Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Kasım 2018

​​​​​​​Puslu havalara dikkat!

Hayatı güzel yaşamak gibi…

Allah’ın bizden istediklerini çağa iyi sunmak gibi bir görevimiz var.

Rabbimizin yoluna en güzel şekilde, hikmetle çağırmamız bunun için mücadele vermemiz isteniyor bizden. Bunu yaparken ayırım yapmadan muhatabımız herkes… İnsanla, doğayla, farklılıklarımızla barış içinde yaşamak doğal denge. Kucaklaşmamız isteniyor.

Kırmadan, dökmeden, usanmadan ve usandırmadan kimseyi…

Güzel örnek olmak yani…

Dünyada iyilik, güzellik; ahirette de iyilik ve güzellik istiyorsak...

Sınavımız güzel Müslüman olmak, güzel yaşamak…

Güzel Müslüman Allah ve Resul’ünün dostu olduğu gibi onları sevenleri de sevmekle birlikte isyan edenlere karşı da hoşgörülü olmaktır.

Güzel Müslüman gönül dostudur. Her gönlü feth edemese dahi bunun için yeni seferlere hazırlık yapandır. Çünkü kırgınlığın ve kızgınlığın kimse zerre kadar faydası yok…

Kırmadan, dökmeden yaşamak…

Dikeni sulayan değil, barışa ve toplumsal mutabakata katkı yapmak efdal olandır.

Işık vermek, karanlığı gündüze döndürmek görevimiz çünkü…

Ömrümüzün sınırlı olduğunu bilmek; hayatın ve başka hayatların değerini daha iyi anlamayı gerektirmeli. Başkalarının hayat tarzlarına karşı hoşgörü, kabul, merhamet ve iyilik duygularımızın geliştirilmesi ilahi emirdir zaten...

Merhamet duygumuz, affediş duygumuz ve adil olma fikri tartışmalı ortamlarda daha çok ön plana çıkmalı. Hele bu günlerde daha çok ihtiyacımız var buna...

Bu yazıya müspet insan olarak rolümüzü hatırlatarak başlamamın sebebi bu…

Türkiye’nin son yıllarda başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Türkiye’yi kuşatmaya dönük küresel kriz çabaları yetmiyormuş gibi ‘içimizdeki beyinsizler’ yüzünden siyasi ve ekonomik kriz denemeleri yapıldı, yapılıyor hala. Andımız kararında olduğu gibi Bürokratik darbe girişim çabaları hala bitmemiş görünüyor.

Hedefte Türkiye var…

Gezi olaylarıyla başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında her kesimiyle sağlanan toplumsal mutabakat bozulmak isteniyor. En son kur oyunları da tutmayınca dindarlık ve anti dindarlık ayırımı üzerinden Türkiye’nin bütünlüğüne kurşun sıkmak isteyenler malzeme bulmakta zorlanmıyorlar.

Bolca da malzeme var…

Delirmiş, depresyonda tavan yapmış tuhaf ve çoğumuza da gülünç ve önemsenmez gelen ya da aydın kılıklı görünmeye çalışan kesimlerden, bir takım muhafazakâr, dindar ve solcu kisvelilerden yeniden rol almış olanlar görünüyor.

Bunca yaşananlardan sonra ders alınacağına ve birbirimizi daha iyi anlayacağımıza, tam tersi ateş yakmaya çalışmak kendi ateşimizi tutuşturmakla eşdeğerdir. Aynı gemideyiz. Düşmanlarımızın kabına su taşımak aptalca…

İnsan ve toplumsal ilişkilerinde bir ölçü ve iyi bir yol takip etmeliyiz demiştim. Bu hassas günlerde buna daha çok ihtiyaç duyuyoruz…

Milliyetçilik, Atatürkçülük, Türklük, Türkçe Ezan ve Andımız gibi hassas konulardaki tartışmalarda ölçüyü kaçırmanın kimseye faydası yok. Hele kaşımanın toplumsal ittifakımızı bozacağına inanıyorum. Sonuç alınamayan kısırdöngü tartışmalarla bir yerlere sürüklenmek istendiğimiz kesin.

Kırarak dökerek, dövüşmekle hiçbir sorunun çözülemeyeceğini de bilelim. Kendi ayaklarımıza sıkarak daha kötüsü de ülkemize vurarak hiç değil…

Bulanık ortamlarda akıl ve izan koordinatlarının kaybedilme ihtimali çok yüksektir. Yanlış yerlere sürüklenme ihtimali her zaman var. Puslu ortamlardan uzak durun derim…

Kurt puslu havayı çok sever.