Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2967.44
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Haziran 2015

7 Haziran: 21. Yüzyılın Yeni Türkiye Vizyonuna Evet

7 Haziran genel seçimleri, Türkiye'nin yirmi birinci yüz yılda istikametini belirleyen bir seçim olacaktır. Türkiye, 7 Haziran'da bu yüzyılda ülkenin takip edeceği şu iki seçeneği oylayacaktır: a. Türkiye, demokratik düzeni oturtmaya çalışarak yüz yıllık köhne devlet düzenini tasfiye etmek suretiyle dünyalı, demokratik, özgürlükçü ve hukuk niteliklerine sahip olan bir devlet olmalıdır, b. Türkiye, Paralel çete, İstanbul dükalığı ve bürokratik oligarşinin güdümünde bir çiftlik olmalıdır. Bu iki seçeneğin ikisi de, belirli bir siyasi partiyi oylamaktan öte, ülkenin önümüzdeki yüzyıllık geleceğinin oylanacağı anlamına gelmektedir.

CHP ve MHP, Türkiye'yi yeni bir yüzyıla ve geleceğe taşıyacak vizyondan yoksun siyasi yapılardır. Bu iki partinin, seçim kampanyası boyunca ekonomik vaatlerle bir propaganda çalışması yürütmeleri olumlu bir gelişmedir. Ancak bu, CHP ve MHP'nin Türkiye için sahici ve içi dolu bir vizyona, yapıya, kadroya ve güvenilirliğe sahip oldukları anlamına gelmemektedir. CHP ve MHP, yirminci yüzyıldan devraldıkları söylemlerini, anlayışlarını, partilerini ve kadrolarını yirmi birinci yüzyılda da devam ettirme niyetindedirler. Başka bir ifade ile CHP ve MHP, geçmişe bakan, geçmişi bugüne taşıyan ve geleceği geçmişe hapseden siyasi yapılardır. MHP ve CHP'nin aksine Ak Parti, yüz yıllık parantezi kapatmaktan söz eden ve geleceğe dönük bir vizyon ortaya koyan tek siyasi aktördür. Geçen yüzyılı geride bırakarak yirmi birinci yüzyılın gerçekliğinin farkında olması, Ak Parti'nin on iki yıllık iktidar tecrübesi sonucunda ulaştığı olgunluğu göstermektedir.

Türkiye'de siyasi partiler demokratik olgunluğa ve derinliğe ulaşma konusunda ciddi açmazlar içindedirler. MHP, bir çocukluk hastalığı olan nasyonalizmin cenderesinde boğulmaktadır. CHP, resmi ideolojinin ülkeye bıraktığı ağır mirasla yüzleşmediği için gerçek anlamda bir siyasi parti hüviyeti kazanamamaktadır. Ak Parti, DP, AP, ANAP, MSP, RP ve FP geleneklerinin takipçisi olarak gerçek anlamda bir Türkiye fenomenidir. Gerçek anlamda Türkiye siyasetinin aktörleri olmayan CHP ve MHP'nin Türkiye'yi yönetme iddialarının bulunmaması, bu yapıların sığlığını ve yapaylığını göstermektedir. MHP ve CHP, Türkiye'yi yönetme iddiasını dolu dolu ortaya koymak yerine, seçim kampanyası boyunca Ak Parti'nin bir kaç puan oy kaybetmesinin hesaplarını yapmakla vakit geçirmişlerdir. Türkiye'ye hiçbir ciddi proje sunmayan, sadece Ak Parti'nin bir kaç puan oy kaybetmesine umut bağlayan siyasi partiler, Türkiye'ye olumlu, gerçekçi ve ciddi gelecek perspektifi sunma konusunda aciz duruma düşmüşlerdir.
CHP ve MHP, seçim süreci boyunca tam bir hayal kırıklığına neden olmuşlardır. Bu iki parti, muhalefette olmayı yan gelip yatma yeri olarak görmektedirler. Türkiye gibi önemli bir ülkenin muhalefet partilerinin temel niteliğinin tembellik ve uyuşukluk olması, ülke adına büyük bir talihsizliktir. Türkiye'nin, dinamik, çalışkan, üretken ve değişimci partilere ihtiyacı vardır. Ak Parti, Türkiye'de siyasi parti olma çıtasını çok ilerilere taşımıştır. İktidarda olmasına rağmen Ak Parti, muhalefet partileriyle değil, kendi kendisiyle yarışmaktadır. Geçen on iki yılda icraatlarıyla Türkiye'ye gerçek anlamda çağ atlatan ve büyük bir devrim gerçekleştiren Ak Parti, seçim kampanyası boyunca yaptıklarıyla övünmek yerine ekonomi, dış politika, alt yapı, ulaşım, savunma, hukuk, anayasa, sağlık ve eğitim alanlarında önümüzdeki dönemde yapacaklarını anlatmıştır. Ak Parti, bu seçim sürecinde kendi kendisiyle yarışmıştır. Kendi kendisiyle yarışan Ak Parti, on iki yıllık iktidar tecrübesine rağmen, yorgun bir savaşçı olmanın hiçbir emaresini taşımamaktadır. Seçim kampanyasında Ak Parti, işe yeni koyulan genç bir delikanlı gibi Yeni Türkiye'nin Yeni Dönemini inşa etmeyi hedefleyen gerçek bir siyasi özne olduğunu ortaya koymuştur.

Bu seçim sürecinde MHP ve CHP'nin temel sorununun siyasi özne olmayı başaramamaları olduğunu, toplum fark etmiş bulunmaktadır. Siyasi özne olamayan bu partilerin, yirmi birinci yüzyıl koşullarında bölgede ve dünyada Türkiye'yi etkin bir özne ve aktör durumuna getirmeleri mümkün değildir. Etkisiz siyasi nesne konumundaki siyasi partilerin, Türkiye'yi nesneleştirmesi, Türkiye'ye her açıdan kaybettirmektedir. DSP-ANAP ve DYP gibi etkisiz siyasi nesnelerin, ülkeyi iflas ve tükenme noktasına getirdiğinin çok yakın bir tarihte yaşandığı gerçeğini, toplumun unutmaması lazımdır. Toplum, ekonomik, sosyal, siyasal ve dış politika açısından ağır maliyetleri olan iflas durumlarıyla karşılaşmamak için etkisiz ve yetersiz nitelikteki siyasi yapıların ve partilerin yapay vaatlerine, polemiklerine ve ortak hareket etmelerine aldanmamalıdır.

Türkiye, bugün toplumu çürüten ve devlete sızan bir paralel yapı olgusuyla hesaplaşmaktadır. Türkiye'nin içine Truva Atı olarak yerleştirilen Paralel yapı, siyasi partilerin içine sızmakta, sermaye ve medya gruplarını kullanmakta, uluslararası kamuoyunu Türkiye aleyhine harekete geçirmektedir. Paralel Yapı sponsorluğunda ve organizatörlüğünde oluşturulan iç ve dış koalisyonun bileşenleri, Türkiye'ye bir yüz yılı daha kaybettirmek için şimdiye kadar ellerinden gelen her şeyi yaptılar. 7 Haziran genel seçimlerinde Türkiye, ülkeyi yoksulluğa, vesayete, fakirliğe, kaosa, çatışmaya ve küçülmeye mahkum etmek isteyen geçen yüzyılın bu soğuk ve katı koalisyonunu aşmalıdır. Türkiye, 8 Haziranda yönünü demokrasiye, barışa, hukuka, istikrara, refaha ve dünyalılığa çevirmiş 21. Yüzyıl'ın Yeni Türkiye vizyonunun iktidarıyla uyanmalıdır.