31 Mart ve AK Parti!..
Bugün 1 Nisan.
Dün yazı günümüz değildi.
31 Mart’ı bugüne bıraktık.
1 Nisan da güzel bir tarih.
Asıl “İlkbahar” şimdi
başlıyor.
*
31 Mart tarihi size neyi hatırlatıyor?
“Minik Kuş”
lâkâplı cevval yazar, 31 Mart Vakası’nın Miladi Takvimle
31 Mart’ta olduğunu zannederek, bir “yıldönümü”
yazısı döşenmişti hatırlayanlar hatırlar.
Rumi takvime göre 31 Mart
o malûm, Milâdi takvime göre 31 Mart
değil!..
*
Bizimki miladi takvim
hesabıyla, son yerel yönetim seçimlerinin ikinci yıldönümüne atıf, 31 Mart
2019’a yani.
O yerel seçimler, birazcık
“İkinci
Viyana”ya benzetilebilir.
O vakte kadar
yenilmezliğine inanılan Osmanlı İmparatorluğu, İkinci Viyana Kuşatması’nda
başarısız olunca, “duraklama”
devrine girmişti.
Her savaşta hezimete
uğrayan güçler, Osmanlı’nın bu başarısızlığından büyük cesaret almış ve
hücumlarını baskılarını zaman içinde gittikçe arttırmıştı.
Ak Parti açısından, 7
Haziran’ı İkinci Viyana’ya benzetmek daha mantıklı olabilir.
31 Mart ise, Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok sevdiği ve büyük yükselişinin “başladığı” Güzel
İstanbul’un yerel iktidarının 25 yıl sonra “CHP
zihniyeti”nin eline geçişini hatırlatan tarih.
Gerçi, seçim tekrarlandı ve
CHP Adayı Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da “büyük
farkla kazanarak” koltuğa oturdu ama, ben sonuç itibarıyla ben 31 Mart’ı
esas alıyorum.
O gün çok önemli.
Malûm, kariyerinde çok
büyük işler olduğu halde, adaylığı açıklanana kadar ismi çok az bilinen
rakibine karşı başarılı olamayan Son Başbakan Binali Yıldırım, “Oylarınıza sahip çıkamadık, hakkınızı
helâl edin” açıklamasını yapmıştı 31 Mart’la ilgili olarak.
O gün, Ak Parti sadece
İstanbul’da değil, birçok yerde büyük yara almıştı.
Bendeniz, o günlere giden
yolda “bir şeylere zarar vermeme” hassasiyetiyle “ikazlarda” bulunmaya çalışmış…
“Böyle giderse büyük sıkıntılar olacak” mesajını, Teşkilât’ı, Parti Grubu’nu, İletişim
stratejisini merkeze alarak vermenin gayreti içinde olmuştum.
Bu işler kolay işler
değil.
Bir yanda “Bu memleketin başına CHP zihniyeti gelirse
yandık!” diyen milyonlar var, öbür tarafta da gördükleriniz, bildikleriniz…
Yazsanız bir türlü,
yazmasınız bir türlü…
Söyleseniz bir türlü,
söylemeseniz bir türlü…
Siz de, “İnceden inceye” mesajlarınızı vermeye
çalışıyorsunuz.
Yüz yüze ortamlarda da
açıktan “ikaz” ediyorsunuz…
Ama bir yere kadar oluyor
işte, insanoğlunun “ders” çıkartması için ille de yaşaması gerekiyor.
Şimdi, üzerinden iki sene
geçmiş…
Muhasebesi yapılıyorsa,
yapılıyor işte.
İstanbul İl Başkanı
olarak Osman Nuri Kabaktepe’nin tercih
edilmesi önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
“Öze Dönüş” mesajı
bağlamında, heyecan getirdiği muhakkak.
Kıpırdanmalar var, bazı
noktalarda arayışların olduğu görülüyor.
Bununla birlikte, meselenin
“heyecanı yükseltecek” birkaç kişiyle halledilebilecek kadar küçük bir mesele
olmadığı da ortada.
*
Sıkıntılı meseleler var.
Mesela…
Büyük bir “anlatabilme”
problemi var.
Ekrem İmamoğlu’na ve
ekibine bakıyorum, Belediye Yönetimi’nde yaptıklarını, yapmadıklarını öylesine
süsleyerek anlatıyorlar ki…
Girin bakın hesaplarına;
bırakın Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Merhum Kadir Topbaş’ı…
Ali Müfit Gürtuna
döneminde yapılanların bile yanına yaklaşacak durumu yok.
Ak Parti döneminin
işlerinden bazılarını sahiplenmek, ufak tefek açılışları büyütmek, küçük ıslah
çalışmalarını şişirmek, işi “cek”larla “cak”larla götürmek, çoğu vakit “Daha
çok şey yapacağız da yaptırtmıyorlar efendim!” muhabbetine sığınmak…
Bakıyorsunuz, ortada “dişe
dokunur” bir şey yok, “Ak Partililer otobüsleri doldurup algı operasyonu
yaptılar” gibi sonradan “yalan olduğunu” itiraf etmek zorunda kaldıkları acayip
iddialar var…
(‘Hatırlarsınız, “47 kişi
organize şekilde otobüse bindirildi” denilen Fazilet Durağı’ndan kimsenin
otobüse binmediği ortaya çıkınca…
Ve “yalan” inkâr
edilemez şekilde gözler önüne serilince,
şöyle bir “Pardoncuk”la işi
geçiştirmişlerdi.)
Uzun lâfın kısası, çok
küçük şeyler yapıp çok büyük işler yapmış havasını atıyorlar, başkasının
yaptığını yapmış gibi gösteriyorlar, asılsız iddialarla algı oluşturmaya
çalışıyorlar…
Ve işi iletişim boyutunda
“bayağı bayağı” iyi götürüyorlar!..
Ak Parti’de de, yıllardır “Biz yaptıklarımızı niye anlatamıyoruz
arkadaş!” muhabbeti yapılıyor!..
Bugün de öyle işte,
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, her vesileyle bugüne kadar yapılanları anlatmaya
çalışıyor ki,unutulmasın.
Gürültüye gidilmesin!..
*
Ak Parti’nin 31 Mart’ta
niçin kaybettiğini, o kayıptan gerekli dersleri çıkartıp çıkartmadığını, bugün
gelinen noktada uzun uzun değerlendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Bazıları bunu gereksiz
bulabilir, “kafayı kuma gömmeyi”
çıkar yol olarak görebilir.
Ben böyle düşünmüyorum.
Gündemi işgal eden “Kürşat Ayvatoğlu Olayı”nı “tesadüfe” bağlamak…
Meselenin, “Ya gözden
kaçmış işte, pardon yani” ile geçiştirilecek kadar “basit” bir mesele olduğunu
düşünmek bir yol.
Ben böyle de düşünmüyorum.
“Şer gibi görünendeki hayra” ulaşabilmek için, mesajı algılamak,
bundan sonrasını o mesaj doğrultusunda şekillendirmek için gerekenleri yapmak
gerek.
Önümüzdeki süreçte,
kısmetse “İkaz” mahiyetindeki yazılarımız, konuşmalarımız devam edecek.
Bakın, şimdilerde
milyonlarca vatan evlâdı “Ne iyi
etmişsiniz de, İstanbul Sözleşmesi’ne ısrarla karşı çıkmışsınız, ısrarla
uyarmışsınız, sizin gibi az sayıdaki yazar olmasa bu Sözleşme iptal edilmezdi!
” diyor.
“Dost” destek verilmesi gereken vakitte tam destek veren, ikaz edilmesi
gereken vakitte de bundan çekinmeyendir.
Ama dinlenir, ama
dinlenmez.
Orası bizim işimiz değildir!..