Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2920.25
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Kasım 2019

28 Şubat Ruhu!..

Ne dersiniz, 28 Şubat bitti mi, yoksa, “önderlerinden birinin” dediği gibi, 1000 yıl geçse de devam mı edecek?..

Bu 10 Kasım’da “28 Şubat Sloganı”nın tekrarlanması bize yeniden bu soruyu sordurttu!..

Hatırlarsınız:

28 Şubat’ın Cumhurbaşkanı, başörtüsüyle okumak isteyenlere “Arabistan’a gitmelerini” tavsiye etmişti!

O Cumhurbaşkanı’na en yakın gazetecilerden biri, bu “çirkin” söyleme izah getirmeye çalışırken, ortada “kötü niyet” olmadığını…

“Başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan’a gitsin!” yollu lâfların aslında “darbeyi engellemek için” sarf edildiğini öne sürmüştü.

Bu gazetecinin söylediklerinin isabetli olduğunu kabul etsek de etmesek de sonuç değişmez.

Adres duruma göre ya İran’dır ya da Arabistan!..

28 Şubat da 28 Şubattır, ne sloganı değişir ne de ruhu!..

Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’da sosyal medya üzerinden yürütülen “yaygın” kampanyanın sloganı da malûm:

“Yallah Arabistan’a!”

Tıpkı “28 Şubat günlerinde” olduğu gibi…

“28 Şubat gerekirse 1000 yıl sürecek!” kıvamında.

Yerel seçim sonuçlarını “Türkiye yine o günlere gidiyor!”a yormaktan kaynaklanan “özgüven patlaması” mıdır bunları söyleten?..

Milyonlarca vatan evlâdının, “Bu zihniyet değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dâhi edilemez!” demesine vesile olan bu taşkınlığın sebebi nedir?..

Hatırlarsınız:

Bu zihniyetin önde geleni, geçtiğimiz haftalarda demişti ki:

Başörtüsünü yasaklamak ve yasaklayanlara sahip çıkmak büyük hataydı. Bizde de büyük hatalar oldu, sana ne milletin nasıl yaşadığından, ne giydiğinden!”

Ne “hoş” lâflar değil mi?..

Çok hoş!..

Aynı çerçevede çok lâf işittik…

İşittik de, bu zihniyet değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dâhi edilemez!..

Zira bu bugünün meselesi değildir, bu tavrın ontolojik temelleri vardır.

“Bu zihniyetin önde gelen temsilcilerinden Vedat Nedim Törün, Dâhiliye Vekâleti Matbuat Umum Müdürlü iken bir mektuba verdiği cevabı bilirsiniz:

“Biz her ne şekilde ve surette olursa olsun, memleket dâhilinde dini neşriyat yapılarak, dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz.”

Sosyal bilimlerde “iyi ve kötü” kavramlarına pek yer verilmez.

Bundan dolayı “bu zihniyet”in bakış açısını “iyi veya kötü” olarak nitelendirmektense “bir duruşun ifadesi” olarak görmek gerekir.

Batı’daki “kiliseye karşı çıkış”ın ideolojik kalıplarını buraya transfer eden “bu zihniyet”in “aydınlanma” anlayışı ile alâkalı bir durum vardır ortada.

“Bu zihniyet” şabloncudur, tek tipçidir.

Onun için de “Fransa’da ne olmuşsa, burada da o olmuştur ve olmalıdır!” diye bakar meseleye.

Farklılıkları göz önünde bulundurmaz, farklılıklardan hoşlanmaz.

“Dediğim dedikçi”dir.

“Buyurgan”dır.

“Her yer ve her şey bizimdir!” der.

Küçümser!..

Her vesileyle “Yallah Arabistan’a!” çeker!..

Bir yandan bunu der, bir yandan da “Paris”i “İdeolojinin Kıblesi” beller!..

Bu “ontolojik” gerçekliktir.

Bu gerçeklik, Büyük Devlet ve Millet Adamları Adnan Menderes’i, Turgut Özal’ı, Necmettin Erbakan’ı, Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’ı aynı çerçeveye yerleştirmiş ve şedit saldırılara muhatap etmiştir.

Bu zihniyetle “bağlılık iddiasında” bulunduğu Osmanlı Askeri, Cumhuriyet Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün zihniyeti arasında büyük farklar vardır.

Atatürk’ün ismini verdiği ve örneklendirdiği “Kemalizm” ile bugün Atatürk’ü “politik ve ticari çıkarları için istismara kalkışanların” sergiledikleri “Kemalizm” arasında büyük farklar vardır.

Mustafa Kemal Atatürk, o güç şartlarda “Yerli ve Milli Sanayimizin” kurulması, güçlendirilmesi için büyük atılımlara imza atmaya çalışmış ve bundan dolayı da “dış güçler” tarafından hedef alınmış bir Devlet Adamı’dır.

Onun “izinde” olduğunu söyleyenlerden bir kısmı ise, Türkiye’nin “Savunma Sanayii” alanındaki hamlelerine karşı çıkar hallerdedir!..

Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın bugün oğlu Sayın Fatih Erbakan tarafından tekrarlanan, “Atatürk yaşasaydı Milli Görüşçü olurdu!” şeklindeki cümlesi “günlük politika”nın ürünü olarak değerlendirilemez.

Erbakan Ruhu’nun tarif ettiği Atatürk ile bir kısım “üretimsiz” Kemalistlerin tarif ettiği Atatürk arasında büyük farklar vardır.

Atatürk yaşasaydı, “Yallah Arabistan’a” diyenlere sırtını döner…

“Sınır Ötesi”nde “Terörle Mücadele” eden Mehmetçiklerimize “Asker Selâmı” gönderirdi.

Ve elbette:

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” diyenlere, "Generali olsanız ne yazar, it sürüleri!" sözleriyle hakaret eden kafayı ve o kafayla işbirliği yapanları da “asla” affetmezdi!