Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ağustos 2016

7 Ağustos 2016

Bazı günler vardır ki, milletlerin tarihinde dönüm noktasıdır, milattır. 7 Ağustos günü İstanbul Yenikapı'da gördüğümüz hadise, sıradan bir miting değildi. Aksine bir ülkenin tarihinde her zaman yaşanmayacak, bir milletin mazisinde her vakit görülemeyecek bir diriliş, uyanış, şahlanıştı. Yaşlar ayrı, cinsler ayrı, meslekler ayrı, meşrepler ayrı ama hepsinin de vatanı, bayrağı, dini devleti, Kur'an'ı ve milleti aynıydı.

1978 yılından bu yana, yani 39 yıldan beri İstanbul'da yaşıyorum. 1979 senesinde Taksim'de gerçekleştirilen meşhur Bayrak Mitingi'ne de katılmıştım. O gün Unkapanı'ndan "Bayrak İnmez, Ezan Susmaz" sloganları altında nasıl Taksim'e çıktığımızı dünmüş gibi hatırlıyorum. Sonra diğerleri. Memleketteki "Kıbrıs Mitingi"ni de hatırlıyorum. Halk kalabalık bir şekilde toplanmış, ardından askerlik şubesine gidilerek gönüllüler yazılmıştı. Yine Yenikapı'da yapılan "Fetih Mitingi" de hakikaten çok anlamlı ve güzeldi.

7 Ağustos pazar günü gerçekleştirilen "Demokrasi ve Şehitler Mitingi" ise bambaşka. Miting ötesi bir vaka, mahşeru00ee duruştu. Katılımcılar hakkında rivayetler farklı, kimi 5 milyon diyor, kimi 7-8 milyon. O kadar kalabalıktı ve öyle bir izdiham vardı ki, mitinge gidenlerin büyük bir bölümü alana yaklaşamadı bile. Bir kısmı Fındıkzade, Haseki, Aksaray ve Laleli civarında dolaştı. Uzak semtlerden çıkıp yollarda kalanlar vardı. Ben de Topkapı'dan tramvayla Aksaray'a geldim. Trenimiz lebalep dolu. Otobüslerde, otomobillerde ağzına kadar insanımız. Bütün yollar normalde Yenikapı'ya çıkmalıydı, çıkamadı. Zira her taraf kapalı. Ve haklı olarak polislerimiz set oluşturdu, vatandaşlara yol vermedi. Aksaray'dan Yenikapı'ya doğru yürürken tanıdık bir sima gördüm. Refikimiz Yeni Söz'ün yazarı Ahmet Dur kardeşimle karşılaştık. Birbirimizi görünce çok sevindik. Çünkü tarihe tanıklık ediyorduk. Katılışımıza ve nöbetimize şehadet edecektik ileride. Bu şahlanış gününe geldiğimizi hatırlatacaktık birbiribirimize. Allah'tan Ahmet kardeşimizin makinası her zaman yanında. Önce benim fotoğrafımı çekti. Ben de 'Rabia' işaretini yaptım. "Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet!" Toplumun her kesiminden vatandaşlarımız, dindaşlarımız bir arada. Yaklaşık bir saat boyunca çevrede dolaştıktan ve bazı dostları gördükten sonra eve dönmeye ve mitingi televizyondan seyretmeye karar verdim. Dönüşte Vatan Caddesi kenarından Fatih'e yürüyorum. Millet Caddesi de Vatan Caddesi de boydan boya insan dolu. Bu muazzam kalabalığı mahşere benzettim. Manzara, u00c2kif'in dediği gibiydi: "Kaynıyor kum gibi mahşer mi, hakikat mahşer." Bu ayağa kalkış, bu gözyaşartıcı muazzam hal, beni çok sevindirdi, ziyadesiyle ümitlendirdi.

7 Ağustos'ta bir tarih yazıldı. İhanete, 15 Temmuz akşamı sert bir tokat atılmıştı. Bu kutlu meydanda ise şiddetli Osmanlı şamarı aşkedildi. Küçük hesaplar bir tarafa bırakılmış ve bir millet uyanmıştı. Çocuklar, yaşlılar, erkekler, hanımlar, göçmen kardeşlerimiz, farklı inanca, anlayışa mensup bütün bir milletimiz tek bir ortak paydada buluşmuştu. Vatan uğruna gelinmiş ve bayrak altında buluşulmuştu. Şairlerimiz, münevverlerimiz, Türkmenler, Araplar herkes nöbetteydi. Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın davetine uyan Başbakan, muhalefet liderleri, Genel Kurmay Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, bakanlar, milletvekilleri, eski yeni bütün siyasiler meydandaydı. Ve bu yüce devleti bağrından çıkaran aziz millet, dünyanın en büyük alanını yüreğiyle kaplamıştı. Her taraf bir gelincik tarlası gibi ayyıldızlı Türk bayraklarıyla dolmuştu. Ve kardeş bayraklar: Azerbaycan, Doğu Türkistan, Kırım, Bosna, Filistin ve diğerleri... Millet olma vasfımızı en üst seviyede koruyorduk, şükürler olsun. Bazı vatandaşlar sevinç gözyaşları içerisinde, "Allah devletimize, vatanımıza zeval vermesin." diyordu. Yürüyüş boyunca "Tekbir"ler söyleniyor. "Ya Allah Bismillah Allahü Ekber" sadaları semaya yükseliyordu. Merhum Dilaver Cebeci'nin "Ölürüm Türkiye'm" şiiri, adeta ikinci marşımız olmuştu. Ve mehter marşlarımız! Şairlerimizin ruhaniyeti dolaştı o gün İstanbul'da, Türkiye'mde. Mısralarıyla kutlu güne şehadet ediyorlardı. Mehmed u00c2kif, Necip Fazıl, Arif Nihat Asya, Nazım Hikmet, Dilaver Cebeci, Ömer Öztürkmen, Sezai Karakoç...

Diğer illerimizle birlikte mitingi takip edenlerin sayısı 10 milyonu aşmıştı. Bu, dünyada 130 ülkenin nüfusundan fazla bir kalabalık demekti. Yenikapı'ya dört koldan vatanperverler akıyordu. Açılış İlahu00ee Kelamla, Kur'an-ı Kerim'le başladı. Bizi millet olarak ayakta tutan manevi değerlerimiz, dinimiz, inancımızdı. Görünen, çok düşündürücü bir manzaraydı. Üç kesime kesin mesajlar verildi. İlki, dinimize, milletimize, Türkiye'mize, bütün mazlumlara, hatta yeryüzündeki bütün insanlara en büyük kötülüğü yapan hıyanetin zirvesine çıkan, cümle kötü sıfatları hak eden, sapık inancın sahibi F. Gülen ve bağlılarına, FETÖ güruhunaydı. İkincisi, Türkiye'yi önemsemeyen, bu vatana göz diken ve güzel memleketimizi parçalamak isteyen 'tek dişi kalmış canavar' Batı dünyasınaydı. Üçüncüsü de, asırlardır kardeşçe birlikte yaşamış olan Türkleri ve Kürtleri birbirinden ayırmak isteyen PKK hain örgütüneydi. Üç mesaj yerini buldu.

Bu hain terör darbesi ve işgal hareketi, bizden canlarımızı aldı ama iki güzel günü de armağan etti. 15 Temmuz, "Şehitler Günü" ilan edildi. Ağustos ise, zaten Zaferler Ayı. 7 Ağustos da "Vatan Bayramı" olarak kabul edilmeli ve her yıl bu ihtişamlı şölen, en görkemli şekilde kutlanmalıdır. Bunu millet olarak hak ettik. Mübarek olmasını dilediğim "Vatan Bayramı"mız hayırlı uğurlu olsun.