​​​​​​​Nikâhsız yaşamak ve cehaletin zirvesindekiler
Kendisini şova kaptırmış, para ve unvan kazanmaya şartlandırmış bir zihnin toplumsal duyarlılıkları ve ahlakı sınırları aşan çabası her dönemde olmuş ve her alanda az çok sarsıntısı hissedilmiştir. Bireysel ve toplumsal sınırların gözetilmesi, ahlakı kaygıların önemsenmesi bu kesimin hassasiyetleri arasında şöhretten ve paradan çok sonra geldiği çok kez görüldü. Görsel şov için gerekli olan şey bulunmaz bir fırsattır bu kesim için...
Kimlerden ve hangi çevrelerden bahsediyorum?
Malum kendisini sözde yazar, sanatçı, oyuncu, manken, şarkıcı şov dünyasından...
Giyim tarzları, özel hayatları, havaları ve üsluplarıyla kendilerini yaşadıkları toplumdan farklı ve ayrıcalıklı saymaları bir yana, topluma tepeden bakmalarını ve her fırsatta da aşağılamalarını kendilerine yakıştıramıyorum!
Bizde kendini aydın, ilerici sayan bu kesimin kendilerini toplumuza karşı konumlandırmalarını ve kendilerini üstün görme hastalığının hala devam etmesini de patolojik sorun olarak gördüğümü belirtmeliyim. Bir başkasının değerlerine saldırmak, aşağılamak özgürlük değil tam tersi cehalettir. Fuzuli’nin ifadeleriyle malum: “Mey biter saki kalır. Her renk solar haki kalır. İlim insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır.”
Toplum hayatının içinde olmamakla hayatı eksik ve yetersiz görmek öyle olduğu anlamına gelmiyor. Burada da Ahmet Haşim’in ifadesine yer verelim: “Hayat, kitaba sığmayacak kadar geniştir.” Bu kesim ne hayattan haberdardır ne kendi tarihinden… Kitabı da bilmiyorlar.
Toplumum içine, hayatlarına girmiyorlar. Örnek aldıkları Batı’nın kötü bir kopyası olarak ilericilik adına hayatlarını fıtratlarıyla, doğrularla, toplum değerleriyle çatışarak sürdürmenin hiç kimseye bir faydası yok. Bir de bu kesimin mürekkep yalamış bir kesiminde, içinden çıktıkları topluma burun kıvıranlar, değerlerini aşağılayanlar hatta küfredenler bile var. Geçenlerde özel bir TV kanalında gazeteci kılığında biri uçmuş gidiyordu. Gerçi soyadı, “Kırıkkanat’tı” ama dilinin freni yok gibiydi. Ne söylediğini bilmeden toplumumuza, inançlarımıza saldırıyordu... Bu saygısızlık, hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük ifade özgürlüğü kabul edilmemeli. Hele başkasının inancına, dinlere taciz fikir özgürlüğü olamaz, olmamalı…
Kızmadan, öfkelenmeden ekran başında sessiz kaldım.
“Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol.” Hz. Mevlana’nın sözünü dinlediğimden…
Bu günlerde bir başka gündemde, nikâhsız yaşayan sözde iki sanatçının birbirlerini köteklemesine şahit olduk. Bu konunun gündemde bu kadar yer bulması ahlaken toplumumuzun geldiği yer açından iyi olmadığımızı gösteriyor.
Ahlaki kurallar, toplumsal hassasiyetler bu kesimde pek önemsenmez demiştim. Örneğin, onlar için evlilik, nikâhlı yaşam yobazlık ve geri kafalılıktır. Oysa nikâhsız yaşamak İslam’a göre ahlaksızlık ve zina kabul edilmiştir. Gözümüze soka soka yaşanan bu durumu tüm kadim dinlere, inançlara bir saldırı olarak gördüğümüz halde tahammül edilmesi erdemliliktir.
İnsan bu dünyadaki macerasında hem itaat eder hem de isyan. Bu hakkı var. Bu bir imtihan… İman nimetine şükretmeli. Haddi aşanın da iman lütfuna ereninde aynı toplumda birbirlerine saygılı yaşamaları ideal bir durum. İstenen ve makul olan da budur.
Kadına, erkeğe kime olursa olsun ve kimden gelirse gelsin her türlü şiddeti reddediyorum. Ama kötü örnek yaşamların, nikâhsız hayatların toplumsal yapımıza zarar verdiği ve asıl mağdur olanın toplumsal ahlakımız, örf ve adetlerimizin olduğu bilinmelidir. Bu kesimden mecburen evlenip bir saat içinde boşananları bile gördük ya, pes doğrusu…
Ahlakı kuralların mağduriyetinin önlenmesi ve aile yapımızın korunması adına gerekli mercileri görevini yapmaya davet ediyorum. Ayrıca kadına şiddet ve mağduriyeti adına bu tür yaşamlara destek verilmesini ahlakın ve toplumsal kuralların hiçe sayılması olarak değerlendiriyorum.
Toplumun bu şov hayatları eğlenceli bulması da korkunç geleceğimiz adına!
Bilelim ki bu tür hayatlar her gün biraz daha yontuyor toplumumuzu iyi yanlarından...
Ahlaklı, edepli olmaya ve Allah korkusuna davet ediyorum.
Taziye: Kendisiyle tanışma imkânı bulduğum Abdullah Tivnikli Bey Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur. Mekânı cennet olsun.