​​​​​​​İslam ve Batı’nın çocuk algısı -1- Çocuk kimdir?
19. yüzyıldan itibaren eğitim, bilim, demokrasi, teknoloji gibi pek çok alanda İslam ve Batı mukayesesi yapılmıştır. Her ne kadar buna “İslam ve Batı” dense de aslında İslam ile Hristiyanlık arasındadır karşılaştırmalar. Çünkü Hristiyan Batı ve bilhassa Avrupalılar, Endülüs İslam Devleti ile birlikte İslam’ı dönemsel olarak rakip, tehdit ve tehlike kabul etmiştir.
Haçlı Savaşları ile birlikte Hristiyan Batı’nın İslam ve Müslümanlara bakışı “düşman/lık” olarak belirlenmişti. O günden beri İslam ve Batı Hristiyan dünyası iki ayrı kampa bölündü. Bugün, bu saatte de durumda bir değişiklik olmamıştır, olamaz da. İki farklı dine mensup milletler arasındaki bu gayrılık beraberinde “dinlerin üstünlüğü yarışını” getirecekti ve Batı ile İslam dünyası asırlardır bu yarışı sürdürmektedirler. Uzun asırlar boyunca Müslümanların lehine olan bu rekabette üstünlük savaş alanlarında olduğu gibi kültür ve medeniyet alanında da neşv-ü nema buluyordu. 15. yüzyılda Müslüman Osmanlı Hristiyan Avrupa içlerine doğru ilerleyip Bizans’ın Başkenti Kutsal İstanbul’u da fethedince Hristiyan Batı’nın İslam düşmanlığı zirve yaptı. Asırlardır düşmanlıkla beslenen medeniyetlerin üstünlük yarışı bugün de Müslüman Dünya ve Hristiyan Batı çekişmesi (aslında düşmanlığı) olarak devam etmektedir.
Bu sebeple önemli konularda “İslam ve Batı” mukayesesi kaçınılmaz oluyor:
Kadın hakları konusunda İslam ve Batı,
İktisadi konularda İslam ve Batı,
Medeniyet olarak İslam ve Batı vb. başlıklar bu mukayesenin İslam ve Batı arasında yapılmasının bir nevi zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Biz de bu yazımızda İslam ve Batı’da “çocuk” ve “çocuk algısı” alanındaki farkı ortaya koymaya çalışacağız. Ancak başta belirtmeliyim ki “çocuk”un İslam ve Batı’daki algısı hakkında konunun merkezinde olan “çocukluğun” tanım ve çerçevesi itibariyle iki dünya (İslam ve Batı) anlaşmazlığa yakındır. Üstelik ebeveynin sorumlulukları konusunda da Müslüman aile ile Batılı ailenin anlaşması mümkün görünmemektedir.
ÇOCUK KİMDİR?
Batı ve Çocuk:
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin Birinci kısmında yer alan tarife göre;
“Bu Sözleşme (UNISEF Sözleşmesi) uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 (onsekiz) yaşına kadar her insan çocuk sayılır.”[1]
Pek çok ülkenin altına imza attığı uluslararası bu sözleşmeye göre 18 yaşına kadar bütün kız-erkek fertler “çocuk” sayılırlar. Çocukluk dönemi ve çocukluk yaşı için Batı’da ve Türkiye gibi Müslüman dünyada kabul gören, “Çocuklukta biyolojik olgunlaşma/ma” esas alınsa da, karar verme yetkinliği gibi ruhsal faktörler de çocuk yaşının belirlenmesinde etkili oluyor.
Her ne kadar sınır yaşta bazı değişiklikler yapıldıysa da son yüzyılda “çocuk hakları, çocuk eğitimi, çocuk suçları“ gibi başlıklarla tartışılan konular 18 yaş ve altındaki kesimleri kapsıyor/du.
İslam ve Çocuk:
İslam Hukuku ise “reşit”, “akıl-baliğ” ve “mükellefiyet yaşı” olarak farklı çocukluk dönemleri belirlemek suretiyle “çocuk insan”ı tanımlar. Buna göre dini bazı vecibeleri yerine getirebilme, evlenebilme, mal-mülk edinebilme ve bunda tasarruf edebilme gibi haklar(ın)a göre çocukluk yaşı/dönemi belirlenmektedir.
Hemen belirtelim ki çocukluk ve yaşı konusunda İslam’ın yaşa/yıla dayalı belirlemiş olduğu bir sınır bulunmamaktadır. Çünkü çevre ve biyolojik süreçlerin etkili olduğu[2] gelişim dönemi için sabit bir yaş belirlenmesi mümkün olmamaktadır. Bu konudaki belirlemeler tamamen bölgenin kültürel yapısına göre olup diğer bölgeleri bağlayıcı nitelikte değildir.
Anlayacağımız, çocuk ve yaş konusunda her dönem ve her bölge farklı tasnifler ve yaşlar belirlemiştir. Adına çocukluk dediğimiz dönem, kişinin fiziki ve manevi zayıflıktan güçlü döneme geçiş sürecidir. “Çocuk, biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan sürekli olarak gelişen bir varlık.”[3]
Devam edecek.