​​​​​​​Menderes’in celladının parasını kim ödedi?
Tarih, 27 Mayıs 1960. O gün yaşananlar, Türkiye’nin alnına sürülmüş kara bir leke olarak kaldı. Türk demokrasi tarihinin unutamayacağı zaman dilimlerinin de başlangıcı olmuştu. Halkın seçmiş olduğu hükümet görevden el çektirilmiş, yüzlerce insan çöp kamyonlarıyla hapishanelere taşınmış, Yassıada yargılamalarıyla da idama kadar giden olaylar birbirini izlemişti.
Yüksek Adalet Divanı adı altında sözde adalet dağıtan mahkemenin başkanı, tüm pişkinliğiyle “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyordu.
Geçtiğimiz 17 Eylül, Başbakan Adnan Menderes’in idamının 57. sene-i devriyesiydi. Aylarca süren yargılamalar ve yapılan işkenceler sonucunda çıkan karar neticesiyle Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamlarına karar verilmiş; Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yaşı infaz sınırını aştığından dolayı, cezası ömür boyu hapse çevrilmişti. Eh, ne de olsa kendileri Alliance İsraelite Universelle okullarından mezundu!
Menderes 1950 seçimlerini % 48, 1954 seçimlerini de % 57.6 oy oranıyla kazandığında bir daha kırılamayacak bir rekora da imza atmıştı. (Bu oy oranını bir daha hiçbir parti sağlayamadı.) İktidara geldiğinde fakir Anadolu halkının umudu olmuş, ayrıca TSK içinde darbe yanlısı olduğu tespit edilen askerleri görevden alarak orduyu temizlemiştir.
CHP yönetimini, İttihat ve Terakki dönemlerinin zihniyetiyle bağ kurarak eleştirmiş ve CHP’nin halktan ne kadar kopuk bir parti olduğunu daha o zamanlar dile getirmiştir.
Özellikle meclis konuşmalarından birinde yapmış olduğu “Bütün seçimlerde mağlup olurlar, yine de memleket bizimledir derler. Hükümet işlerinde şimdiye kadar başarı gösterememişlerdir. Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz” sözleri bugün de CHP’nin içinde olduğu durumu gözler önüne sermiyor mu?
“Millete mal olmuş inkılapları muhafaza edeceğiz. Millete mal olmamış inkılapları tasfiye edeceğiz” diyerek Türkçe ezan uygulamasına son vererek tekrar Arapça şekliyle okunmasını sağlayan Menderes bunun bedelini canıyla ödedi.
“İktidar hastaları” olarak nitelendirebileceğimiz CHP tayfası ve askerler tarafından hazırlanan darbe süreciyle görevinden alınan Menderes, aylarca kalmış olduğu 6 metrekarelik hücresinden 17 Eylül sabahı alınmış, doktorların yapmış olduğu muayene neticesinde idamına engel bir durum olmadığına karar verilmiştir.
İmralı’ya götürüldüğünde idam kararı yüzüne okunurken “Allah, milletimize zeval vermesin” diyen Menderes’e sıranın kendisine geldiği bildirilmiştir. Fotoğrafı çekildikten sonra idam gömleği üzerine giydirilmiş, elleri arkasından bağlanmış ve iki gardiyan eşliğinde darağacına doğru yürümüştür.
İdama götürülmeden önce üzerinden çıkan kâğıt parçasında, Peygamber Efendimizin sıkıntıya düşenler için okunmasını tavsiye ettiği Tevbe Suresi’nin son iki ayeti yazıyordu. Son sözleri; “Hayata veda etmek üzere olduğum şu dakikalarda devletime ve milletime ebedi saadetler dilerim. Karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum” olmuştur.
İdamdan korkmadığını ancak tarihe bir hırsız olarak geçmekten korktuğunu, şeref ve haysiyetinin korunmasını talep ederek hayata veda eden merhum Menderes’in evinin kapısına iki gün sonra asılan kâğıtların birinde neden asıldığı açıklanırken diğerinde ise celladına ödenen para miktarı yazıyordu. Darbeciler cellada ödenen parayı da ailesine ödetmişlerdir. Ne büyük bir zulüm bu!
Bir de utanmadan Hürriyet ve Anayasa Bayramı ilan ettiler.
17 Eylül 1961 günü Türk milletinin iradesini küçümseyen vesayetçi zihniyet, yıllar sonra 15 Temmuz’da bir kez daha hortlamış ancak milletimiz darbe zihniyetini bir daha geri dönmemek üzere kaldırarak tarihin seyrini değiştirmiştir.
Bugün de ülkemiz üzerinde oynanan oyunların baş aktörleri darbelerle yapamadıklarını çevremizi kan gölüne çevirerek, Ortadoğu üzerinden sıkıştırarak, parasal operasyonlar düzenleyerek gerçekleştirmeye çalıştırmaktadırlar. Menderes’e yaptıklarını Erdoğan’a da yapmak isteyip de yapamamanın hıncıyla sürekli saldırmaktadırlar.
“Yeter söz milletin” diyerek Türkiye’de demokrasi mücadelesine öncülük etmiş ve Anadolu’nun sesi ve umudu olmuş merhum Menderes, bu topraklarda ezanlar okunduğu müddetçe Türk halkı tarafından daima hayırla yâd edilecektir.
Bu ülkede artık ikinci bir Menderes hadisesi yaşanmayacaktır. Bunun için her türlü savaşa hazırız.