​​​​​​​Dostluk üzerine
Biliyorum, yazının başlığı güzel insan rahmetli Fethi Gemuhluoğlu’na ait. (Sonradan kitaplaştırılsa da) “Dostluk Üzerine” demişti söyleyeceklerine, birbirinden sorumlu dostluklar inşa etmiş yüreklere yıkılmamak üzere ve birbirine bağlı sadık dostlar.
Onun dostluğundan nasiplenenlerin en belirgin hasleti kadar-u kıymet bilmektir.
Onun dostluğunu tadanlar dostluk yayarlar etrafa. Çünkü o hakiki bir dost olmayı tercih etmişti.
İnsanoğlu ihtiyaçlar diyarına sürgün edildiği günden beri birbirine muhtaç halde yaşamak zorundadırlar. İnsanlığa anlam katan bir kaç unsurdan biri de bu zorluk olsa gerek. Zira başkalarının sizinle yardımlaşması gibi bir güzellik buradan doğar.
Yanıbaşınızdakilerin duymadığı çığlığınızı en Irak mesafedeyken duyabilen,
Her gün gördüğünüz insanların bile fark etmediği yüreğinizdeki sızıyı hissedebilen,
İki can bir ruh gibi dost.
Eminim bütün dillerde güzeldir dost sözcüğü, ama iki dilde bir başka güzel çünkü içi doldurulur has duygularla ve yaşanmışlıklarıyla dostluğun.
Dost bulmalı, dostun olmalı, dostluklar kurulmalı ölümsüz.
Öyle dost olmalı ki başın sıkıştığında “hızır” gibi yetişmeli, çaresizliği literatürden silmeli varlığıyla.
Öyle olmalı ki dost seni hissetmeli, darda kaldığını yüreğinin daralması ile bilecek ve inşirah taşımalı yüreğinden yüreğine.
Dost dediğinde eminlik kavramı bitmeli yanıbaşında, hiç düşünmeden ‘sırdaşım’ demeli dost en mahremiyle.
Semti değil, şehri hiç değil, ülkeleri, kıtaları aşıp gelmeli sana teselli olmaya.
Hiçbir mesafe yüreğin his hızına dayanamaz. Bence ışık hızını, sadece ve yalnızca saniyenin binde biri kadar sürede kainatın en uzak yerine ulaşabilen his hızı aşabilir.
Önerimdir!
Uzay ile fizik ile ilgileneler literatüre ‘his hızı’ ölçüsünü almalı ve sadece dostluklar için kriter olmalı bu birim.
Hakikat menbaı bunun için ne söyler acep? Bu güzel duygunun yeri kitapta ne ola ki?
“İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin dostu, koruyucusudurlar; İyi ve doğru olanı (ma’ruf) teklif eder, kötü ve yanlış olanı (münker) önlerler” diye inananlar arasındaki sarsılmaz bağı tanımlıyor Allah.
“Velî” der Kur’an.
Sırdaş olanlara,
Sırtdaş olanlara,
Derttaş olanlara.
Derdini paylaşır, sırrını asla.
Sırtına alır, sırtındakini de.
Bitmedi,
Korur onu, kollar; dünya ve ahiretine zarar gelmesin diye çabalar.
İzzet ve şerefine bir halel gelmesin diye,
Varlığına ve huzuruna kastedenlere fırsat vermez, korur dostunu veli/dost olan.
Sorumludur dost dosttan.
Çünkü onlar birbirinin velisidirler.
Demiştim ya,
Bilhassa iki ilde başka güzeldir diye.
Kur’an’ın içini doldurduğu Arapça’daki veli,
Kur’an’ın anlam kattığı Türkçe’deki dost.*
Bir sözcüğün, kavramın köken olarak hangi dilden geldiğinden ziyade hangi dilin hakkını vermesidir önemli ve esas olan.
Allah dostsuz bırakmasın,
Dostlarınızı size sizi onlara bağışlasın.
*Köken olarak Farsça’dır.