60 Yıl
Dün, Cumhuriyet Devri edebiyatımızın iyi şairlerinden Ziya Osman Saba'nın toprağa verilişinin 60'ncı yılıydı. 29 Ocak 1957 tarihinde ebedu00ee aleme göç eden edibimiz, iki gün sonra sevenleri tarafından sonsuzluğa uğurlanmıştı. Pazar günü TRT İstanbul Kent Radyosu'nda biraz bahsettim. Ama basınımızda galiba ilk olarak şairimizi bu vefat yıldönümünde burada hatırlamış ve rahmetle anmış olacağız. Tam da bugünlerde Çağrı Yayınları arasında Ziya Osman Saba Sevgisi kitabım yayımlandı. Bu tevafuk, şairimizin temiz kalbinin yansımasıdır.
Şüphesiz Ziya Osman şiiri ve hikaleriyle edebiyatımızın seçkin isimleri arasında yer almış bulunuyor. Bugün Ziya Osman'sız bir antoloji eksik, ondan söz etmeyen edebiyat tarihi noksandır. 1980'li yıllarda rahmetli Mustafa Miyasoğlu ve benim bazı araştırmalarım ve çalışmalarımla Ziya Osman, daha çok konuşulmaya ve anlaşılmaya çalışıldı. Hakkında yazılanların sayısı arttı, defalarca anma programları gerçekleşti. Dergi ve gazetelerde çıkan yazılarla artık bu özge edibimiz gönüllerde yer alanlar kervanına katılmış bulunuyor. Bu önemli. Zira Ziya Osman, fikirleri dolayısıyla unutturulmak isteniyordu. Kimine göre işlediği temalar bayattı. Ölümden, aileden, sevgiden, kabirden ve ahiretten bahsediyordu. Bunlar, çağdaşı olan egemen edebiyat çevrelerinin pek hoşlanmadığı konulardı. Onlar Beyoğlu'nun arka sokaklarında içki sofralarında mırıldandıkları lafların şiir kabul edilmesini istiyorlardı. Olmadı, onlar unutuldu, ama Ziya Osman her dem taze fikirleri, yalın şiiri ve muhteşem nesriyle yaşıyor.
Çelebi kişiliği ve tevazuuyla en yakın dostlarını bile şaşırtan bu kalem ustası, edebiyatımızda belki de hakkında en çok övgü dolu yazıların kaleme alındığı bir şair ve hikayecimiz oldu. u00c2deta edebiyat camiasının tamamı, Saba hakkında kendilerine yöneltilen "Nasıl bilirdiniz?" sorusuna "İyi biliriz!" karşılığını vermişlerdir. Tabii bu olumlu kanaatler, edebiyatçımızın hem hem sanatkar vasfı, hem de insanu00ee yönüne dairdir. Çok farklı dünya görüşlerine bağlı şair ve yazarların, Ziya Osman hakkındaki toplu değerlendirmeleri, Ziya Osman Saba Sevgisi kitabını oluşturdu. Şiirlerinde ve hikayelerinde aile, ölüm, tevazu, kanaatkarlık, merhamet, sevgi ve dostluk gibi ebedu00ee temaları güçlü şekilde işleyen Saba'nın duygu ve düşünce hayatımızda daha çok yer alması, hepimizin kazancıdır. İdeolojilerin egemen olduğu bir dönemde sloganların dışında kalarak yüreğini konuşturan iyi bir edebiyatçı ile tanışmak isteyenlerin, bu şahitliklere kulak vermesi gerek. Ziya Osman Saba, yüzyıllardır söylenegelen hakikatleri modern bir dille seslendiriyor aslında. Erdemi ve fazileti esas alan edibimizin varlığı ise, duygu, düşünce ve edebiyat hayatımızı daha da zenginleştiriyor.
Kitapta Saba hakkında görüş, telakki ve değerlendireleri bulunanlar arasında Cahit Sıtkı Tarancı, Mehet Kaplan, Oktay Akbal, Yaşar Nabi N ayır, Haldun Taner, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Yaşar Kemal, Tahsin Yücel, Ahmet Hamdi Tanpınar, Faik Baysal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Vasfi Mahir Kocatürk, Nihad Sami Banarlı, Ahmet Kabaklı, Salah Birsel, İlhan Geçer, Selim İleri, Şerif Aktaş, Halit Fahri Ozansoy ve yaşayan pek çok şair ve eleştirmen de bulunuyor. Mesela Cahit Sıtkı, bir mektubunda diyor ki: "Ziya'cığım, İstanbul'dayken içime sıkıntı bastığı zaman sana koşardım, çünkü sen benim için yalnız vefakar ve halden anlar bir dost değil, aynı zamanda, açık havayı, güneşi, baharı, iyiliği de temsil eden, nasıl olup da insan kalıbına girdiğine daima hayret ettiğim bir meleksin. Melek olduğun şundan da belli ki bana 'vefasız' demeye dilin varmıyor. Ne diyeyim, bana senin gibi bir dost verdiği için Allah'a hamd-ü sena etmekten başka ne gelir elimden!"
Yakın dostu Abdülhak Şinasi Hisar'ın uzun yazısından bir pragrafı okuyalım: "Alevleriyle aru00fbzdan mısralar söyleyen bir soba. Bir ninni söyleyen bir salıncak. Rüyaları davet eden bir yatak. Kıvılcımları kestaneler gibi çatlayan bir mangal. Küller içinde eşinen ve kıvılcımları bazen çatlayan bir mangal. Mangal kenarı ki, kış gününün lalezarıdır. Uyku tiryakisi kediler. Bazen çekilen bir nargile gibi haşmetle homurdanan kedi. Evin günlük şiirleri kadar gecelik şiirlerini duyuran saatler. Uykulu günler ve uykusuz geceler. Uhrevu00ee geceler. Mazimizden bize dönen rüyalar. Mazi sularında yüzülen saatler. Rüyaları çalan saatler. Yıllardan beri ilk defa gördüğümüz bir eski zaman bahçesine benzeyen bir şarkı. En eski duyduğumuz bir nakarat. İstihare uykularına dalan geceler. Talihimizi birer masal gibi söyleyen rüyalar. Ziya Osman Saba, bir geçmiş zaman, yani bir mazi; bir tahassür yani bir hatıra şairidir."
Cemal Süreya'ya göre, Ziya Osman, "Bugün bir çeşmedir, oralarda bir yerde yaz kış akar durur. Yarın da akacaktır. Yanı başında şadırvanı bile vardır." Evet bu şiir ve nesir çeşmesinden bugün de nasibi olanlar içmeye devam ediyor. Şairimizi vefatının 60'ncı yılında rahmet ve mağfiret hisleriyle anarken onun ölümsüz mısralarıyla yazıma son vermek isterim: "Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz.. / Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı, / Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı, / Artık nefes almayı bırakıp gideceğizu2026 / Ben artık korkmuyorum, her şeyde bir hikmet var. / Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar. / Belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar, / Birer ağaç altında sevgilimiz, annemiz. / Gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz, / En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz, / Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğizu2026"