Dolar (USD)
35.27
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2987.14
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Temmuz 2020

6248 CEDAW Felaket Sözleşmeye Hayır

Yıllardır aklıselim aydın, yazar ve mütefekkirler feryat ediyor. “Aile Yıkılırsa Ümmet Yıkılır” “Aileyi Yıkan Batıl Düzenlemeler Dinamittir.” Yapmayın etmeyin diyorlar. Başta sayın cumhurbaşkanı, sonra Aile ve Adalet Bakanları olmak üzere, tüm sayın yetkililer unutmasınlar ki, 6284 sayılı iftira kanunundan dolayı, yüz binlerce mağdur ve mazlum insan var. Bunların feryatları gayretullaha dokunmaya başladı.

Evet, düşmanın çok yönlü saldırıları altındayız. Ama bilelim ki tüm bunların hiç biri dağılan ve savrulan aile tehlikesinden daha büyük ve tehlikeli değildir. Kaldı ki aileye yapılan saldırı da yine düşmanın bize karşı açmış olduğu çok sinsi ve tehlikeli bir savaş cephesidir. İşe böyle bakmadan çözüm zor.

Güya “Kadına şiddet” veya “aile içi şiddet” olaylarının önlenmesi amaçlanan ancak bizim ne inanç, ne örf adet, ne de aile yapımızla hiç alakası olmayan 6284 Sayılı Kanun, 2012 yılından bu yana aile dramlarının ana kaynağına dönüşmüş durumda. Şiddet olmasa dahi kadının en ufak şikâyetiyle erkeklerin evlerinden 6 aylık süreyle uzaklaştırılması, sonra bir daha, bir daha uzatılması, yuvaları yıkıyor, öfke patlamalarına yol açarak cinayetlere, hatta sosyal felaketlere sebep oluyor.

6284 sayılı kanunun kötü niyetli kişilerce suiistimal edildiğini söyleyen binlerce avukattan biri olan Begüm Gürel, şöyle değerlendiriyor: “Söz konusu yasa uyarınca; kararın hâkim tarafından verilmesi için herhangi bir belge ya da delile ihtiyaç duyulmuyor. Dolayısıyla koruyucu tedbir talep eden kişinin kötü niyetli olması halinde, kanun maddesi açıkça kötü amaca hizmet etmiş olacaktır. Kanun, eşinden ayrılma niyeti bulunan eş tarafından da kötü niyetli olarak kullanılabilmektedir. Örneğin şiddete uğrama tehlikesi olmayan eş tarafından diğer eş aleyhine otomatik olarak alınan koruma kararı, eşlerin boşanma davasında haksız yere ‘şiddet uyguladığına dair delil’ olarak sunulabilmektedir.”

Bu meşum İstanbul sözleşmesi çıktığından beri, aile içi şiddet ve ahlaksızlık çok daha arttı. işte basına ve sosyal medyaya yansıyan binlerce mesajdan sadece biri: “Kadın başkasından 3 çocuk yapıyor adamın haberi yok. Adam, aldatan haysiyetsiz şerefsiz kadına nafaka ödüyor. Adam, kendinden olmayan çocuklara nafaka ödüyor. Adam, 6284 iftira gücü ile evden uzaklaştırılıyor. Şerefli ceza alır şerefsiz ödüllendirilir benim ülkemde…”

Yine 6284 sayılı iftira kanunu mağduru on binlerce insandan sadece birinin mektubu: “Eşimle yıllardır geçimsizlik yaşıyorum, pırlanta misali 2 erkek ve 1 de kız çocuğumuz var, onlar zarar görmesin diye hep sabrettim.

Tartışmalarımız sürerken, eşim polisi aradı ve 1 ay beni evden uzaklaştırdı. Karakola gittiğimde neyle suçlandığımı sordum: “Fiziksel şiddet, tehdit ve hakaret” olduğu söylendi. “Ben Cami imamıyım, insanlara yol gösteren biriyim, karıncayı incitmem, hayatımda kurban bile kesmedim merhametimden” dediğim halde sonuç negatif.

Babamlarla aynı apartmanda oturduğumuz için oraya da gidemedim. Otelde, arkadaşımın iş yerinde, mescitlerde uyudum. Memur maaşıyla, kiracı olmam sebebiyle çok maddi sıkıntı yaşadım. Günlerce banyosuz, aynı elbiseler ve aç bir şekilde. 500 metre yaklaşma yasağı için çocukların okullarına bile gidemedim.

Çocuklara ise “Babanız sizi sevmediği için görmek istemiyor” demiş anneleri. Gaziantep’e babasının evine gitmiş, orada da Gaziantep adliyesinden 6 ay uzaklaştırma kararı aldırmış. Çocuklarımı görmeye gittiğimde yine polis çağrıldı ve ben çocuklarımı göremedim. Karakol savcıyla görüşmemi, savcı çocukla kişisel iletişim davası açmamı istedi.

Ben de açtım lâkin ilk duruşma 7 ay sonrasına, dava dosyasına para kalmadı. Ayrıca pedagog için yeniden para yatırmamı istediler ve de duruşma yine 7 ay sonrasına ertelendi.
Kısaca çocuklarımı görebilmem için, herhangi bir dava kararı olmamasına rağmen 1.5 yıl göremedim.

Aramızı düzeltmek için, görev yerimi ve evimi değiştirdim, 20000 TL eve masraf ettim. Boşa gitti, tartışmalar bitmedi. Sonrasında yine 3 ay uzaklaştırma kararı aldırdı. (Delil yetersizliğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar olmasına rağmen) Ben yokken ailesiyle beraber bütün evi boşaltıp götürdü geriye sadece elbiselerim ve kitaplarım kaldı onlar da yırtılmış, zarar verilmiş.

Boşanma davası açtım, kuzu kuzu nafakayı ödüyorum. Ama evim yok, eşyam yok, çocukları görmeye müsaade yok. Karakol bana sessiz, adliye sessiz, aileler bana sessiz…
Ve çocuklarım bana düşman yetiştiriliyor şu an! Nereye gideyim ben?..

Not: Sayın Cumhurbaşkanım, tüm ilgili kurumlar ve milletvekilleri! Vatanı bu felaketten kurtarmak zorundayız. Çünkü aile olmayınca, ülkeler de olmaz.