70 bin okula 450 maarif müfettişi!
2016 yılında Türkiye genelinde illerde görev yapan yaklaşık 2200 maarif müfettişinden 450'sinin bakanlık maarif müfettişi ünvanı ile merkez teşkilatına seçilmesi, geriye kalan maarif müfettişlerinden soruşturma ve denetim görevi alınarak il milli eğitim müdürlüklerinde çalışmalarına devam etmesi kanunlaştırıldı.
652 Sayılı Millu00ee Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereği illerde bulunan yaklaşık 2200 civarındaki maarif müfettişi arasından Milli Eğitim Bakanlığı'na 450 kadar Bakanlık Maarif Müfettişi almak için Ocak 2017 tarihinde de mülakat yapılmıştı. Bu mülakatın nasıl yapıldığını(!) yine bu köşede yazmıştık.
Bakanlığa alınan 450 kadar Maarif Müfettişi dışında şu anda illerde çalışan yaklaşık 1700 civarında müfettiş bulunmaktadır. Bakanlığın yaklaşık 2200 civarındaki maarif müfettişlerinin bir kısmını Bakanlık Maarif Müfettişi yapması ve onlara farklı özlük hakları vermesi; illerde kalan ve hakikaten karmaşık bir duruma sokulan, etkisiz maarif müfettişlerini ise ötekileştirerek, ciddi anlamda maddi ve manevi kayba uğratması eğitim kalitesi açısından bakıldığında büyük bir kayıptır.
Kısacası şunu demek istiyorum: 450 müfettiş kadrosu ile bakanlığa bağlı 70 bin kurumun, 1 milyon personelin, özel okulların, kursların, rehabilitasyon merkezlerinin vs. denetlenmesi mümkün değildir.
Öyle ki Bakanlık, yapılan düzenleme ile illerde kalan müfettişlerden denetleme ve soruşturma yetkilerini almasına rağmen, müfettiş yetersizliği nedeniyle 6764 Sayılı KHK'ya ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğine aykırı olarak soruşturmalar ve özel öğretim kurumlarının denetimi il milli eğitim müdürleri ve valilik kanalıyla illerdeki müfettişlere yaptırılmaktadır.
İşin ilginç tarafı pek çok okul idarecisine muhakkiklik görevi verilerek, müfettişin yapması gereken inceleme ve soruşturma görevi yaptırılmaktadır. Yurt düzeyine yayılmış 70 bin okul ve kurumu, 1 milyon çalışanı, 18 milyon öğrencisi olan milli eğitim sisteminde etkili ve verimli denetim hizmetinin sunulmasında, teftiş kurulu şimdiye kadar 2.500 kişilik müfettiş ekibiyle bile yetersiz kalmışken, 450 kişilik müfettiş ekibiyle teftiş hizmetinin yürütülmesinin imkansız olduğu ortada değil mi?
Yeterli teftiş hizmetinin sunulamaması ve bu denetimin okul müdürlerine verilmesi toplumda telafisi imkansız zararlara ve acılara sebebiyet vermektedir. Okullarda şiddetin, disiplinsizliklerin, cinsel ağırlıklı suçların artmasının bir nedeni de kurumlardaki rehberlik, inceleme, araştırma, soruşturma ve denetleme çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yapılmamasından kaynaklanmaktadır.
Bilindiği gibi müfettiş olabilmek için en az 8 yıllık öğretmen olma şartı aranıyor, buna ilaveten yarışma sınavlarında başarılı olmaları ve üç yıl yardımcı olarak çalışmaları, dahası yeterlilik sınavında da başarılı olmaları bekleniyor. Bugün büyük bir çoğunluğu öğretmenlikten sonra eğitim yönetimi ve denetimi bölümünü bitirdi ve yüzlercesi yüksek lisans ve doktora yaptı. İllerde en az iki üniversite bitiren işinin ehli bu müfettişlerin eli kolunu bağlamak büyük haksızlıktır.
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu'nun dediği gibi; okullarda ders denetimleri, alan uzmanı olan maarif müfettişleri tarafından yapılırdı. İngilizce branşından gelen maarif müfettişi hem ders denetimi yapar hem de öğretmene rehberlik rolü ile nasıl İngilizce öğretileceğini anlatırdı. Klinik denetim uygulamaları ile sorun lokal düzeyde çözülmeye çalışılırdı. Bu görevi şu anda okul müdürleri kısmen de olsa gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Okul yöneticilerinin, yasal olarak öğretmenlerin mesleki performanslarını artırmak amacıyla yılda en az bir defa öğretmenin dersini izlemesi ve rehberlikte bulunması gerekir. Denetim ve rehberlik konusunda hiçbir eğitim almayan okul yöneticileri, tamamen branşlarının dışındaki öğretmenleri nasıl denetleyip rehberlik yapacaktır? Arapça branşındaki bir okul yöneticisi matematik ve fizik öğretmenine hangi düzeyde katkı sağlayabilir? Bu durum ciddi bir sorun olarak hala karşımızda.
Bu yüzden reforme edilmiş, yeniden yapılandırılmış, amaç ve yöntemleri yeniden belirlenmiş, ayakları yere sağlam basan bir denetim sistemine ihtiyaç vardır. Halihazırda eli kolu bağlanan, işini yapamayan, vatanperver, kaliteli müfettişlerin acilen sisteme dahil edilmeleri gerekmektedir.
Sendikalar marifetiyle atanan okul yöneticilerinin de asıl meslekleri olan öğretmenliğe geri döndürülmesi ve okulların profesyonel yöneticilere emanet edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, kuşkusuz işinin ehli bir bakan. Biz sadece yanlış olarak gördüğümüz bir uygulamayı dile getirdik. Sayın Bakan'ın bu uygulamayı gözden geçireceğini umuyorum.