​​​​​​​Şahsiyet, sanat, medeniyet
İnsan, en şerefli varlık olarak yaratılmıştır. Kainat, en güzel şekilde yaratılmıştır. Şerefli varlık olarak yaratılan insan, onurlu bir şekilde şahsiyetini inşa etme sorumluluğu taşımaktadır. Kainattaki güzelliği, sahici bir şekilde idrak etmek, onu şahsiyetinin ve hayatının asli boyutu haline getirmek için insanın çaba göstermesine ihtiyaç vardır. Şahsiyet, medeniyet ve sanatta Allah’ın asli ve gizemli güzelliği, her yönüyle tezahür etmelidir. İnsanı en şerefli varlık olarak yaratan Allah, ona bitmeyen, tükenmeyen ve kaybolmayan bir enerji vermiştir.
Şahsiyet, sanat ve medeniyet, objelere tapınma, objelerden haz alma ve objeleri amaç haline getirme anlamında materyalizmin ürünleri olarak meydana gelmemektedir. Hiçbir objenin şahsiyete, sanata ve medeniyete kaynaklık etme gücü yoktur. Hayy olan Allah, eşref-i mahlukat olarak yarattığı insana insanlarla ve varlıklarla birleşme, görüşme, tanıma, tanışma, anlama ve keşfetme yetenekleri vermiştir. İnsanlığın ve varlıkların bütün renkleriyle tearüf etmek için yaratılan insan, şahsiyetin, sanatın ve medeniyetin oluşturulmasını bir tanışma, bilişme ve tanışma tecrübesi içinde gerçekleştirmektedir. İnsan şahsiyetinin, sanatın ve medeniyetinin fıtri sükuna ulaşması için tearüfün her türlü insani faaliyetin başı, ortası ve sonu olması gerekmektedir. İnsanlar arası ve varlıklar arası tearüfe hizmet etmeyen ve katkı sunmayan hiçbir faaliyet, sahici anlamda sanat ve medeniyet bağlamında değerlendirilmeyi hak etmemektedir.
Şahsiyetin, sanatın ve medeniyetin insansızlaştırılması, bugün büyük bir faciadır. Kişiler, sanatı ve medeniyeti, resim sergilerinde, sanat galerilerinde ve antik kentlerde aramaktadırlar. Şahsiyetin, sanatın ve medeniyetin salonlara ve mekanlara sıkıştırılması, aslında üçünün de cansızlaşması ve ölmesi anlamına gelmektedir. Tearüf olgusu, sanatın ve medeniyetin insan şahsiyetinin her türlü faaliyetinin bizzat kendisi olması gerektiğini bize öğretmektedir. Sanat ve medeniyeti, artık sergilerde ve salonlarda değil, şahsiyetimizde ve hayatımızda aramamız ve bulmamız gerekmektedir.
Kişinin sanatı ve medeniyeti, kendi şahsiyetidir. Sanat ve medeniyeti, başkalarının eserlerinde veya bizden önceki tarihsel toplulukların kalıntılarında aramak, büyük yanılgıdır. Kendi yaşam hikayemizi, yani şahsiyetimizi, bir sanat ve medeniyet ürünü haline getirme şeklinde bir meydan okuma ile karşı karşıyayız. Sanat ve medeniyet, insanın bireysel şahsiyetinden kaynaklanan olgulardır. Bireye özgü bir şahsiyet yokluğu, aslında sanat ve medeniyetin yokluğu anlamına gelmektedir. Herkes kendi biyografisini yazarken, aslında kendi sanat ve medeniyet hikayesini de yaşamaktadır. Herkesin kendi şahsiyetini ve sanatını ortaya koyarak, insanlığın medeniyet hikayesine katılma ve katkıda bulunma sorumluluğu vardır. Sanat, bireyin kendisini anlama, anlatma ve üretmek suretiyle medeniyete yaptığı katkıdır.
Sanat, şahsiyet ve medeniyet, tembellerin ve acizlerin işi değildir. Şahsiyet, medeniyet ve sanat üçlüsü, yerinde duramayanların ortaya koyacağı olgulardır. Sanat, şahsiyet ve medeniyetten bahsettiğimiz zaman, artık yetenekli insanların ortaya koyduğu ürünlerden bahsetme alışkanlığından kurtulmalıyız. Sanat, şahsiyet ve medeniyetten bahsetmenin aksiyon halindeki insandan bahsetmek anlamına geldiği gerçeğini yeniden keşfetmeliyiz. Sanat ve medeniyet, hayatımızı ve şahsiyetimizi ortaya koyan olgulardır. Sanat ve medeniyet, bireyin şahsiyetiyle başlamasına rağmen, bireyi aşarak insanlığın ve toplumun birbiriyle nasıl ilişki kurduğunu, birbirinin hikayesine nasıl katıldığını ortaya koyan bütün çabalar ve faaliyetlerdir. Sanat ve medeniyet ürünleri, gelip geçici heveslerimiz ve hazlarımız için tükettiğimiz kozmetik objeler değildirler. Sanat ve medeniyet, şahsiyetimizin en derin duygu ve düşüncelerinden kaynaklanan davranışlarımızla birbirimizin biyografisine yaptığımız katkılardır. Sanatta ve medeniyette, şahsiyetimizi, insanlığımızı, maneviyatımızı, ahlakımızı, irfanımızı ve felsefemizi bütün derinliğiyle ortaya koymanın yollarını bulmak şeklinde çetin bir meydan okuma önümüzde durmaktadır.