Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

8 Martta kadını ve insanlığı düşünmek

8 Martta kadını konuşmak insanlığı düşünmek anlamına gelmektedir. Kadınlık durumunu eğitim, ekonomi, sağlık, çalışma başta olmak üzere bütün alanlarda geliştirmeden insanlık durumumuzda ilerleme kaydetmek mümkün değildir. Kadın-erkek eşitliğinin kendi başına bir hedef olmanın ötesinde anlamlar taşıdığını Kofi Annan şöyle ifade etmektedir: “Yoksulluğu azaltma, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme ve iyi yönetişim kurma zorluğunun üstesinden gelmenin ön şartı, kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesidir.” Kadın-erkek eşitliğini uygarlığın temeli haline getirerek ahlak, akıl ve adalet alanlarında gelişebiliriz.

Bütün dünyada ataerkil sistem, hakimiyetini sürdürmeye devam etmektedir. İnsanlığın en büyük tabusu, ataerkilizmdir. Ataerkil sistem, yüzlerce yıldır her türlü imkanı kullanarak kadına zulmetmekte ve kadıına yönelik ayırımcılığı kurumsallaştırmaktadır. Ataerkil sistem, soyut bir şey değildir. Ataerkillik, somut bir sistemdir. Aile, hukuk, din, eğitim başta olmak üzere her şey ataerkilliği desteklemekte, beslemekte ve meşrulaştırmaktadır. İnsanlık durumumuzda yanlış giden şey, ataerkilizmdir. İnsanlığımızı ataerkilizmden soyutlamadıkçahukuk, maneviyat, bilim, eğitim ve ekonomi alanlarında sağlıklı bir sisteme ulaşamayız.

Günümüzün en umut verici gelişmesi, kadının her yerde var olması ve konuşmasıdır. Kadını susturmanın artık mümkün olmadığı günümüz dünyasında kadın, hayatın her alanında var olmakta ve sözünü söylemektedir. Filiz Kerestecioğlu, Kadınlar Vardır isimli şiirinde kadının varlığını bastırmanın ve kadını susturmanın artık mümkün olmadığını çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir: “Kadınlar Vardır / Susmamız oturmamız / Hep boyun eğmemiz / Hayatı seyretmemiz / İstendi bugüne dek / Kadınlar vardır / Kadınlar her yerde / Suskunduk ve bekledik / Yaşandı seyrettik / Sonunda yeter dedik / Bir daha susmayana dek / Kadınlar vardır / Kadınlar her yerde.”

Kadın var oldukça ve konuştukça, ona yönelik tehditler de artmaktadır. Her gün bir kadının erkekler tarafından öldürüldüğü karanlık bir zamandan geçiyoruz. Kadın cinayetleri, günümüzün en acil sorunudur. Kadının yaşam hakkının korunması konusunda temel sorumluluk devletlere ve erkeklere düşmektedir. Kadının yaşam hakkının korunması için acil bir seferberliğe ihtiyaç vardır. Kadına karşı şiddetin ve cinayetlerin sıfırlanması için herkesin çaba göstermesi lazımdır. Göstermelik olarak kadına yönelik şiddete karşı çıkmak, kadın cinayetlerine engel olmamaktadır. Kadına karşı şiddetle mücadelede sahici politikalar bir an önce hayata geçirilmelidir.

Kadını özgürlükle ve eşitlikle birlikte anlamaya çalışmak, olgun insanlar haline gelmenin ön koşludur. Kadının özgürlüğüne ve eşitliğine karşı çıkmayı erkek olmanın olmazsa olmazı haline getirmek, kadını gerilettiği gibi, erkeklerin de yozlaşmasına neden olmaktadır. Erkeklerin yozlaşmaması için kadının özgür ve eşit olması gerekmektedir.

İnsanlık, kadını merkeze alarak varlığını sürdürebilir. Küresel bir çevre krizinin yaşandığı, savaş ve şiddetin dünya barışını tehdit ettiği günümüzde kadın, çevre ve insan merkezli bir paradigmaya olan ihtiyacı arttırmaktadır. Kadının özgür birey olduğuna inanmayan, kadını düşük yarım insan olarak gören, erkeği insanlığın en gelişmiş cinsi olarak düşünen, kadını cinsellik ve güzellik objesi olmaya indirgeyen yaklaşım, hastalıklı bir zihin yapısını göstermektedir.

Erkek, kadının yöneticisi değildir. Kadın, erkeğe biat etmek zorunda değildir. Kadını erkeğe mahkum ve kendi hayatıyla ilgili kararları veremeyen aciz bir varlık olarak gören yaklaşıma günümüzde hiç ihtiyaç yoktur. Erkeklik adına kadının hakkına ve özgürlüğüne direnmeye çalışmak verimsiz bir çabadır. Tevfik Fikret, erkeğin, kadına karşı direnmesinin gereksizliğini şöyle ifade ediyor: “Ateşin odunu / Suyun şekeri / İçinde eritmesi gibi / Yumurta spermi / Kadın erkeği / Eritir! / O halde zavallı erkek / Direnmen beyhude / Korumak için benliğini / Her şey başlangıcına döner / Sonun da, başlangıcın gibi / Eritecek Kadın benliğini! / Yıpranma boşuna, razı ol kaderine / Değiştiremeyeceksin akıbetini / Bırak kadının pençesine kendini...”

Günümüzde kadını, insan onuruna, özgürlüğüne, haklarına ve aklına sahip tam bir birey olarak anlayan ve gören yeni bir anlayışın tanınması ve içselleştirilmesi gerekmektedir.

Kadın, hiçbir şekilde değersiz görülemez. Kadın, en yüksek değeri hak eden onur ve özgürlük sahibi insandır. Erkeğin sahip olduğu bütün haklara ve özgürlüklere kadın da sahip olmalıdır. Erkeğin kadına efendilik etme, kadın üzerinde hegemonya kurmak şeklinde bir ayrıcalığı yoktur. Kadın-erkek eşitliği, insan olmanın ve uygarlığın temelidir. İnsan onurunun, özgürlüğünün ve haklarının cinsiyeti yoktur.