30 Ağustos ve sahte kahramanı !
Tarih, bir milletin şerefidir ispat ister.
O yüzden bir dönemi anlamada hatıratlar önem arz eder.
Diğer mühim bir husus ise yakın tarihimiz dogmatik ve resmi ideolojinin aparatı olmaktan çıkarılmalıdır. Her şey eğrisiyle doğrusuyla konuşulup gerçekler gün yüzüne çıkarılmalıdır.
Kurtuluş savaşı dört cephede 5 ülkeyle yürütülmüş bir savaştır.
Güneydoğu Cephesinde Sütçü İmam komutasında ki Kuva-ı Milliye Kuvvetleri ile Fransızlara karşı, Doğu cephesinde Mondros Mütarekesine rağmen düzenli ordusunu dağıtmayıp diri ve eğitimli tutan Büyük Komutan Kazım Karabekir Paşa ile Ermeni ve Gürcülere karşı, Akdeniz’de İtalyan’lara, Batı cephesinde ise Paris Barış Konferansı ile İzmir ve çevresine asker çıkartma selahiyetine kavuşan, Sevr’le Batı Anadolu’da Megalo İdea hayaline kapılan ve sonrasında Bursa ve Uşak gibi önemli iki merkezi işgal edip Ankara’ya ilerlemek isteyen Yunan sürülerine karşı yürütülen bir savaştır.
Güneydoğu Cephesinde halk, şehirlerini satıh müdafası ile savunmuştur ki bu yöntem daha sonra Sakarya Meydan Muharebesi’nin de mantalitesini teşkil edecektir. Halk ,işgalci İngilizlerden şehirleri devir alan Fransız sürülerini birkaç ay süren çatışmalar sonrasında darma duman etmişti. Fransızlar Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile şehirlerimizi tamamen terk etmek zorunda kalmışlardı. Bu mücadeleler sonrasında bütün dünya milletimizin yenilmezliğini kahraman, şanlı ve gazi bir millet olduğunu görmüştür.
Savaşın önemli cephelerinden biri ise elbette batı cephesidir.
Batı cephesi kumandanı Albay İsmettir.
Yunan’lılar İzmir’den başlayan ve iki koldan gerçekleştirdikleri işgalde iki sıklet merkezi tayin etmişlerdi. Bursa ve Uşak. Bursa ,Ankara’ya giden yolda önemli bir nokta idi. Albay İsmet Gediz’de Çerkez Ethem isyanı ile uğraşırken Yunan kuvvetleri Bursa’dan Eskişehir’e inmek için harekete geçmişti. Birliklerimizin Eskişehir’in batısında İnönü’ye sevk edilip düşman ilerleyişinin durdurulması gerekmekteydi.
Birlikler sevk olunmuş ve düşman İnönü’de durdurulmuştur. İzmir’den başlayan ilerleyişin durdurulduğu ilk cephe 1nci İnönü savaşı olmuştur. Askeri açıdan olmasa da siyasi açıdan mühim sonuçları olan bir savaştır. Lakin asıl mesele Albay İsmet’in bu başarıda payı var mıdır yok mudur meselesidir…
Albay İsmet, 6 Ocak’ta başlayan 1nci İnönü muharebesinde cepheye ancak 10 Ocak’ta gelebilmiştir. Geldiği günün akşamında Yunan kuvvetleri zaten geri çekilmişti.
Bu bilgiyi batı cephesinin meşhur Tümen Komutanlarından ayıcı Arif’in 1925 yılında kaleme aldığı hatıralarında görüyoruz. “ 6 Ocak’ta başlayan 1nci İnönü savaşına 10 Ocak 1921’de katılan batı cephesi komutanı Albay İsmet bey bu heyecanlı ve kanlı savaş ile yakından ilgilenmiştir.” demektedir .
Çok kısa bir değerlendirme öyle değil mi? Sadece “yakından ilgilenmiştir” bu kadar. Bu zat daha sonra 1926 İzmir suikasti ile ilişkilendirilerek idama mahkum edildi.
Bir süreliğine cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği yapmış Tevfik Bıyıklıoğlu’nun hatıraların da " İsmet Paşa’nın özelliği, her başarıyı kendisinden bilmesi ve etrafa bu kanaati vermeye çalışmasıdır. Başlıca vasfı, en büyük hamisine ve velinimetine (Atatürk’e) olduğu gibi yakın muharebe arkadaşlarına karşı da nankörlüğü ve vefasızlığıdır." Tevfik Bıyıklıoğlu’na göre bu savaşın gerçek kahramanları 4. tümen komutanı Nazım, 11. tümen komutanı Arif ve 24. tümen komutanı Atıf beylerle, 50, 70 ve 127. alaylar, 24. tümen hücum taburu ve 174. alayın 1. taburu ve bunların cesur, fedakâr komutan subay ve Mehmetçikleriydi. 11. Tümen Komutanı, yukarıda belirttiğim Ayıcı Arif’tir.
Görüldüğü üzere şahitler 1 ve 2 ncı İnönü Muharebelerinde Albay İsmet’in etkisinin olmadığını bildirmektedirler. Kütahya- Eskişehir muharebelerinde ise ordumuz yenilmiş Sakarya nehrinin doğusuna çekilmek zorunda kalınmıştır. Bu savaşta Albay İsmet’in savaş konusundaki dirayetsizliği az kalsın yok olmamıza neden olacaktı. Bu yüzdendir ki Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Baş Komutan Mustafa Kemal Paşa İnönü’nün batı cephesi gibi büyük ölçekli ordulara komuta edecek yeterlilikte olmadığına karar vererek komutadan el çektirmişlerdir.
Dikkat edilirse bu aşamadan sonra ne Sakarya Meydan Muharebesinde ne de Büyük Taarruzda Albay İsmet’in esamesi bile okunmaz. Halide Edip Adıvar Sakarya muharebeleri ile ilgili hatıralarında çok ilginç bir bilgiyi aktarmaktadır, “savaş bütün şiddeti ile devam ederken Albay İsmet kuru bir sandalyede uyukluyordu”. Fakat buna rağmen Albay İsmet paşa yapılmış sonrasında da kahraman ilan edilmiştir!
Oysaki Kütahya ve Eskişehir muharebelerinde ve sonrasında geri çekilmeyelim düşmanı adım adım hat hat mücadele ile imha edelim fikri hem Kazım Karabekir ve hem de Fevzi Paşa'nın fikridir. Bu fikir tatbik edilmeseydi Büyük Taaruz gerçekleşemezdi. Tamamen yok olurduk.
Bütün kifayetsizliğine rağmen resmi tarihin her yerinde onun ismi geçerken , batı cephesinin teçhiz edilmesi için silah ,mühimmat ve asker gönderen Karabekir Paşa ise hiç ama hiç anılmaz. Oysaki batı cephesinin silahları doğu cephesindendir ,resimlerdeki kağnılar dile gelse de hangi cephenin silahlarını taşıdıklarını bir anlatsalar.
Fevzi paşa bunca başarısına rağmen İsmet İnönü kadar bilinmez.Kerhen ve mecburen ismi geçen bir kahramanımızdır.
Tarihçi Mustafa Müftüoğlu bu tarih için Yalan Söyleyen Tarih Utansın demektedir.
Gerçek tarihin okullarda öğretildiği günlere ulaşmak ümidiyle kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz.