6 Gün savaşı ve Arap uyanışı
Türkiye, başını ABD ve NATO'nun çektiği kirli bir tuzağa çekiliyor. Emperyalist ABD, bölgemizde bir yandan Marksistlerle iş tutarken diğer yandan, Mehdiyet ve Velayeti Fakihliğe bağlı Şiilerle iş görüyor. DEAŞ gibi selefist bir örgüt kurabiliyor.
Aynı ABD'nin yıllardır Irak'ta ortak operasyon yürüttüğü İran'a karşı hamle yapacağı dillendirilirken, bir anda hedef tahtasına "Sünni dünya"yı koydu ve Sünni dünyayı parçaladı. Siyasal olarak birbirlerine çok yakın olan Katar ve Suudi Arabistan üzerinden İslam dünyasının tam merkezine tahrip gücü çok yüksek ateşlenmiş bir bomba bıraktı.
Bundan tam 50 yıl önce (5 Haziran 1948) Arap ülkeleri İsrail'e karşı ortak cephe açarak savaşmışlardı. Tarihe "6 Gün Savaşı" olarak geçen bu çatışmada, İsrail galip gelmiş topraklarını 4 kat büyütmüştü. İsrail, Golan Tepeleri'nden Gazze'ye, Batı Şeria'dan Sina yarımadasına kadar tüm toprakları işgal etmişti.
6 Gün Savaşları'na giden yol, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır'ın kendisini Arapların lideri olarak görmesi ve İsrail'in de "yeknesak bir devlet ve bereketli topraklara ulaşmak" için oluşturduğu provokatif ortamla başladı.
Mısır, 6 Gün Savaşları başlamadan önce, ordusunun en önemli ve seçkin birlikleri Yemen'deki iç savaşın içindeydi. Ne var ki Mısır'ın bu seçkin birlikleri, Yemen'deki savaşta hayli yıpranmışlardı. Dolayısı ile Ülkede kalan diğer birliklerin savaş kabiliyetinin olmadığı gün gibi ortadaydı.
Mısır Genelkurmay Başkanı Mareşal Abdülhekim Emir'in bir an önce Sina Yarımadası'ndan İsrail'e girme arzusuna yardımcısı karşı çıkıyor ve savaş kabiliyeti olan tüm birliklerin Yemen'de olduğunu hatırlatmasına rağmen, Nasır'ın yakın dostu Mareşal Emir, bu itirazı duymuyordu bile. Çünkü ona göre, İsrail Ordusu, Kuzeyden bastıran Suriye'ye karşı mevzilenmiş durumdaydı. Savaşın ana karargahı orada olacaktı. Sina yarımadasındaki savaştan öte küçücük çatışmalar boyutunda olacaktı.
Ne var ki hayal aleminde yaşayan ve kendisini Arapların lideri olarak gören Cemal Abdülnasır'ın has adamı Mareşal Emir de kendi patronu gibi hayal dünyasında yaşıyordu.
6 Gün Savaşı 5 Haziran 1967'de başladı. Arap cephesinde Mısır, Ürdün ve Suriye bulunuyordu. Ürdün, bu savaşta bugünkü anlamıyla tam olarak "fake" olarak yer almış ve tarihsel ihanetinin yineliyordu. Ürdün Haşemi Krallığı'nın bu ihanetini de İsrail gözetmiş, sadece Filistinlileri hedef almıştı.
O savaşta kendisini "tanrı-lider" olarak gören Cemal Abdülnasır'ın hayalleri yerle bir olurken, en ağır darbeyi Suriye Alıyordu. Dünyanın en verimli topraklarına sahip olan Golan Tepeleri ve su kaynakları İsrail tarafından işgal ediliyordu.
6 gün savaşlarına Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de hem asker hem de silah olarak Arap cephesine yardım etti. Ne var ki bütün bu çabalar bir sonuç veremedi. İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün'ü yenerek topraklarını dört kat daha büyüttü.
Savaş sonrasında BM Güvenlik konseyi Türkiye'ye "Arabulucu3 rolü verdi. O günkü Türkiye, Arabuluculuktan çok İsrail'in çıkarlarını koruyan bir pozisyon aldı. Hatta Fas'ta toplanan İslam Konferansı Örgütü'nde "İsrail ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi" kararını veto edecek kadar İsrail'e angaje bir ülke idi.
50 yıl önce Arap halkları uyandı. Ne var ki kendini "tanrı-lider" olarak gören Cemal Abdülnasır'ın ham hayallerinin kurbanı edildi bu uyanış.
50 yıl aradan sonra İsrail'e karşı tek cephe olan Arap Dünyası'na baktığımızda içler acısı bir durum görüyoruz. Her Emirlik, bir diğerine düşman, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
ABD Başkanı Trump'ın Suudi gezisinin hemen akabinde böylesine hızlı bir parçalanmışlık aslında her şeyi anlatıyor. Emperyalist ve sömürgeci ABD, Müslüman dünyasını perde gerisine ihtiyaç duymadan açık açık parçalıyor.
Katar'a yapılan suçlamalara baktığımızda, hiçbirinin gerçek olmadığını görürüz. Katar'ın terörizme destek verdiği vyea terörizme müsamaha gösterdiğine dair en ufak bir emare yok. ABD, görünürde İran'ı hedef alan saldırılar peşinde. Ancak önümüzdeki tabloya baktığımızda, onun hedefi tamamen Sünni İslam olduğunu görüyoruz. ABD, İran'ın Pers döneminden kalma hayallerini kullanıyor. Tıpkı yarım asır önce Mısır "tanrı-lideri Cemal Abdülnasır'ın Firavunluk hülyalarını kullandığı gibi.
Cemal Abdülnasır ile uyanan Arap dünyasını yeniden karanlık bir döneme itti. Bugün ise Kuzey Afrika'dan Malezya'ya kadar bütün İslam dünyasında baş gösteren "Uyanış Hareketi"ni boğmak istiyor. Yaşanan "Uyanış Hareketi"nin doğal ve tarihsel liderinin Türkiye olduğu gün gibi aşikar.
Çin'den İngiltere'ye kadar dünyanın birçok ülkesi Türkiye ile partner olma çabası içerisinde. Türkiye'nin İslam dünyası üzerindeki tarihsel etkisini göz önünde bulunduran Global Çete, Sünni İslam dünyasını parçalamayı hedeflemiştir. Ve bunun startını da Katar üzerinden vermektedir. Çünkü Katar, İslam dünyasındaki mazlumların yanında yer alıyor.
Katar ile diğer Sünni körfez ülkelerini vuruşturarak bize bir "dünya kıyameti" daha yaşatmanın peşinde Global Çete.
ABD'nin "Yeni Roma", İran'ın Pers hayalleri bölgemizi yeniden ateş çemberine alacak gibi.