28 Şubatçılara af mı?
Bu kez darbenin ismi değişmişti. Adı, tarihe “postmodern darbe” olarak geçti. 28 Şubat 1997’de darbeciler “dindarların iktidarına izin yok” dediler. İktidardaki hükümet adım adım parçalandı. Merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı 28 Şubat sonrası sadece 4 ay sürdü. 28 Şubat süreci 1995 genel seçimleriyle başlamıştı. Merhum Necmettin Erbakan hoca liderliğindeki Refah Partisi oyların yüzde 21.38’sini alarak sandıktan birinci parti çıkmıştı. Necmettin Erbakan, siyasi hayatı boyunca ilk kez hükümeti kurma hakkı elde etti. Ancak teamüllerin aksine hükümeti kurma görevi seçimlerde birinci parti olarak çıkan Refah’a ilk etapta verilmedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, önce DYP lideri Tansu Çiller, sonra ANAP lideri Mesut Yılmaz’la hükümet kurmaya çalıştı. İkisi de başaramadı. Vesayetçi asker, Refah Partisinin iktidar ortağı olmasını istemiyordu. Diğer partilere “Erbakan’la hükümet kurmayın” baskısı yapılıyordu.
****
Seçimlerde
6 ay sonra Temmuz 1996’da uzun pazarlıklar sonucu Necmettin Erbakan
Başbakanlığında Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi REFAH-YOL olarak
adlandırılan hükümeti kuruldu. Başbakan merhum Erbakan ilk resmi ziyaretini
İran’a yapmıştı. Ardından Libya’ya gitmişti. Bu ziyaretler siyasette tansiyonu
yükseltmişti, vesayetçileri çılgına çevirmişti. Necmettin Erbakan, dönemin
Libya lideri Kaddafi’nin Türkiye aleyhine sarf ettiği iddia edilen sözlere
gerekli yanıtı vermemekle suçlanmıştı. Ocak
1997’de Merhum Erbakan, Başbakanlık konutunda bir iftar yemeği verdi. İftara
dindar insanlar, Cemaat liderleri de davetliydi. Dönemin vesayetçi askerleri
ile hükümet arasındaki gerilim bu iftar yemeği bahane edilerek iyice gerildi. Genel Kurmay bünyesinde Batı Çalışma Grubu
kuruldu. Refah Partisinin tüm faaliyetleri sanki bir düşman partisiymiş gibi
izlemeye alındı. Postmodern darbenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. 26
Ocak 1997’de Gölcük’teki donanma komutanlığında irtica konulu daha doğrusu
Refah Partisi konulu şura düzenlendi. 31 Ocak 1997’deyse Refah Partili Sincan
Belediyesi Kudüs gecesi etkinliği yaptı. Darbeci askerlerin bu anmaya tepkisi
de Sincan’da tankları yürütmek oldu.
****
Ve o kara gün yani 28 Şubat 1997’de Milli
Güvenlik Kurulu sözde irtica gündemiyle toplantı. Dindar başbakandan adeta ödleri
kopuyordu. Tam 9 saat sürdü. Toplantı sonrası yayımlanan 18 maddelik bildiride
beklendiği gibi laiklik vurgusu yapıldı. Tarikatların yasaklanması, temel
eğitimin 8 yıla çıkarılması istendi.
Milli Güvenlik Kurulu sonrası Erbakan hükümeti üzerindeki baskılar her geçen
gün arttı. 28 Şubat darbe girişiminden
sadece 4 ay sonra 18 Haziran 1997’de Merhum Erbakan cebren ve tehdit yoluyla
istifa etmek zorunda kaldı. Yani hükümeti cebren devirme anayasal suçu işlendi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in hükümet kurma görevi verdiği Mesut YIILMAZ,
Anasol-D hükümetini kurdu. Bir yıl sonra da Refah Partisi Anayasa Mahkemesi
tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde kapatıldı. Necmettin Erbakan dahil
birçok parti yöneticisine siyaset yasağı getirildi.
****
Binyıl
sürecek dedikleri 28 Şubat, 16 yıl sonra 2013’te dava konusu oldu. 28 Şubat’ın
aktörlerine “hükümeti cebren devirmeye
teşebbüsten” dava açıldı. Siyaset, medya ve İş dünyası ayağı eksik olan 103
sanığın yargılandığı dava Nisan 2018’de sonuçlandı. 68 sanığın beraatine karar
veren mahkeme, dönemin Genel Kurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı, Genel
Kurmay ikinci Başkanı Org. Çevik bir, hareket başkanı Org. Çetin Doğan ve eski
YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün de aralarında olduğu 18 sanık müebbet hapis
cezalarına çarptırıldı. Davanın
Yargıtay’daki temyiz süreci de bitti. Bir karanlık dönemin adı postmodern darbe
olarak geçse de iktidarın silah zoruyla düşürülmesi, iktidarın zorla istifa
ettirilmesi halen birçok soru işaretini de içinde barındırıyor. 28 Şubat
üzerinden yıllar geçse de o dönemde yaşanan olaylar hafızalardan silinmiyor ve
binyıl geçse de silinmeyecek. 28 Şubat
Türkiye’de vesayetçi zihniyetin demokrasiye ve millet iradesine bir saldırısıydı.
Her darbe ve darbe girişimi Türkiye’yi her zaman geriletmiştir. Ülkemizin
ekonomik ve siyasi enerjisini hep heba etmiştir. Ama milletimiz de her
seferinde bunlara karşı basiretiyle, azmiyle, dirayetiyle kendince hep karşılık
vermiştir. Bu aziz millet binyıl sürecek dedikleri karanlık günleri
kısa bir sürede tersine aydınlık günlere çevirmiştir.