73 yıllık seçim heyecanı
CHP’den koparak Demokrat Parti’yi kuran dört kişilik ekip 1946’daki ilk seçimde yenilmişti. Sebebi de “açık oy, gizli sayım” ilkesiydi. Jandarma korkusu altında oy kullanan vatandaşın kime oy attığını sandık gözlemcileri görüp not alıyordu. Oyların başka partiye atılması durumunda hapsi boylamak yahut kim vurduya gitmek işten bile değildi. Buna rağmen Demokrat Parti o seçimlerde 61 milletvekili kazandı.
Demokrat Parti’nin kurucuları Celal Bayar, Adnan Menderes,
Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’dı. İktidarın tek yanlı uygulamalarını protesto
için 1950’ye kadar ara seçimlere girmediler. 1949’da DP’nin ikinci kurultayında
adayların ön seçimle belirlenmesi ve sandığa sahip çıkılması kararı alındı. Bu
da demokrasinin önünü açtı. 1950 yılı başında da DP’nin zorlaması sonucu kanunla
“gizli oy açık tasnif” kararı alındı. Seçimleri Yüksek Seçim Kurulu’nun yapması
ve yargı denetimi kabul edildi.
14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar ülkede hala ezan “Tanrı
uludur, Tanrı uludur” diye okunuyordu. İsmet İnönü, 11,5 yıldır
Cumhurbaşkanlığı yapıyordu. Atatürk’ün yaptığı her şeyi silmiş, para ve pullara
kendi fotoğraflarını koydurmuştu. Atatürk’ün adı adeta unutturulmuş, Rusya’da
Stalin’in demir yumruk politikasını Türkiye’de Milli Şef uygular olmuştu. Türkiye
İkinci Dünya Savaşı’na katılmamış ama vatandaş fakirliğe mahkûm edilmiş,
“Varlık Vergisi” ödeyemeyen zenginler ise Aşkale taş ocaklarına sürülmüştü.
***
1946’dan sonra İkinci Dünya Savaşı’nın galibi ABD, dünya
hegemonyasını kurmak adına Türkiye’yi kontrolü altına aldı. Bakanlık
koridorlarını ABD subayları doldurmaya başladı. Cumhuriyet’in tüm kurumları ABD’nin
istekleri doğrultusunda şekillendirildi. ABD, Anadolu’da Rusya’ya karşı
kendisine bir ileri karakol kurdu. Türkiye tam bir kukla devletçiğe dönüştü.
Tüm bunlar Milli Şef’in de iktidarının sarstı. Demokrasi ve
özgürlük talepleri karşısında daha fazla dayanamadı. 14 Mayıs 1950’de 27 yıllık
tek parti hükümeti yıkıldı. “Yeter söz milletindir” sloganını bayraklaştıran Demokrat
Parti, iktidarı devralınca ilk işi ezanı aslına çevirmek oldu. Ülkenin asli
unsuru olan Müslümanlara karşı baskılar hafifletildi.
Sonrasında halkın her kıpırdayışında askeri bir darbe ile
ülke ABD kontrolündeki silahlı kuvvetler gücü ile denetim altında tutuldu. Ta
ki, 20. yüzyılın bitip yeni bir yüzyıla girmeye başladığımız tarihe kadar. 20
yıldır Türkiye’de sessiz ve derinden bir ihtilal yaşanıyor. Hem içeride
belindeki silahtan güç alan Batı hayranlarına karşı, hem onları yönlendiren
Batılı mahfillere karşı…
***
Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023, yüksek
tansiyona sebep olacak olaylarla geçecek gibi... İlk heyecan Cumhurbaşkanlığı
ve milletvekili seçimleri ile yaşanacak. Tarih de belli oldu: 14 Mayıs. Ancak
bir ay erkene çekilecek bu tarih bile muhalefetin kararsızlığını ortadan
kaldırmaya yetmedi.
Altılı masa etrafında toplanan muhaliflerin ilk açmazı, parti
başkanlarının milletvekili olup meclise mi gideceği, yoksa seçimi kazanmaları
durumunda Cumhurbaşkanı yardımcılığını mı tercih edecekleri yönünde. Çünkü
Cumhurbaşkanlığı Sistemine göre yönetimde görev alan siyasiler Meclis’te milletvekili
olarak görev alamıyor.
Demokrat Parti, 1955 seçimlerinde oy oranını yüzde 64’e
çıkararak CHP’yi siyasi arenadan adeta silmişti. Halkın seçime katılma oranı
yükseldikçe inançlı siyasilerin oy oranı da yükseliyordu. Milli icraatları ile
Türkiye’ye kapsamlı bir ihtilal yaşatan Ak Parti – MHP – BBP’nin oluşturduğu
Cumhur İttifakı, tüm Batı ülkelerinin arkasına almış olan yedi parçalı
muhalefeti 73 yıl önce olduğu gibi yine ezici bir çoğunlukla yener mi, ne
dersiniz?