Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.29
Gram Altın
2919.89
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Ağustos 2021

28 Şubat, Merhum Erbakan, Sayın Erdoğan ve gençlik!

Yargıtay’ın cezalarını onayladığı 28 Şubatçılardan bazıları tutuklandı ya…

“Gerekirse 1000 yıl daha devam eder!” denilen 28 Şubat süreci yeniden gündeme geldi.

*

28 Şubat zihniyetiyle bu zihniyetin mağdur ettiklerinin mücadelesi, yakın dönem Türk Siyasi tarihinin “temel meselesi”dir ve meselenin özünde de “sınıf çekişmesi” vardır.

Yıllar yılı kenara itilen “Derin Anadolu”nun, “hakkını” istemesi ve bu hak arayışına “Kurucu İrade”ye temsil iddiasındaki “Kültürel İktidar” çevrelerinin karşı çıkması!..

Bendeniz CHP’li çevrede büyüdüm.

Oralarda, Anadolu’nun toprak kokan insanlarına hoş gözle bakılmazdı.

“Buraları hep köylüler bastı, görgüsüz şeyler!” lâflarını bolca işitirdim küçüklüğümde!

Bana, bunların evlerine gitmemem, gitsem bile verdiklerini yememem çok tenbih edilmiştir!..

Bir zihniyet bu, ontolojik gerçekliği bu.

Meseleyi kavramak için 28 Şubat sürecinin en hararetli günlerindeki “yeşil sermaye, laik sermaye” tartışmasına bakmak gerekir.

O günler, gençliğimize çok iyi anlatılmalıydı ama bu yapılmadı maalesef ya da yapılamadı.

Sık sık dile getirilen “Eğitim ve kültür alanlarında maalesef arzu ettiğimiz noktada değiliz!” şikâyeti de, bu duruma işaret ediyor zaten!

İşte…

Üzerinden neredeyse çeyrek asır geçmiş, 28 Şubat 1997 tarihli o meşhur Milli Güvenlik Kurulu toplantısının.

O gün doğanlar, şimdi “neredeyse orta yaşlı” birer vatan evlâdı.

Şimdiki gençlerin kahir ekseriyeti 28 Şubat’tan haberdar değil.

İnanın abartmıyorum; Merhum Turgut Özal’ın ismini duyduğunu ancak ne iş yaptığını bilmediğini söyleyen “epeyce okul aşındırmış” gençlere bile rastladım.

Genç kardeşlerime, “Bundan çeyrek asır önce, yüksek yargı organlarının başkanları, hakimler, savcılar Genelkurmay’a çağrılır, verilecek kararlar adeta dikte edilirdi!” dediğimde, çoğunlukla anlamsız bakışlara muhatap oluyorum.

Bu gençlere…

Bugünlerde “darbecilikten tutuklanmış” bulunan zamanın “kudretli paşa”sının, Cumhuriyet Savcılığı’na altına büyük bir özgüvenle imzasını attığı “emir yazısı” gönderdiğini söylesem ve bunun belgesini göstersem, ne anlam ifade eder ki?

Çıkartsam belgeyi ve okusam:

“Bağcılar Cumhuriyet Savcılığına,

Başka avukat Necati Ceylan olmak üzere, haber ve yazı sorumluları hakkında ilgi (b) Kanun hükmü uyarınca yasal işlem yapılmasını ve sonucundan Genel Kurmay Başkanlığı’na bilgi verilmesini rica ederim!”

İmza:

Geçtiğimiz günlerde tutuklanan meşhur balans ayarcısı!..

(Bu arada, bana bu eski komutana niçin bu kadar az yüklendiğimi soranlar oluyor. Ben, haksızlık yapan şahıslara güçlü oldukları dönemde karşı çıkarım. Düşenin üzerinde tepinip durmak iş değil. Yiğidin az bulunduğu dönemlerde saklanıp, yiğidin harman olduğu dönemlerde kahraman edalarıyla ortaya çıkan kariyeristlerden olmadım Allah’a şükür. Darbeye teşebbüs eden cezasını bulmuşsa, tamamdır. Sorgulanması gereken, o dönemin 5’li çetesinin, büyük patronlarının, büyük medyasının niçin sorgulanmaktan muaf tutulduğudur! )

*

Bu parantezden sonra konumuza devam edelim:

Şimdiki gençlerden işi bilenler var ama gördüğüm kadarıyla çok azı böyle.

Çoğu, ilgisizliğe terk edilmiş durumda.

Bu evlâtlarımıza…

“Bak kardeşim,

Bu zihniyet yüzünden, tanklarımızı tamir ettirme işinde bile İsrail’e muhtaç durumlara düşürülmüştük.” Desem…

Kaçının umurunda ki?..

Rahmetli Erbakan’ın havuz sistemini anlatsam ne anlam ifade edecek ki çoğu gencimiz için?

Desem ki,

“Ey Genç Kardeşim!

Rahmetli Erbakan iş başına gelmeden evvel, bazı büyük işadamları, devlet kurumlarına çok yüksek faizlerle borç veriyorlardı.

Rahmetli Erbakan, kamu kurumlarının finans ihtiyaçlarını birbirlerinden karşılamalarını sağlayan Havuz Sistemi modeliyle, bu faiz oyununu bozdu.

Daha sonra 28 Şubat darbesini organize edecek olan ‘iş adamlarına” gidecek paraların hazineye kazandırılmasını sağladı.

Bu sayede, hiç borçlanmadan, çalışanların ücretlerine çok büyük oranlarda zam yaptı.

Kısa sürede ‘denk bütçe’ye ulaştı.

Rahmetli Erbakan o dönemde, kartel medyasına giden hortumları da kesince, hedef haline getirildi.

Hele bir de, İslam ülkelerinin öncelikle birbirlerinden alışveriş yapmalarını temin edecek D-8’i kurunca…

Üstelik, savunma sanayii alanında da ‘düzen değişikliğine’ gitmeye teşebbüs edince…

Dışarısı ve içerisi harekete geçirildi.

Siyaseten ipi çekildi!..

Merhum Erbakan darbeyle indirildi.

Bu darbeyi teşvik edenler, hatta organize edenler ara dönem koalisyonlarında ödüllendirildi.

Bunlara önce banka kurma izni verildi.

O dönemin şartlarında ve ilişkileri içinde kurulan bankaların içi boşaltıldı.
Bankalar batırıldı.

Milyarlarca dolarlık batıklar vatandaşa yüklendi.

Vatandaş battı.

Türkiye uçurumun kenarına getirildi!”

Gençlere bunları anlatsam...

“Hiç anlaşılmaz” endişesiyle, “Korkunç başörtü yasaklamalarına” hiç girmesem…

O günlerde, FETÖcülere filan dokunulmadığını, Milli Görüş anlayışlı subay ve astsubayların ise “Yargısız infaz” yoluyla çok sevdikleri ve Peygamber Ocağı’ndan uzaklaştırıldıklarını, “bünyelerine ağır gelir” endişesiyle anlatmasam…

Sadece işin “yargı”ya ve “ülke ekonomisine” ilişkin boyutlarını gözler önüne sermekle yetinsem…

O günlerdeki çökmüşlüğe ve çürümüşlüğe vurgu yapsam.

Gençlere, Sayın Erdoğan’ın AK Parti’yi böyle bir ortamda kurduğunu…

Ümitlerini tamamen kaybetmek üzere olan vatandaşın büyük bir arzuyla bu yeni siyasi harekete yöneldiğini ve özgüvenini yeniden kazandığını anlatsam, hâyâl gibi gelecektir.

Hoş, bir çoğu da bu kadar uzun konuları dinleme zahmetine katlanmayacaktır!

*

Hal böyle olunca…

Ne oluyor biliyor musunuz?

Bu dönemde bile, 28 Şubat zihniyetinin “kurnazlıkla ortaya koyduğu” söylemleri birçok genç tarafından savunuluyor!..

“Kültürel İktidar” bastırdıkça bastırıyor!

Bir vakitler, dar gelirli arabalarının arkasında “Huzur İslamdadır!” yazılarını görürdük.

Şimdi pek görmüyoruz.

Şimdi…

Dar gelirli arabalarında daha az, bol gelirli arabalarında daha çok…

Başka başka yazılar görüyoruz.

Kaldıralım kafalarımızı da etrafımıza şöyle bir bakalım lütfen!