​​​​​​​Türk-İslam Dünyası Düşerken: İnsan Sermayesi…
Daha önce bu köşede “Eğitim, Bilim ve Yükselme” başlıklı dört yazımda toplumların kalkınma ve gelişmesinde bireylerin bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi çerçevesinde “Beşeri Sermayenin” önemine dikkat çekmiştim…
Elbette toplumların niçin geri kaldıklarını veya gelişemediklerini açıklamaya çalışan birçok teori vardır. Bu teorilerle Türk-Müslüman ülkelerinin geliş(me)mişliğini açıklamak mümkündür…
Ancak bir akademisyen olarak eğitimin toplumun değişme ve dönüşmesinde önemli olduğunu düşünmekteyim.
Beşeri Sermaye…
Beşeri Sermayenin Teorinin temel varsayımlarını (tezlerini) şu şekilde özet olarak hatırlatmak mümkündür (Şimşek H., 2008. Eğitim Sosyolojisi ve Felsefesi, S: 66):
-Eğitimli insan daha üretkendir.
-Daha üretken birey daha fazla kazanır.
-Daha üretken ve daha fazla kazanan bireylerde oluşan toplumlar daha hızlı kalkınır.
Türk-İslam Dünyası geri mi kaldı
Dünyada Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülke bulunmaktadır. Devlet benzeri özel bölgeler dikkate alındığında bile yeryüzünde 210 ülkeden/devletten bahis etmek mümkündür. Bu ülkeler arasında gelişmiş ülke (GÜ) sayısı 35 kadardır. Türk-Müslüman ülkeleri arasında GÜ sınıfında bir ülke bulunmamaktadır. Dünyada en az gelişmiş ülke sayısı ise 49’dur. Maalesef Türk-Müslüman ülkeleri bu grup içerisinde yer bulmaktadır.
Her ülkede eğitim sistemi/kurumları olmakla birlikte her ülkede bilimsel/teknoloji üretimi yeterince yoktur. Türk-İslam dünyasında da benzer bir durum vardır. Bu ülkelerde insan sermayesi kalkınma ve gelişmeyi sağlamak için yeterli değildir. Özellikle 18. yy ve sonrasında üniversite devriminin gerçekleştirilememesi ihtiyaç duyulan beşeri sermayenin yokluğu ile sonuçlanmıştır. Bu yazımda ise bu yüzyıldan önceki düşüşe dikkat çekmek istiyorum.
Üniversiteler yükselirken
Türk-İslam dünyasının yükseliş ve düşüşünün anlamak için üniversitenin yükselişi/düşüşünü bilmek gerekir.
Dünyada ilk üniversiteler 9-10 yy’da kurulmaya başlamış ve Türk-İslam dünyasında önemli üniversiteler/ilim merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerde 13. yy’a kadar önemli bilim insanları yetişmiş; 13-15 yy arasında (Geçiş dönemi) sınırlı sayıda bilim insanı yetişirken; 15-18 yy arasında edebiyat, tarih alanında iyi örnekler olmakla birlikte fen bilimleri alanında kısır bir dönem olmuştur.
Üniversiteler bu durumda iken aynı dönemlerde Türk-İslam Dünyası’nın siyasal durumu nedir?
Dünyada Türk-İslam toplumları 15 yy. kadar siyasal anlamda yükseliş yaşamış ve son başarılı örnek olarak Osmanlılar dünya siyasetinde belirleyici olmuştur…
Üniversiteler düşerken.
Birinci Kuşak Üniversiteler 14. yüzyılda bir değişim yaşamaya başlamıştır. Bundan sonra geçiş dönemi olarak adlandırılan yıllar 18. yy’la kadar sürmüştür. Birinci kuşak üniversiteler 17-18 yüzyılda önemli bir paradigma değişiklik yaşamıştır: Ar-Ge üniversiteye girmiştir. Yüksek lisans ve doktora eğitimi önem kazanmıştır. Bu model üniversite eğitimi batıda gelişmiştir… Batıda bu üniversite modeline geçiş yaşanırken 18. yy’ın ortalarında “İkinci Kuşak Üniversite” kurulması düşüncesi/çalışması Osmanlı Devleti’nde de başlamıştır.
Aynı yıllar Türk-İslam Dünyası ise siyasal anlamda duraklama-gerileme dönemine girmiş; rol veren değil rol verilen bir konuma yerleşmiştir. Bu durumu açıklayacak başka faktör yok mudur? Elbette vardır ama temelde eğitim (insan sermayesi) sorunu bulunmaktadır. Kaldı ki, 20-21 yy.’da Nobel Ödülü kazananların sadece 3 tanesinin Türk-İslam Dünyası’ndan çıkması beşeri sermaye yetersizliğinin hala sorun olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak Türk-İslam dünyasının düşüşü ve hala yükselmemesi ile eğitim sistemi (üniversiteler vd) arasında bir paralellik vardır.