28 Şubat zihniyeti virüs gibidir
Bilindiği gibi 28 Şubat 1997’de cuntacılar, ‘’İrtica’’ kılıfı altında asıl amaçlarını maskelemeye çalıştılar. Asıl amaçları darbe yaparak ‘’bin yıl sürecek’’ bir süreci yaşatmaktı. Bu süreç, 28 Şubat ile daha net görünür oldu. Zira ‘’İrtica ile eylem planı’’ bunu ön görüyordu. Çok net hatırlıyorum o süreçte ‘’Aleviler laikliğin teminatıdır’’ tezi işlendi. Alevi vatandaşlarımız kasıtlı olarak tahrik edildi. Ancak Türk siyasi tarihine baktığımızda bu tür yöntemlere, farklı dönemlerde başvurduklarını görürüz. Mesela, 6-7 Eylül 1955’te milliyetçi grupları, 12 Eylül 1980’de de ülkücü gençleri, solculara karşı kışkırtılar.
28 Şubat sürecinde de benzer yöntemlerle dönemin Refahyol
iktidarına karşı, ‘’ordu göreve’’ yürüyüşleri
yapıldı, İsmail Ağa’da cinayet işlendi, eş zamanlı olarak Fadime Şahin ve Ali
Kalkancı senaryoları sahnelendi. Basında da irtica yaygaralarıyla kara
propaganda yapılmıştı.
Peki,
netice ne oldu? Netice, Refahyol Hükümeti devrildi.
Milli Güvenlik Kurulunun kararları, milleti tehdit gibi
gösteriyordu. Batı Çalışma Grubunun raporları, toplumun %75’nin fikirlerini suç
sayıyordu. Psikolojik savaş yöntemleriyle
28 Şubat zihniyetinin yarattığı tahribat, aslında bizzat milli güvenliğe tehdit
oluşturuyordu.
1960 darbesinden en son 15 Temmuz FETO darbesine kadar,
bütün askeri darbeler bu ülkenin üzerine bir kâbus gibi çökerek, her alanda zarar
vermiştir. Dünyadaki başka ülkelerle kıyasladığımızda bunu daha net görürüz. Mesela,
1950’de yardım ettiğimiz Güney Kore, yerle bir edilen Almanya ve Japonya bilimde,
sanayide, ekonomide Türkiye’yi geçtiler.
Burada darbeci zihniyetin çeşitli entrikalarla yol açtığı
siyasi istikrarsızlığın büyük bir payı vardır.28 Şubatçılar, seçilmiş isimler üzerinden,
yalan bilgilerle bu toplumun tarihine, kültürüne, medeniyet değerlerine savaş
açmışlardı. Bu bakımdan bugün her ne kadar 28 Şubatçılar, iktidarda olmasalar
da bu zihniyet, varlığını hâlâ sürdürüyor. Zehirli bir yılan gibi pusuda
bekliyor ve fırsatını bulduğu ilk anda zehrini kusacağından hiç şüphe yoktur.
Bugünlere öyle kolay gelinmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan
başta olmak üzere, mevcut iktidarın çabaları tarihi öneme sahiptir. Bu hususun
altını özellikle çizmemizin nedeni, iyi niyetli olduklarına inandığımız bazı
insanların, sosyal medyadaki paylaşımları,28 Şubat sürecini ya unuttukları ya
da tam olarak kavrayamadıkları anlaşılıyor.
Bu bakımdan 28 Şubatçıları, sadece darbeci olarak görmemek
gerekir. 28 Şubat, bir zihniyetin
ürünüdür. Bu zihniyetin temel özelliği, içinde doğdukları toplumun kültürüne,
tarihine ve medeniyet değerlerine karşı büyük bir kin ve düşmanlık etmektir. Bu
nedenle bu değerlere saygı gösteren insanları sürekli aşağılarlar, alay
ederler.
Anadolu’da, ailesiyle alay eden basit kişilere ‘’haramzade’’ derler. Bu anlamda kendi
tarihiyle, kültürüyle, medeniyet değerleriyle alan edenler, ‘’kültürel olarak haramzadedirler.’’ Hiçbir
kimse herhangi bir dine inanmak zorunda değildir ama saygılı olmak zorundadır. Aslında
28 Şubat zihniyeti ile toplumun ezici çoğunluğunun bir türlü kaynaşamamalarının
temel nedeni, toplumun değerlerine saygısızlık ettikleri içindir.
28 Şubat zihniyeti virüs gibidir. Bu milletin birlik ve
beraberliğini parçalamak, toplumda güvensizlik yaratmak, moralini bozmak, mücadele
azmini kırmak ve milli gücünü zayıflatmak için, bazen gizli, bazen açık, bazen
doğrudan bazen dolaylı şekilde faaliyet yürütürler…
Nitekim bu anlayışa mensup bir gazeteci, milletçe gurur
duyduğumuz Kaan Savaş Uçağı için, ‘’bu
bir savaş uçağı filan değildir’’ dedi. Bu nedenle 28 Şubat zihniyetiyle
fikri anlamda mücadele etmek, virüsle mücadele
etmek kadar mühim bir meseledir.