlilerden bir dayak yemediği kalmış! Dönüp yüzündeki kırgın ve üzgün ifade ile evinin yolunu tutarken herhalde o beldenin yetkililerine “dua” etmesini bekleyemezsiniz!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni belediye başkan adayları belirlenirken ana çerçeveyi çizdi. “Yerel yönetimdeki adaylar kesinlikle halkta karşılığı olanlar arasından seçilecek. Yoksa falanca benim tanıdığım, filanca benim yakınım, çok iyidir, şöyledir, böyledir, yani yeni dönemde torpil olayı, adam kayırma kesinlikle olmayacaktır!”
Meselenin devlet büyükleri ile toplantılara katılıp, fotoğraf karelerine girip onunla caka satmak değil, beldesinde zeytin ekmeğe talim edenlere ulaşmaktan geçtiğini artık görme zamanı… Belediyelerin, belediye hizmetlerinin ötesinde fonksiyonları da olduğunu görme vakti. Bunu çok iyi yapanların olduğunu da hatırlatarak, sözümüzü Cumhurbaşkanı’nın çizdiği veciz çerçeve ile noktalayalım:
“Mesele gönüllere dokunup, halkın sesi olup, halkta karşılığı olmak ve halka hizmeti Hakka hizmet olarak benimsemektir.”