Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Aralık 2018

​​​​​​​Barbar, modern ve medeni

Bugünkü makalemizin başlığı Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Cumhurbaşkanımızın Baş Danışmanı Sayın İbrahim Kalın’ın son kitabının ismi. Medeniyet kavramının süreçte nasıl bir değişime uğradığının ve sömürgeciliğin bir öncü kuvveti gibi nasıl kullanıldığının serüveni… Önemli bir çalışma.

Şunu peşinen belirtmeliyim ki, Batı kendi değerlerini medeniyetin tek ölçütü kabul eder. Neden? Diğer kültür ve değerleri sorgulamak, aşağılamak için. Bilimi de alet ederek sömürgeciliği dönüştürücü bir güç olarak kullanmış, farklı kimlik ve toplumları, farklılıkları, diğer kültürleri hizaya sokma çabasında “uygarlık götürmek” olarak tanımlamıştır. Sömürgecilik uygarlıkların talanı, kültürlerin yıkımı ve soykırıma yol açmıştır. Değerleri, direnenleri yok eden uzunca bir süreç…

Peki, Batının tanımladığı değerlerden uzak yaşamak ve onun düşünce kalıplarına girmemek ilkellik midir?

Peşinen söylemeliyim ki, medeniliğin tek ölçütü Batı medeniyeti ve değerleri değildir. Kitapta da Sayın Kalın buna dikkat çekiyor, sömürgeciliği diğer kültürlere tahakküm çabası olarak görüyor. Batının bu öncü kuvvete meşruluk katmak için de aklı araçsal kullandığını belirtiyor. Fikir, sanat, eğitim, bilim ve bilimsel düşünce metodolojisini kullanarak yeni bir dünya inşa etmek istediğine dikkat çekiyor.

Sayın İbrahim Kalın medeniyeti, Batı’nın kötü ve sömürge emellerinden kurtarıp, “Kendimize ait bir medeniyet tasavvurunu nasıl inşa edebiliriz?” sorusuna cevap arıyor. “Bunun için varlık, bilgi, ahlak, estetik tasavvurumuzu, şehir ve insan anlayışımızı elden geçirmemiz, değer ve fikir üretmemiz gerektiğini” söylüyor.

Daha önceki yazılarımda da değinmiştim. Batı’nın medenileştirmekteki kastı kendine bağımlı kılmak ve sömürgeleştirmektir. Kendi tüketim alışkanlıklarında bağımlı bir toplum yaratmaktır. Halkların umutları, hayalleri esir alınmalıydı. Bunun için aklı, bilimi, tekniği ve teknolojiyi tek ölçü ve ölçüt diye dayattılar. Batı’yı; medenileşmenin, ilerlemenin tek şartı saydılar. Bu yönde bir kırılma bir direnme yaşanınca medeniyet ve Batılılaşma projesinin bugünkü versiyonunu ileri sürdüler.

Küreselleşme…

Bu projeye göre, yerel kültürler ve farklılıklar yok sayılıyor. Tüm halklar, milletler aynı düşünmeli aynı hayatı yaşamalıdır. Önce kültürlerden, tarihten, din ve eğitimden başladılar dönüştürmeye. Bizde Batılılaşmayla birlikte, “Muasır medeniyet seviyesine çıkmak” iman derecesinde kabul görmesi bu yüzden. Nasıl giyineceğimize, nasıl tüketeceğimize hatta nasıl düşüneceğimize onlar karar vermeliydi. Öyle bir insan zihni tasarlandı ki dininden, kültüründen, kökeninden koparılıp sonra da tüm bunları horlayacak bir model çıkarıldı ortaya…

Sonuçta Batılılaşma projesine dahil olan milletler Batı hayranlığından öteye geçerek uşak olmaktan, köle olmaktan kurtulamadılar. Bizde de daha dramatiği oldu; Milliyetçilik, Medenileşme ve Batıcılık hareketi koskoca bir imparatorluğun tasfiye edilmesine neden oldu.

Tanrıyı bu evrenin dışına sürmek”

Aslında Batı’nın zihin arka planında gizlediği şey, “Tanrıyı bu evrenin dışına sürmek” düşüncesidir. Bu amaçla din yerine bilgiyi, Tanrı yerine aklı, inanç yerine bilimi koydular. Ali Şeraitinin ifadesiyle biz, “bu modern putu kırmadıkça” özgürleşemeyiz ve kendimiz olamayız…

“Barbar, Modern ve Medeni” kitabı “Batı’nın medeniyet adına söyleyecek sözünün tükendiğini, İslâm dünyasının değer üretmesi halinde ise hala söyleyeceği sözünün olduğunu” ifade ediyor.

Özetle Sayın İbrahim Kalın, dünyayı ciddi izleyen ve olaylara evrensel anlamda bakmaya ve tarihsel gelişmelerle yorumlamaya çalışan iyi bir entelektüel. Üretilmiş düşünceleri tekrarlamaktan ziyade üreten bir değer. Kitabı okudukça bunu fark edeceksiniz. Sayın Kalın, Barbar, Modern ve Medeni kavramlarını tarih, felsefe ve sosyoloji biliminden yararlanarak çok yönlü inceleyip yorumlamış ve düşüncelerini özgürce söylemesini bilmiş biri.

Batı medeniyeti insanla Allah’ın arasını açmıştır. Allah’a kulluğun olmadığı yerde medeniyet olmaz…