'30 Ağustos' kimin?
Milli Mücadele’nin rengi “Seküler-Laik” değil, koyu şekilde “İslami” idi.
Mustafa Kemal’in yakın çalışma arkadaşı,
27 yıl CHP milletvekilliği yapmış Falih Rıfkı Atay, “İlk Meclis”i şöyle tarif
eder:
“Kuvay-ı Milliye Meclisi koyu gerici idi. İçki yasağı kanununu bir şeriat kanunu olarak bu
meclis çıkarmıştı. 400’e yakın yeni medrese açmıştı. Milletvekillerinin çoğu
kravatsız ve poturlu ya da getirli idi. 1923’te milletvekili seçildiğim vakit
İstanbullu kılığı ile nasıl yadırgandığımızı hâlâ hatırlarım. Kuvay-ı Milliye
Anadolu’su, Tanzimat İstanbul’undan 50 yıl geride idi.(Falih Rıfkı Atay-Atatürkçülük nedir? Ak yayınları
1966 sahife 16)”
Meclis, 23 Nisan 1920’de, Cuma namazını
takiben dualarla ve tekbirlerle açıldı.
İlk Meclis açıldığında sarıklı ve feslilerin sayısı kalpaklılardan
fazla (65’e 50) idi. Kaldı ki kalpaklıların birçoğu da sarıklılarla aynı
zihniyetteydi. Meclisin beşte biri
doğrudan din adamı idi. Din adamı
sayısı subay sayısına eşitti. Mevlevi, Nakşibendi, Bektaşi şeyhleri Meclisteydi. (Kinross Atatürk sh.217-218, Lewis Modern
Türkiye’nin Doğuşu sh.532)
Sakarya Meydan Muharebesi’nin bütün
safahatına bir subay olarak katılan, savaşı sık sık “Milli Mücahede” olarak anan Ali Kadri Bey, anılarında; “Sakarya
Meydan Muharebesi sürerken, moral için mevlüthanlar, hafızlar, sık sık askeri
birlikleri dolaşıyor, mevlid-i nebeviler okunuyor, cami ve mescitlerde zafer
için yanık dualar ediliyordu” der. (Ali
Kadri Köprülü’nün anıları, Anadolu’da İstiklal Mücadelesi - Türk Tarih Kurumu
Basımevi 2011, sh.119-121)
“30
Ağustos” ruhu buydu!
“30 Ağustos”un askerleri, Malazgirt’in askerleriydi.
Milli Mücadele, Anadolu’nun dindar
insanlarının, canlarını dişlerine takarak son bir çırpınışla Milli Mücahede’yi üstlenmeleri, omuz
vermeleri, desteklemeleri ile kazanıldı.
Laikçi kesimlerin yanıltıldıkları ve inandırıldıkları gibi, “Milli Mücadele” dindar insanlara rağmen kazanılmamıştır.
Milli Mücadele’ye karşı çıkanların elebaşı,
kasten dindar kesimlere yakın biriymiş gibi gösterilen Damat Ferit Paşa, yurt dışı gezilerinde iştahla domuz eti yiyen,
konuşmalarında sık sık Roma Mitolojisini referans alan, uzun yıllar Avrupa’da yaşamış,
bilhassa “Batılı-Seküler” bir profildi.
Görüldüğü gibi;
• 30 Ağustos, “biraz daha” bile laikçi
kesimin değildir.
• “Olmasaydık olmazdınız” demesi gerekenler “dindar
kesimler”dir.
Aslında;
30 Ağustos’ a gelinen sürece daha geniş
bir perspektiften bakılacak olursa, bizi 30
Ağustos’a sürükleyen sürecin fitili,
“23 Temmuz 1908 darbesi” ile ateşlendi.
1908 darbesi ile iktidarı ele geçirenler, 10 yıl gibi kısa bir sürede ülkemizi, devletimizi, imparatorluğumuzu
tarihten, coğrafyadan sildiler.
1923’ün ilk laikçi kadroları ile 1908 darbesini yapanlar o kadar aynı
kişilerdir ki; bu kadrolar, 1935
yılına kadar, 1908 darbesini, her 23
Temmuz’ da, “Hürriyet Bayramı” adıyla,
“Resmi Bayram” olarak kutladılar/kutlattılar.
Peki şimdi, biz bu kişilere koskoca imparatorluğumuzu
tarihten sildikleri için kahredecek yerde, kendi başarıları diye yutturdukları, mütevazi yeni devletimiz
için teşekkür mü edeceğiz?
23 Temmuz 1908’de
bu ülkenin toprakları hâla 3 kıtada ve 7,5 milyon kilometre kare, nüfusu 35
milyondu.
Sınırlarımız, Kongo’yu, Sudan’ı,
Eritre’yi, Somali’yi, Balkanları içine alıyordu. Tunus, Fas, Libya, Mısır,
Kıbrıs resmen kaybedilmiş değildi. Bu koca imparatorluk bunların ellerinde öldü.
Yeni devletimizi kurabildiğimiz gün,
nüfusumuz 13 milyon kadardı. 22 milyon vatandaşımız, 7 milyon kilometre kare
toprağımız, sınırlarımız dışında kalmıştı.
Bunun sorumluları 23 Temmuz darbecileri
idi.
Bu pişkinler, üstüne üstlük, tepemizde, halâ,
“olmasaydık olmadınız” bozası pişirmiyorlar
mı?
Pes doğrusu!..
23 Temmuz darbecileri hızlarını alamayıp
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat’larla ülkenin belini birer kez daha, birer
yerinden daha,kırdılar.
Utanmadan 15 Temmuz’da tankları
alkışladılar, aralarından sıvıştılar...
Bunlar darbeye aş eriyorlar.
Yıkmaya doymuyorlar.
İkide bir aba altından sopa göstererek, cüretkârca,
arsızca, devleti, milleti, cumhurbaşkanlarını, başbakanları iple sapla, ipsiz sapsız,
tehdit ediyorlar.
Biden, taa oralardan, bunlara, kaş-göz
ediyor, Biden’la birbirini iyi
tanıyorlar!
Siz de onları iyi tanıyorsunuz.
Bu pencereden bakacak yüzü olmayanlar, hâlâ,
ikide bir ülkenin gerçek sahiplerine tencere tava çalıyorlar.