28 Şubat Masası
Gelin!... Gelin!... Yine anlatacaklarım var, neler oluyor neler…
Hepsi birbirinden mert, göğüsleri gerçek İslam
inancıyla dopdolu, duruşları huzur ve güven verici, bakışları kartal gibi
keskin, düşmanın ödünü koparan, aklın, ferasetin burçlarına sancak diken,
memleket sevdalısı 6 muhalefet partisi liderlerinin 28 Şubat toplantısından
bahsedeceğim…
Dağlar nedir ki; o Türkiye’nin maralı, ak saçlıların
aklını oynatacak milliyetçi Meral ablamız, çok içten: Allah’ım; etrafımda şehit
yakınlarına hürmet eden insanları, şahadet için el açıp Sana yalvaranları, Alparslanlar,
Selahaddinler, Fatihler gibi kahramanları, küffarla işbirliği yapmayanları
çoğalt diye dua etti… Bayrak ve ezan
sevdasından damarları kabarmış, kanında ki akyuvarlar akıncılar gibi doludizgin
vücudunda cirit atarak, her an İslam’ın bayraktarlığı için hazırım ruh halini
yüreğine giydirmişti. Önceki 28 Şubat kararlığıyla, imza atabilme cesareti
ile 28 Şubat masasına koştu… Derdi; Müslüman Türk milleti, sapıkların oyuncağı
olmasın ve daima düşman karşısında her alanda sapasağlam ayakta dimdik dursun.
“Ben başbakan olacağımı” dedirtenlerin gerçek yüzünü ise herkes tanısın…
Kılıçdaroğlu yine yatağından gözyaşları ile kalkmıştı.
Abdestini alıp, sabah namazını kılmış ve ellerini kaldırıp; Allah’ım nasıl ki
Hz. Ali kendi adına, kendi yerine, verilen hayat hediyesi için, tüm nimetlere
şükür için ve Seni razı etmek için namaz kıldı. Bize de aynı şekilde aşk ile şevk ile her vakti hikmet dolu 5 vakit
namazı kendi adımıza kılmayı nasip et. Bizlere bu memleketin aleyhine asla
adım attırma. İlmin kapısı Hz. Ali’nin
küffar karşısında ki şecaatini, hakikatleri görme ferasetini hepimize nasip et.
Atam gibi ezana, bayrağa, vatanın şehit kanıyla abdest almış toprağına ihanet
etmeden, yeri geldiğinde seve seve canımızı kurban edecek şekilde yaşamayı
nasip et. Altısı birbirinden heybetli ve vatansever cankuşlarımla hayırlı
toplantı yapmayı nasip et diyerek yengemizin de hayırlı dualarını alarak yola,
toplantıya koyuldu...
Verdiği bir tek söz için lime lime olmayı göze
alabilecek aslan yürekli Davutoğlu ise; derin düşüncelerin, derin sadakatin,
derin yol arkadaşlığının, derin ihlâsın, derin uhuvvetinin verdiği kararlılıkla
28 Şubat toplantısına evden çıktı. Derin
gökyüzüne baktı, stratejik hayretle etkilenip, Allah’ın her şeyi kayıt altına
aldırdığını, Levh-i Mahfûzun derinliğini ve derin muhasebe görüleceğini
düşündü… Büyük bir imanla, milletin iradesine, seçimine saygı duyarak yola
koyuldu…
Erbakan’ın ve ağır sanayinin izinden giden, Milli
Görüş ve münafıklara ağız dolusu sövüş sahibi Temel emmi, İslam birliğine
Filistin ve zulüm gören Müslümanların çilesine son vermeye ömür adanmışlığın
verdiği kararlılıkla ellerini açtı; Allah’ım; İslam birliğini tehdit eden
Müslümanların dağınıklığına son ver. Bu dağınıklığı fırsata çeviren İsrail’i
kahreyle. Dindar görünüp, müminleri arkadan hançerleyen hainlerden
insanlarımızı muhafaza et. Allah’ım aldığımız kararlar, LGBT gibi her türlü
ahlaksızları, mazluma silah çeken canileri, aile yapımızı bozmaya çalışan
alçakları, hizmet etmemek için seçilen belediye başkanlarını, market etiketlerindeki
ve sebze meyve halindeki terörizmin, her yerde, her türlü puştluk düşünenlerin,
Siyonistlerin ödünü koparsın. Allah’ım, Müslümanların dağınıklığından,
içimizdeki münafıklardan sana sığınıyorum. Peygamber
(s.a.v.) Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinin ihyası için bıraktığım sakalın bu
uğurda şahadet kanıyla bulanmasına razıyım. Yeter ki Sen birlik olmayı ve
sünnete uyarak yaşamayı nasip et, güç ve kuvvet ver… Allah’ım dört halife
bir nevi demokrasi ile seçilmişti, bize de seçenlerin seçimine ve seçtiklerine
saygı göstermeyi nasip et diyerek O da yola koyuldu tam bir bilge kişilikle…
Ah Babacan! Ah! Tam da soy ismine uygun bir kişilik; güvenilir,
temiz yürekli, yola çıktığında dostuna – yol arkadaşına pusu atmayan adı gibi
babacan… Kıbleye yöneldi, duaları
içerden göksünü dövercesine: Allah’ım 28 Şubat’ı soğuk ve buzlu Şubata
çevirenleri kahret! Kadının başörtüsüne uzanan elleri kurut! Sade ve sadece
İslam düşmanlığı yapan hainleri yok et! Bizleri,
şuursuz Müslümanların, İslam düşmanlarıyla aynı safta yer alarak verecekleri
zarardan muhafaza et. Milletimizi riyakârlıktan ve içten pazarlıktan,
arkadan hançerlemekten ve dandik insanların “Ben mehdiyim” sahtekârlığına
kanıp, peşine takılmaktan milletimizi koru diyerek, vatanın ve milletin
selameti için toplantı yerine büyük bir ihlâsla yola koyuldu... Hepsinin tek
derdi; milleti çileden emekliyi maaş kuyruğunda, hastayı ilaç kuyruğunda can
vermekten kurtarmaktı, devletin imkânlarıyla millete kusursuz hizmet etmekti…
Rus ayısı, Ukrayna’nın boğazına çökmüş, etrafımız
eşkıya Amerika’nın üssü olmuş ve silahla beraber hainlik yığarken, Batı’nın
rahatça soygunlar yapabilmesi ve Müslüman kanı dökmesi için NATO erketeye
yatmışken, İsrail Filistinli kızların çenesini kırıp, çocuk kanı dökmeye devam
ederken, 6 muhalefet partisinin liderleri zulme karşı yeniden toplandı...
Masada
hangi şeyin harf sırasına göre oturmanın çok da önemli olmadığına inanmış
olmanın rahatlığıyla harf sırasına göre oturdular…
Yüzlerinde harf sırasına göre ifade, önlerinde harf sırasının önemini bildiren
manifesto. Harf sırasına göre büyük bir heyecanla toplantıya başladılar,
harflerin bile hakkını hukukunu koruyarak... Böyle bir toplantıya harfler aciz kalır, şapka çıkarır, sığınacak
alfabe arar… Kararları kesindi: Boy sırasına, vurdum mu oturturum sırasına,
güçlü pazunun sırasına göre oturmak bizim için sorun olmaz; yeter ki Erdoğan
gitsin. Bu sistem bize devletin başına geçme fırsatı vermeyecek, milletin büyük
çoğunluğu bize “he” demeyecek. Bu
toplantı: Eski sistem ama milleti eski günlere geri gönderecek ‘Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem’ hemen ve derhal toplantısıydı ve milletin bekası için kafa
patlatmaktı… Allah, vatanı milleti düşünen, dışarıyla bağı olmayan ve daima
proje üreten böyle bir muhalefeti düşmanlarımıza da nasip etsin. Böyle
muhalefet candır ve devletleri uçuracaktır…
Not: Bu yazı ironi içerir.