4. İstanbul Eğitim Zirvesi
Malumunuz tüm dünyanın dikkati Suriye’deki gelişmelerde.
Gündem çok yoğun. Olaylar hızlı gelişiyor. Ülkemiz meseleye vakıf ve yapılması
gereken ne varsa yapıyor.
Bu arada İstanbul’da çok önemli bir eğitim zirvesi
gerçekleşti. Maarif Vakfı Basın Müşaviri Ahmet Yavuz, zirve hakkında bilgiler gönderince
dikkatimi çekti ve yazma gereği hissettim.
Gündem ne olursa olsun eğitim meselesi benim için her daim
önem arz eder. Öncelikle Maarif Vakfı’nı, sekiz yıl gibi kısa bir sürede
uluslararası eğitimde Maarif Okulları ile ülkemizi ilk beşe sokan Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün’ü ve Maarif’e
emek veren bütün ekibini tebrik ederim.
İstanbul Eğitim Zirvesinin Düzenleme Komitesi Başkanı Zeynep
Arkan. Kapanışta yaptığı konuşmada; “Eğitim, dönüştürücü gücüyle, ayrılıkları
kapatma, yaraları sarma ve diyalog ile birlikte yaşama kültürünü geliştirme
potansiyeline sahiptir” diyor. Kesinlikle katılıyorum. Doğru bir eğitimle bunun
mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Zirve, “Eşit ve Daha Adil bir Toplum ve Sürdürülebilir bir
Gelecek için Eğitim” temasıyla çevrimiçi olarak gerçekleşmiş. ”Sürdürülebilir”
sözcüğünü çıkarırsak fevkalade anlamlı bir başlık.
Dördüncüsü gerçekleşen İstanbul Eğitim Zirvesi'ne Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile Endonezya, Kuzey Makedonya ve
Liberya'dan eğitim bakanları da katılmış.
Endonezya İlk ve Orta Öğretim Bakanı Abdul Muti’den bir
alıntı ile başlayayım. “Eğitim, gençlerimizin karakterini şekillendirmek için
akademik başarının ötesine geçmelidir” diyor Muti.
“Çünkü güçlü ve dirençli bir toplum, güçlü değerler üzerine
inşa edilir. Bu nedenle, rehberlik, danışmanlık, karakter gelişimi
alanlarındaki yetkinliklerin geliştirilmesi ve bütüncül gelişimi destekleyen
ortamların oluşturulması da dahil olmak üzere, şahsiyeti güçlendirmeye öncelik
veriyoruz” diyerek esasen ne denli kıymetli bir iş yaptığını ifade ediyor.
Bir toplumun dirençli kalabilmesinin yegâne yolu kuşkusuz
Muti’nin de ifade ettiği gibi eğitimin güçlü değerler üzerine inşa edilmesiyle
mümkün olabilir.
Eğer eğitim sisteminiz bir değer tahribatına yol açıyorsa
orada aidiyet duygusu körelir ve toplumun dış güçlere karşı direnci de kırılır.
Her türlü algıya kolaylıkla kapılarak kendi ayakları üzerinde durmaktan aciz
hale gelir.
Richard A. Falk ise; “Eğer bu küresel geçiş dönemini doğru
bir şekilde yönetmek için teknikleri bulabilir ve bilgeliği seferber
edebilirsek, gelecekteki nesillere dünyadaki çoğu insan için şu anda mevcut
olandan daha barışçıl, adil ve dirençli bir dünya bırakma gücüne sahip
olacağız” diyor.
Fella Lahmar’ın “eğitimi adalet için bir araca
dönüştürmeliyiz” tespiti de günümüzde yaşanan adaletsizlikler göz önüne
alındığında ne denli önemli olduğu ortadadır.
Filistin’de yaşanan soykırıma sessiz ve duyarsız kalan
insanların azımsanmayacak kadar çok olduğu dünyada eğitimin dönüştürücü gücü
hafife alınmamalıdır. Bu yüzdendir ki Lahmar, “Küresel eğitim sisteminin
Gazze'deki soykırıma karşı sessiz kalmakla başarısızlığını ilan ettiğini, adeta
çöktüğünü” ifade etti.
Bu yüzdendir ki “İnsan onurunun korunması, sömürgeci
mirastan kurtulmamız ve etik sorunların düşünülmesi gerekiyor."
Bireylerin güçlendirildiği ve sistemin adalet ilkeleriyle
uyumlu hale getirildiği bir eğitim, şüphesiz geleceğinin şekillendirilmesinde
kritik öneme sahiptir.