Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

750, 82, 83, 84 vd...

Kollarımız koparıldı aslında. Vücudumuzun bu kadar uyuşuk olmasının arkasındaki sebeplerden birisi bu. Önce Kırım gitti. İki şımarık adam yüzünden. Birisi çok yetenekli ama bir o kadar da mağrur bir paşa: Merzifonlu Kara Mustafa Paşa. Diğeri ise, Kırım girayı… Ve payitahtta o dönemin bir sürü basiretsiz ve kıskanç devlet ricali…

İkinci hamle Mısır’a yapıldı. Süveyş kanalı da çıktı elimizden. Geriye zaten bir tek Rumeli topraklarımız kalmıştı. Orasını da yine gündelik siyasete girmiş, askerlik yeteneklerini kaybetmiş, milli hisleri dumura uğramış, ferdi ikballeri peşinde koşan ve “Avrupâileşmiş” paşalar yüzünden kaybettik…

Bir tek Anadolu kaldı elimizde.

Oysa biz tarihlerin miladi 749-750’yi gösterdiği yıllarda Türkistan’ın bağrından çıkarak, İslam dünyasındaki başat, önder rolümüzü üstlenmiştik. Irkçı Emevi hanedanını yıkarak, Abbasioğullarını iktidara taşımıştık. Ulu şehir Samarra bizim için inşa edilmişti. Ve bu tarihten itibaren kademeli olarak tüm bu coğrafyada söz sahibi olarak biz vardık, kurduğumuz devletlerle…

Bugün Kırım diye bir devlet ve orada yaşayan, aynı soyu paylaştığımız kardeşlerimiz yok.. Mısır ve o coğrafyadaki devletler hala Kraliçe’nin himayelerinde! Bu arada Rumeli’deki topraklarımızda ısrarla, inatla ve Allah’ın lütfu ve inayetiyle yaşamaya çalışan “Evlâd-ı Fâtihan” bize bakıyor tabii olarak. Anadolu coğrafyası eskiden olduğu gibi yine mazlumların sığınağı durumunda. Ve yine maalesef Türkiye’den başka ikinci bir ülke yok; İslam dünyasını derleyip toparlayacak ve müslim-gayri müslim tüm dünya mazlumlarına hâmilik yapacak…

Türkiye’de halen sürmekte olan “millileşme” mücadelesinin arka planı bu işte. Ve bunun parti ile pırtı ile ilgisi yok. Medeniyetimize geri dönüşün çabaları bu. Bunu sağlamak için rol modellerimizin artması gerekiyor. Öncelikle “hâl” ile göstermeliyiz tüm dünyaya hem “hâl”imizi, hem “kâl”imizi.. Medeniyetimizin içinde tüm bunlar var zaten. Sadece güncelleme yapmak gerekiyor. Parti ya da partiler, cemaat veya cemiyetler bir başına değil, bu ulvi hedefe ulaşmak için bir arada hareket ederlerse, şeytanın yeryüzündeki yansıması olan Siyonist-Emperyalist yapının tüm dünyada ve özelde İslam dünyasında kurmuş olduğu bu zulüm düzenini yıkabiliriz.

Aksi takdirde her “meşrep”, her “cemaat”, her “yapı” vs kendi/lerine ait hususi mescitlerinde yerel önderlerinin nezaretinde cennete uçarlarken (!), Osmanlı Türklerinin “büyük birliği” kurmak için özellikle geliştirdikleri devasa “camiler” yerine, mahalle mescidlerindeki bölük pörçük müslümanlarla mevcut bu karanlık ve vahşi sömürü düzeninin sahipleri çok kolaylıkla mücadele eder ve ediyor da zaten!

Ferdi kıskançlıkları bir kenara koymalıyız. Liyakat sahibi, vatan, millet ve din sevgisi yüreğinde kuvvetli olan, erdemli, akıllı, zeki, yetenekli, cesur, öngörüsü yüksek, ahlaki ve karakter seviyesi “dem”li insanlarımıza destek olup, Türk devletinde uygun kadrolara getirmeliyiz ve her dem onları maddi-manevi desteklemeliyiz.

Bu işin şakası yok! Postmodern bir kuşatma hareketi ile Türk devleti karşı karşıyadır bugün. İçimizdeki adları Müslüman ve Türk adları olan yerli hainlerle ve yerli gâvurlarla birlikte mevcut bu zulüm sisteminin parçası olan devletler büyük bir sinsilikle üstümüze geliyor.

Bizim ise, yanımızda namaz kılan müslümanın bile kim olduğundan haberimiz yok! Aynı safta namaz kılmak, birbirine kenetlenmiş duvar gibi! Ama yok işte! Sanal bir saf düzeni var artık mescitlerde! Akıllarda para, pul, ikbal; gönüllerde ise, cennetini dünyada yaşama hakkını kullanmayı düşünenler için yasak gönüller var!

“Cami”de yeniden büyük bir cemaat olarak, “büyük birliği” oluşturabilirsek, Halep, Musul, Kerkük, Kıbrıs, Selanik, Batı Trakya, Batum vd yeniden bu medeniyete bağlanır ve plaka numaralarını Türk Devleti’nin adil ve merhamet dolu gölgesinde gururla taşıyabilirler.