Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 ŞUBAT'IN SOĞUK YÜZÜ

"Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke!

Her damlası bir zafer müjdecisi

Bir posta eri gibi

Yağmur yüzümüze değince çıkacağız yola;

Çıkacağız yola hesap günü gelince,

Yağmur yüzümüze değince,

Güneş bir mızrak boyu yükselince" Erdem Beyazıt

Yağmurlar yüzümüze değince, güneşi beklediğimizde, çiçeklerle coşan bir bahara özlem kesildiğimizde geldi darbeler. Düştüğü yerden çok kalktı bu millet. Yıllardır sürüp gelen nice acının, yüreklerini dağlayan nice yaralı zamanın arkasından azimle ve kararlılıkla hep umutla yeniden yeniden kalktı ve yürüdüu2026

Hayra yürüdü, bitimsiz huzura, özgürlüğe, inancın yüreğini hep sağaltan hep diri tutan tükenmez umutlara gebe aydınlığına yürüdü. Çelmeler takılmaya çalışılsa da, manevi ve sahip olduğu, kutsal bildiği tüm değerlerinden arındırılıp, hayatını ıskalayan sebepler sunulsa da önüne o bentleri yıkmasını bildi, engelleri aştı.

Hamdolsun bu günlere geldik. Şubat'ın o kasvetli soğuklarından, yıldıran yalnızlıklarından, dipsiz karanlıklarından sonra bu günleri yaşıyoruz. Tabi bu günler de bizim için ayrı bir imtihan. Zamanla bu imtihanların soruları bir bir dizilip gelecek önümüze. Rabbim bu günleri de yüz akıyla çıkmamızı nasip eylesin.

Israrla çalan telefonuma bakıyorum. Kışın ortasındayız. Lapa lapa kar yağıyor. Akşam ezanı okundu okunacak, eşim gelmemiş. Acı acı çalan telefon sanki kötü haberlerin ifşası. Karşıdaki ses dostum bildiğim yakın arkadaşlarımdan, "Mehmet abin gelmedi bu gün Beyazıt'taki İmam Hatipliler için yapılan eylemde tutuklanıp götürülmüş, çok korkuyoruz" diyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum önce, onu sakinleştiriyorum ve hemen geliyoruz diyorum. Eski bir arabamız var. Benzimizi zorlukla dolduruyoruz. Yolun başından ucu görünen kırmızı brodwayi görünce heyecanlanıyorum. Paltomu giyip eşimin içeri girmesine fırsat vermeden "Hemen gitmemiz gerekiyor, Aylin yalnız evde bizi bekliyor. Birazdan polisler eve gelecekler ne yapacağım bilmiyorum diye ağlıyor hadi gidiyoruz" diyerek durumu anlatıyorum.

Aylinlerin binası aile apartmanı. En üst katta oturuyorlar. Gittiğimizde kıpkırmızı gözlerle bizi karşılıyor. Ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Böyle bir durumda ne yapılır. Mehmet abiyi içeri almışlar. Küçük kızı sessizce ağlıyor, yaşlı annesi torununu bağrına bastırırken ne olup bittiğine anlam veremiyor. Kendi halinde yaşayan öğretmen arkadaşım ve marangoz eşi Mehmet Abi öylesine doğal ve içten bir yaşayışla hayata tutunuşları vardı ki; beni hep etkilemişlerdir. "Şimdi gelir polisler, ne yapacağız, ben neyi saklayabilirim ki" diye sorgu dolu gözlerle bakıyor bize Aylin. Eşim ve ben de bu durum karşısında ne yapacağımızı bilmiyoruz. En son aşağı kata iniyoruz hep birlikte. Ben telefon defterimi yukarıda masanın üzerinde unutmuşum. "Eyvah diyorum, şimdi ne yapacağım ya aniden gelirse polisler." Korktuğum oluyor ve aniden üst katı polisler basıyor. Ayakkabıları ile her yeri çiğniyorlar, soba borularının içine, soğumuş bacaya bakıyorlaru2026 Kurumlar akmış her yere. Polislerden birisi Aylin' nin şaşkınlıktan ve üzüntüden bembeyaz olmuş yüzüne bakıyor; "Bu kitapları biz de okuyoruz abla, aradığımız başka bir şey neyse bulamadık çıkıyoruz" diyor.

Yukarıdan gürültüler gelirken hepimiz aşağı katta ne kadar zaman bekledik. Bizim için tükenmez bir bekleyişti. Benim aklım telefon defterimde. Ya alıp götürürlerse defteri ne yaparım Allahım diye için için düşünüyorum. Neden sonra sessizlik oluyor ve polislerin gittiklerini anlıyoruz. Yukarı kata çıktığımızda her tarafın talan edildiğini görüyoruz.

Mehmet abi üç gün kadar içeride kaldı. Aylin' nin evi toplamasına yardım ettik. Küçük Ayşe'yi yatıştırdık. Naciye teyzeyi teselli ettik. Benim telefon defterim bıraktığım yerde idi. Doğrusu bulunca çok sevindim. Kendimden çok defterimde telefonları yazılı olan dostlarım adına çok üzülmüştüm.

"Bana verilen acıyı kanın boşluğuma saplanan bıçağa benzetiyorum. Nasıl ki o bıçağı benim gelişi güzel karın boşluğumdan çıkarmam kan kaybı yaşayarak ölümüme neden olacaksa işte bana verilen acının failine ilişkin yaptığım her türlü yorumu boş, anlamsız ve hatta bıçağı gelişigüzel karın boşluğumdan çıkarmaya benzetiyorum. İşte bıçağı hareket ettirmeden 15 sene yüreğimin üzerinde tuttum, en ufak bir oynatma kan kaybından ölmeme sebep olacaktı. Duygusallığıma da fazla prim verip herhangi bir dalgınlık yaşamayayım ve durumumu riske atmayayım diye de hadiseye ilişkin tüm duygularımı dondurdum"(Saadet Çiçek Bamja, Bin Yıla Azmetmiş Zulüm 28 Şubat Tanık / Demet Tezcan)

Belediyedeki görevimden istifa ederek, her gün iş çıkışı büyük zorluklarla gittiğim İstanbul Üniversitesin' den aldığım formasyonla öğretmenliğe başvuruyorum. Yıl 1997. Yeni evlenmişim, Aylinlerin darmadağınık evlerine gittiğimiz zamanlar, Mehmet Abi'nin Beyazıt Meydanından götürülüp tutuklu kaldığı zamanlar. Öğretmenlik başvurusu yapamadım çünkü o sırada başörtüsü yasağı getirildi. İstifa da etmiş oldum öylece kalakaldım sandım ama Rabbim başka hayırlı kapılar açtı.

Yukarıdaki anıyla Mehmet Abi'nin ve Aylin' nin yaşadığı travmayı buluşturdum nedense. Mehmet abi neler yaşadı bilemedik. Ama bu uyumlu her anlamda dini dosdoğru yaşamaya ahdetmiş güzel ikili, saplanmış anılar yumağı gibi bıçağı böğürlerinden çıkardıklarında bambaşka bir alemin içinde buldular kendilerini. Yıllar süren zihin ve inanç dağılmasıyla adeta bizi şaşkına çeviren bir hal içinde olarak başka başka sapık akımların içine doğru sürüklendiler. Ne yapacağımızı şaşırdık. Dua ettik ve bekledik. Bıçağın derin yarası öylece kanadı, bu yıllar sürdü. Biz duayı ve umudu ve onları bırakmadık. Ve gün geldi her şey normale döndü. Şimdi bu güzel aile dimdik, sarsılmaz bağlarla ve kavi bir imanla öylece yaşıyorlar. Bu süreç zarfında büyük imtihanlar yaşadılar, büyük travmalar atlattılar ama Rabbim her daim onların ayaklarını sabit eyledi.

Hassas ve kısa bir dokunuşla bir aileye sadece birkaç gün dokunan 28 Şubat nelere sebebiyet vermişti. Oysa bu acılı ve haksız zulüm dokunuşu yıllarca sürenler ne haldeydi. Ve hala ne haldeler. Haksız yere itham edilerek, çocuklarına, ailelelerine özlemle soğuk zindanlarda ölüme teslim olanlar. Ailelerini sevdiklerini bırakarak haksızlık karşısında vatanlarından sürgün olanlar.

Rabbim bir daha 28 Şubatlar yaşatmasın. Ve inanları da doğru yoldan ayırmasın. Zulmü gören, haksızlığı görenler olarak, haksızlık karşısında sapasağlam duranlardan, doğrunun, erdemin, üstün ahlakın yolunda olanlardan eylesin cümlemizi.

Selvigül Kandoğmuş Şahin /MİLAT