28 Şubat
Bu milleti köklerinden kopartarak başka bir şeye dönüştürmek için yıllar boyu yapılan faaliyetlerin zirve noktalarıydı ülkemizde yapılan darbeler. Millet ile o milleti başka bir forma sokmak isteyen küçük bir azınlık arasında yaşanan çekişmenin, irade savaşının tezahürü…
Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak mevcut sistemin kuruluşundan beri neredeyse her on yılda bir tekrarlanan darbeler gibi, 28 Şubat darbesi de Müslüman Anadolu insanının ruhuna, inancına, İslam’a vurulan bir darbeydi.
Yapılan darbelerin zamanı ve failleri farklı olsa da, yapanların zihniyeti ve gayesi hep aynı oldu.
“Laiklik, çağdaş yaşam, ilerici Batı-gerici Doğu, demokrasi, özgürlük, yobazlara- gericiliğe geçit yok” söylemleriyle iktidarı elinde tutmak ve halkı köklerinden kopartıp emperyalist Batının paryası yapmak. Her sloganın ardında milleti inancı, kültürü ve yaşam tarzından kopartmayı hedefleyen zorbaca dayatmalar sergilendi.
Ortada hiçbir şey yokmuş da, “Sihirli bir el tarafından şapkadan çıkartılarak bir devlet kurulmuş, inancı, tarihi, kültürü ve geleneği olmayan bir millet oluşturulmuş” söylemi, sistematik şekilde nakış nakışişlendi zihinlere. Nerdeyse bin yıldır bu topraklarda yaşayan ve dünyaya medeniyet öğreten bir halka, köksüz soysuz, inançsız, değersiz, töresiz kültürsüz ve geleneksizmiş gibi, sadece “Batı değerlerini benimsedikçe insan, ilerici, çağdaş ve aydın” olabilecekleri empoze edilmek istendi.
Değiştirip dönüştürmek, dayattıkları hayatı yaşatmak için…
Değiştirip dönüştürme gayesine matuf davranış sergilemeyenler, buna karşı çıkıp direnenler en şedit şekilde cezalandırıldı. Bu dayatmalara tepkiler büyüyüp algı oyunlarıyla engellenemeyecek noktaya ulaşınca da darbeler devreye girdi.
28 Şubat darbesi, İslam düşmanı zihniyetin dayattığı yaşam tarzına direnen milletin iradesini kırmak için yaptığı bir darbeydi.
Osmanlı sonrası kurulan yeni rejim, yönünü bin yıl boyunca vatanın ve milletin hasım olduğu Batı’ya döndürdü. Milletin inanç ve kültürünü Batı değerleriyle değiştirmek, yaşam tarzını Batılılaştırmak için çabaladı.
Müslüman Anadolu halkı buna direnince doğal olarak milletle iktidar arasında arasına bir uçurum oluştu. Rejimi koruyan zihniyetin devamlı kendi halkına namlu doğrultmasının ardında inanç, değer, aidiyet ve kimlik çekişmesi yatıyordu.
Eğitimden kültür hayatına, sosyal yaşamdan akademiye, sermayeden bürokrasiye her alanda köşebaşını elinde tutan İslam düşmanı zihniyet, halkın inanç ve değerlerini değiştirmek için devlet gücünü kullanarak kimi zaman sopa vurarak kimi zaman da havuç sunarak kesintisiz bir faaliyet yürüttü.
Açıkça devletimizi bölmek, ülkemizi Batının payandası yapmak ve milletin iradesine pranga vurmak isteyenleri “destekleyen bir kesim” işte bu çalışmaların neticesinde ortaya çıktı.Yoksa bir milletin ferdi olup da kendi milletinin İnancına, kültürüne, değerlerine nasıl yabancılaşır insan? Düşmanını dost, dostunu düşman bilerek nasıl yaşar? En mukaddesi olan dinine ve vatanına düşmanlık edenleri nasıl destekleyebilir?
28 Şubat, diğer darbelerden farklı olarak doğrudan “İslam ve Müslümanlar” hedef alınarak yapılmış bir darbeydi. İslam’a düşmanlıklarını gizlemeye gerek bile duymadılar. Darbeci zihniyet sadece İslam’a ve Müslüman halka değil, vatana da düşmandı aslında. Vatan için bir tek tuğla koymadıkları gibi koyanları da engellediler.
Bu gün 28 Şubat darbesinin fiili olarak dayattığı birçok uygulama, Ak Parti iktidarıyla daha doğru ifadeyle Tayyip Erdoğan’ın duruşuyla bertaraf edildi. Halkın darbeciler tarafında ezilmesi engellendi, inancına doğrudan yapılan saldırılara son verildi. Fakat zihni anlamda maalesef o darbecilerin milleti değiştirip dönüştürme çabası engellenemedi.
Yani, Müslümanların Müslümanca yaşam tarzı talebini ve dünyaya bakış açısını değiştirmeyi hedefleyen 28 Şubat darbesi, Müslümanların dış yüzden Müslüman gibi ama anlayış olarak gayet “liberal, demokrat, Kemalist, Batı standartlarında yaşamaya hevesli” bir kitle oluşturma gayesine yaklaşmaya başladı.
Çünkü darbeci zihniyet Müslümanca yaşamanın karşısına “Batıcı laik bir yaşam tarzı” koymuş ve bunu dayatmıştı. Müslüman halkın sınırsız desteğiyle iktidara getirdiği, bizden olanlar ise bunu değiştiremedi. Bu sistemin karşısına inancımıza uygun bir sistem, halkın değerlerine uygun bir hayat nizamı ortaya koyup gerektiği halde bunu sirayet ettiremedi.
Bunun neticesi ise, “sadece oy aldığında” iktidar olabilen ama sosyal ve kültürel alanda varlık gösteremeyen bir iktidar, yaşam tarzı ve düşünme biçimi Batılılaşmaya, kültür ve değerlerini kaybetmeye başlamış bir millet olmaya döndük.
Problemin kaynağı mevcut sistemdi, sistemin dayandığı temeller o temeller üzerine inşa edilen hayat nizamı ve onu koruyan unsurlar hala hükmünü sürdürmekte ve hala faaliyetlerini devam ettirmekte.
Milletten oy almadığı ve “iktidar olmadığı halde muktedir olmayı devam ettiren” zihniyet…
28 Şubat darbesini sonuçları fiilen olmasa da zihni olarak devam etmektedir. Çünkü bu bir zihniyet ve sistem sorunudur. O zihniyetin inşa ettiği sistem içinde o sistemi ayakta tutarak mücadele etmek maalesef bizi her zaman mağlubiyete götürmekte.
Bugün her yönden kuşatılmış ve her mazlum milletin gözünü ümitle bize diktiği bir zamanda, darbeci zihniyetle gerçek manada hesaplaşmadan ayağa kalkabilmemiz mümkün görünmemektedir.
Allah zalime fırsat vermesin.
Bizleri istikametinden ayırmasın.