Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2963.60
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Haziran 2015

7 Hazirandan herkes dersler çıkarmalı


7 Haziran seçimlerinin yarattığı deprem, Türkiye'yi sarsmaya devam etmektedir. Herkesim ve herkes 7 Haziranı kendisine uygun bir şekilde yorumlamaya çalışmaktadır. 7 Haziran hakkında söylenenler, sanki hiçbir şey söylenmemiş gibi hep başa dönmemizi sağlayan bir işlev görmektedir. Şu ana kadar yapılan tartışmalar, 7 Haziranın ötesine gidemediğimizi göstermektedir.

Her şeyden önce 7 Haziran tarihinin bir dönüm noktası olduğuna dair yoğun değerlendirmeler yapılmaktadır. Türkiye'nin 7 Haziranda diktatörlük rejimine dur dediğine ve yeni bir özgürlük sayfası açtığına dair abartılı ve kurgusal değerlendirmeler bolca yazılmaktadır. 7 Haziranda sadece bir genel seçim yapılmıştır. Bu seçim sonuçlarına göre HDP, barajı aşmış ve Ak Parti tek başına hükümet oluşturacak meclis çoğunluğunu sağlayamamıştır. Yıllardır muhalefette olmalarına rağmen, toplum MHP ve CHP'ye iktidar alternatifi olarak bakmamaktadır. CHP ve MHP, koalisyon ortağı olarak gündeme gelmelerini HDP'nin barajı aşmalarına borçludurlar. Bu yalın sonuçların ötesinde 7 Haziran hakkında yapılan Türkiye'nin diktatörlüğe geçişini engelledi veya yeni bir özgürlük sayfası açtı gibi yorumlar, gerçeklikle bağdaşmayan abartılı ve manipülatif propaganda söylemlerinden başka bir şey değildirler.

Ak Parti'nin yaşadığı oy kaybının nedenleri, sıcak bir şekilde tartışılmaya ve konuşulmaya devam edilmektedir. Şimdiye kadar bu durumu açıklayan doyurucu analizleri ve perspektifleri yeterince duymadık. Birçok kişi, Ak Parti'nin her şeyiyle yanlış bir yapı olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. Ak Parti'nin oy kaybıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında kurulan negatif ilişki, kasıtlı bir yaklaşımdır. Yaşanılan oy kaybı gerekçe gösterilerek Ak Parti'nin en değerli kaynağı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kaybetmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. 7 Haziran seçimleri Ak Parti'ye iki önemli mesaj vermiştir: 1. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye için vazgeçilmez bir öneme ve işleve sahiptir. 2. Ak Parti, topluma dokunarak, ulaşarak ve anlayarak yeni bir siyasi söylem ve vizyon geliştirmelidir. Ak Parti'nin önümüzdeki süreçteki geleceği, bu iki mesajın gereğini yeterince yerine getirip getirmemesine bağlı gözükmektedir. Ak Parti, insana ve topluma yeniden dönmelidir. Önümüzdeki süreçte Ak Parti'nin önündeki en büyük meydan okuma, devletleşerek toplumdan vazgeçme değil, toplumsallaşarak devleti yönetmek yönünde kendisini dizayn etmeyi başarmasıdır.
Dindar Kürtlerin Ak Parti'den vazgeçip HDP'ye kaydığı şeklinde bir iddia ısrarla gündemde tutulmaktadır. Ak Parti'nin oy kaybını, hayali bir toplumsal kesimin desteğini başka bir partiye yöneltmesiyle açıklamak büyük bir yanılgıdır. Dindar Kürtler olarak tanımlayabileceğimiz homojen bir toplumsal kesim bulunmamaktadır. Kürtler, diğer toplumsal kesimler gibi farklı gerekçelerle değişik siyasi tercihlerde bulunmaktadırlar. Ak Parti ve HDP, Kürtlerin yöneldiği iki önemli siyasi yapı durumundadırlar.7 Haziran tablosu, Ak Parti ve Kürtlerin geneli arasında ciddi bir kırılma olarak niteleyebileceğimiz bir sürecin yaşanmakta olduğunu olgusal gerçeklik olarak önümüze koymaktadır. Ak Parti, Kürtler arasında meydana gelen sosyal, kültürel, psikolojik ve ideolojik değişmeleri yeniden anlamaya çalışmalı ve yeni durum üzerinden Kürtlerle yeniden bütünleşmenin yollarını bulmalıdır. Ak Parti, sadece dindar Kürtlerle nasıl ilişki kuracağı şeklinde bir soruya kendisini hapsetmemeli, bütün Kürtlere ulaşmanın yeni imkanlarını ve yollarını bulmaya çalışmalıdır. Kürt toplumuyla yeniden ilişki kurmak, 7 haziran sonrasında Ak Parti'nin önüne çıkan yeni ve çetin bir meydan okumadır.

HDP, 7 Haziran seçimlerinden mucize parti olarak çıkmayı başarmış gözükmektedir. Almış olduğu yüzde on üç oy ile siyasette, HDP mucizesi olarak ifade edilen bir durumdan söz edilmektedir. HDP'nin 7 Haziran seçimlerindeki başarısı, büyük bir tarihsel sonuç niteliği taşımaktadır. Ancak bu başarıdan hareketle abartılı HDP yorumları yapıldığı görülmektedir. Bugün Türkiye'de HDP gerçeğinden ziyade HDP mitinin yaratıldığını görmekteyiz. HDP Efsanesiyle enerji ve vakit tüketmek yerine HDP'yi sahici bir sosyal hareket olarak anlama gerekliliği, bütün Türkiye'nin önünde duran büyük bir meydan okumadır. 7 Haziran tablosu, HDP hareketinin Türkiye'nin nesi olduğu sorusuna doyurucu bir cevap vermesi zorunluluğuyla herkesi yüz yüze bırakmıştır.

7 Haziran sonrasında CHP ve MHP etrafında çok ciddi soruların gündeme gelmediği ve tartışmaların yapılmadığı görülmektedir. MHP, hiç kimse ile koalisyon yapmam söylemiyle tartışılırken, CHP, Ak Parti'siz koalisyon, dönüşümlü başbakanlık, başbakanlığın MHP'ye verilmesi, koalisyon hükümetinde kendisine bırakılacak bakanlık sayısı gibi hususlarla anılmaktadır. MHP ve CHP'nin 7 Haziran sonrası tutum, söylem ve politikalarına Türkiye, yabancı değildir. Türkiye, şark kurnazlığına dayalı koalisyon kurma tecrübelerine geçmişte çok şahit oldu. CHP ve MHP, normal ve demokratik tarzda bir koalisyon hükümeti kurma sürecine şimdiye kadar yapıcı bir şekilde katkı sunmuş değildirler. MHP ve CHP'nin önündeki en büyük meydan okuma, demokratik usuller çerçevesinde bir koalisyon hükümeti ortağı olmayı öğrenmektir.

7 Haziran seçim sonuçlarından herkesin öğreneceği büyük dersler vardır. Ortaya çıkan seçim tablosundan sadece Ak Parti'nin ders çıkarması gerektiği gibi bir algı yaratıp bununla Ak Parti üzerinde siyasal, sosyal ve psikolojik baskı oluşturmaya kalkmak büyük bir saptırmadır. Bütün partilerin ve bütün Türkiye'nin 7 Haziran seçim sonuçlarını abartmadan demokrasiye, barışa, hukuka ve özgürlüğe katkı sunacak düzeyde dersler çıkarması gerekmektedir.