300 Gün
Diyarbakır’ın cesur annesi Hacire Akar, 22 Ağustos 2019 tarihinde oğlunun HDP’liler aracılığıyla dağa kaçırıldığını belirtip HDP binası önünde soylu eylem başlattı. Kararlıydı, kanlı terör örgütü PKK’ya karşı verdiği kutlu mücadeleyi kazandı, oğluna kavuştu. Sonra diğer anneler Hacer Ana’yı takip ettiler. Bu şanlı mücadeleyi örnek alan analar, 3 Eylül 2019’da aynı yere gidip oturma eylemine başladılar. Annelerin yanına babalar geldi. Dağa zorla kaçırılan gençlerin halaları, teyzeleri, dedeleri, nineleri bir araya geldi. Ailelerin sayısı 140’a kadar vardı. Oturma eylemine katılan 13 aile, hasret kaldıkları evlatlarına kavuştu. Kürtlerin ve bütün insanlığın düşmanı olan, dış güdümlü örgütten kurtuldular. Hepimiz televizyonlarda büyük bir hüzün ve sevinç içinde ailelerle yavrularının kavuşma sahnelerini seyrettik. Bu durum, diğer annelere ve ailelere de moral verdi. Demek ki oluyor, zor oyunu bozuyor, ihanete darbe vurulabiliyormuş.
Diyarbakır anneleri giderek Türkiye’nin gündemine oturdular. Sadece gündeme değil yüreklere ve gönüllere yerleştiler. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım ziyaret etti ilkin çileli anneleri. Sonra diğer bakanlar, sanatçılar, gazeteciler, öğretmenler, kanaat önderleri, din adamları, şehit aileleri, dernek ve vakıf yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları, esnaf, sporcular ve gurbetçiler… Bütün halkımız onların yanındaydı.
Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından ziyaretlerine gidildi. Herkes destek oldu, moral verdi. Beraber ağlaşıp dirayetlerini ve güç birliğini gösterdiler.
15 Temmuz Derneği üyeleri, şanlı destanın yazıldığı o gece şehit olanların, gazi düşenlerin yakınları, anneleri, babaları, ağabeyleri ve ablaları gitti daha sonra… Bosna Hersek’te Srebrenitsa şehrinde soykırıma uğrayan şehit çocuklarının anneleri, nice ülkeyi aşarak Türkiye’ye geldi, Güneydoğu’ya gidip Diyarbakır anneleri ile dayanışma içine girdiler. Onları birleştiren “evlat acısı”, “evlat sevgisi”ydi.
Bugün Diyarbakır deyince “Diyarbakır Anneleri” akla geliyor. Diyarbakır’a yolu düşüp de bu haklı, mazlum, inançlı ve kararlı insanları ziyaret etmeyenler ayıplandı, suçlandı, hatta töhmet altında kaldı.
Hiçbir zorluk ve tehdit engelleyemedi Diyarbakır Anneleri’ni. Onlar artık Türkiye’nin en çok sevilen ve hürmet gören insanlarıydı. Kirli ve kızıl bir örgütün kandırıp dağa kaçırdığı evlatlarının peşlerindeydi. Başka hiçbir gayeleri yoktu. Karda kışta, sıcakta ayazda nöbet mahallini terk etmediler. Önünde direndikleri partinin elemanları tarafından horlandılar, hakaretlere uğradılar hatta tartaklandılar ama yine de şanlı direnişlerinden vazgeçmediler. Çünkü onlar en insanî, en temel haklarını talep ediyorlardı. Binbir zahmetle el bebek gül bebek büyüttükleri çocuklarını masum bir şekilde zalimlerden istiyorlardı.
Sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın evlere kapandığı zamanlarda, koronavirüs (Kovid-19) salgınında bile meydanı boş bırakmadı bu kahraman anneler. Çünkü vazgeçmeleri, çocuklarını ölüme, kine, kana ve teröre terk etmeleri demek olurdu. Bunu asla yapmadılar. Yaşça büyükler mecburen ara verse de diğer anneler ve babalar bu nöbet bayrağını ellerinden bırakmadılar.
Nöbetler kutsaldır her zaman. Yiğit Mehmetçik’in nöbeti gibi, aziz milletimizin PKK gibi bir diğer terör örgütü olan FETÖ’ye karşı 27 gün gerçekleştirdiği “15 Temmuz Nöbetleri” de mukaddesti.
Rabbimizin ayaklarının altına cenneti serdiği analar, hâlâ Diyarbakır’da kızlarını, oğullarını bekliyor. Bu bekleyiş dağlarda tek kandırılmış genç kalmayıncaya kadar sürecek elbet. Şanlı Mehmetçik, önce “Kartal Pençesi” daha sonra da “Kaplan Pençesi” ile sınır ötesinde yuvalanmış örgüt mensuplarını yok ederken, yurt içinde kalan az sayıdaki mensupları, akıllanıp Türkiye’nin emniyet güçlerine, silahlı kuvvetlere teslim olmaya başladılar. Şüphesiz Türk adaletine hesap verecekler ama en azından kendi nesillerini kurutan satılık bir örgütün piyonu olmaktan kurtulmuş olacaklar.
Çileli analar, 300 günden beri nöbete devam ediyor. Daha da edecekler. Son çocukları ellerine teslim edilmeden yüzyılın bu anlamlı direnişi bitmeyecek. “Diyarbakır Anneleri”ni Türkiye’de yaşayan herkes, bütün dünya saygı, şükran ve muhabbet ile selamlıyor. Sağ olasınız mübarek anneler, her daim var olasınız! Rabbim yüzünüzü güldürsün.