28 Şubat'ı unutmadık!
Milat yayınladıkça, Türkiye'nin birçok ilinden sivil inisiyatifler harekete geçerek tarihimizin en karanlık, en militarist, en jakoben, en baskıcı post-darbe dönemi 28 Şubat hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Çok değil hem de yakın tarihte yaşanan 28 Şubat'ta, sarı sendikacıların, medya patronlarının, yargı mensuplarının ve bilumum iş çevrelerinin ordugahlarda 'hazırol'a geçerek içtima düzeninde tekmil verdiği, brifing-emir aldığı günleri unutmadık!
***
Fadimelerin, Kalkancıların, Sisi'nin başını çektiği sözde strateji merkezlerinde dindarlar aleyhine kurgulanan oyunlardaki figüranlıklarını unutmadık!
Halkın oylarıyla seçilmiş Merve Kavakçı'nın, "dışarı" ünlemeleriyle Meclis'ten atıldığı, savcılar tarafından evinin basıldığı, çocuklarının gittiği okulda bile yollarının medya tetikçilerince kesilip taciz edildiği günlerdi. Fatih'te sarıklı avına çıkılır, namaz kılan esnaf "irticacı" diye fişlenirdi. MGK, "bölücülük" yerine birinci tehdit sırasına "irtica"yı çekmişti.
***
İttihat Terakki'den Menemen'e, 1980'deki Konya Mitingi'nden Refahyol koalisyonuna kadar "irtica" sihirli kelimeydi.
"İrtica" içinin doldurulmasına göre birilerini hedefe koymak için kullanıma en elverişli sembol bir kavramdı.
Daha sonradan "irtica" tehdidiyle memleketin 300 milyar dolarının "laikçi" medya-banka patronları eliyle iç edildiği ortaya çıktı zaten.
***
Seçilmiş Başbakan'ın Umre ziyaretinde iken arkasından, kimi paşaların galiz küfürler savurduğu, İslamcı medyanın ve bazı aydınların PKK'dan para aldığı yalanının "andıç" diye "hürriyet" düşkünü gazetelerde faş edildiği günlerdi.
O günlerde, YAŞ toplantılarına girerken hükümet üyelerine ve Başbakan'a bazı paşalarca omuz atıldığını söylesem şimdiki gençler inanmaz. İnanılır gibi değil gerçekten ama bunları yaşadık. Yaklaşık 15 yıl önce. Unuttuk mu? Hayır unutmadık!
***
Üniversitelerden atılan on binlerce başörtülü kızın yaşadığı dramı hiç unutamadık. Hele şunu: O zaman çalıştığım gazeteye bir kız gelmişti. Babası ölmüş, annesi ise gündelikçilik yaparak kendisini ve kardeşlerini okutmaya çalışıyordu. Tıp son sınıfta okuldan atılmakla tehdit edilen kız, "Annem yıllardır benim doktor olup ailemizi kurtaracağımızı hayal ediyordu. Şimdi imanımla vicdanım arasında sıkıştım. Ne yapayım?" diye sormuştu. Sadece yutkunmuştumu2026
***
O günlerde girdiğim bir kamu sınavında sorulan ilk soru, en son mezun olduğum üniversite ve bölüm değildi. "Hangi liseden mezunsunuz?" diye sorulmuştu. Açıkça İHL'li olup olmadığımı öğrenip ona göre muamele etmek istiyordu amirlerim!
***
Şimdi kamuoyu, kebapçıdan, mahalle bakkalına kadar herkesin fişlendiği, başörtülü öğrencilerin okullarından yaka paça atıldığı, caddelerde tankların, bazı zihinlerde postalların tur attığı dönemin hesabını sorulmasını istiyor.
Milletin bir ferdi olarak ben de istiyorum. O günlerde bebek olan gençler bile bugün sivil tepkiler koyup sorumlulara "ceza" talebinde bulunuyor.
Ama birilerinin "Ceza değil eğitim istiyoruz" diye yan çizmesini anlamıyorum. Anlıyorum da inanmak istemiyorumu2026.
Not: MAB'ın 28 Şubat belgeseli beni tekrar o günlere götürdü. O günlerin medyasına. Dehşete kapıldım. Aynı darbeci medya dili, hayret!