27 Mayıs'tan 7 Haziran'a darbecilik ve demokrasi
2015 Yılı, 27 Mayıs 1960 Askeri İsyanının 55. Yıldönümüdür. 27 Mayıs Askeri isyanının yıkıcı etkilerini, toplum hala atlatmış değildir. 27 Mayıs isyanı, toplumsal hafızada ve yapıda sarsıntılar yapmaya devam etmektedir.27 Mayısın, bir militer çetenin isyanı ve darbesi olduğu kadar, bir travma olduğu gerçeği unutulmamalıdır. İnsanlar, 27 Mayıs isyanı sırasında yaşadıklarını unutmamışlardır ve yaşanılan acılar elli beş yıl sonra bile geçmemiştir. 27 Mayıs travmasının neden olduğu acılar, iyileştirilmedikçe, Türkiye'nin normalleşmesi, onarılması ve iyileşmesi zor gözükmektedir.
27 Mayıs, darbe, idam, aşağılama, ilmik, baskı, cuntacılık, vesayetçilik gibi kavramları ve anlayışları, zihinlerimize bir daha çıkmamacasına soktu. Bugün bile siyasiler, idam ile tehdit edilmektedirler. Siyasette ve toplumda 27 Mayıs'ın gölgesi, hep dolaşmaktadır.27 Mayıs isyanı, aslında bütün Türkiye'yi esaret altına almanın girişimidir. Türkiye, 27 Mayıs'ın etrafında oluşturduğu esaret zincirlerinden hala kurtulmaya çalışmaktadır. Türkiye, tek Parti diktatörlüğünden Menderes liderliğindeki Demokrat Parti ile kurtulmaya çalıştı. 27 Mayıs diktatörlüğünün esaretinden ise Türkiye Özal'ın Anavatan Partisi ve Erdoğan'ın Ak Parti'si ile yarmaya çalışmaktadır. Yeni Türkiye kavramsallaştırması, bir siyasi partinin siyasi vizyonu olmanın ötesinde 27 Mayıs zihniyetinden ve esaret çemberlerinden kurtulma talebini ifade etmektedir.
Türkiye'de iktidar ve muktedir şeklinde ayırım hep yapıldı. Sivil hükümetin görünüşte iktidar, asker ve bürokratların ise gerçek muktedir olduğu bir düzen Türkiye'de inşa edildi. Türkiye'nin seçilmişleri, iktidar olmaktan, ama muktedir olamamaktan yakınıyorlardı. Muktedirlerin askerler, iktidardakilerin seçilmişler olduğu şeklinde ikili bir yapı yaratan düzenin mimarı 27 Mayıs isyanı ve onun ürünü olan 1961 anayasasıdır. Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere bütün vesayet kurumları, bu dönemde oluşturuldu. Vesayet sistemi, askere özgü bir yargı düzeni kurdu ve askerlerin yapmış oldukları bütün tasarruflar, sivil hükümet ve meclis tarafından denetlenemiyordu. Askerin sivil hükümeti hep kontrol etmesini sağlayan ve son kararı askerlerin ve bürokratların vermesine imkan veren mekanizmalar, hep bu dönemde oluşturuldu. 27 Mayıs isyanının askeri vesayet düzeni, 2002 sonrası Erdoğan liderliğindeki güçlü Ak Parti hükümetleri döneminde mütevazi ölçülerde geriletilebildi. Ancak 27 Mayıs vesayetçi düzeni, anlayışıyla, hukukuyla ve kurumlarıyla var olmaya devam ediyor. Türkiye, 27 Mayıs vesayet düzenini tümüyle tasfiye eden ve demokrasisini derinleştiren bir ülke olmayı henüz başaramamıştır. 7 Haziran seçim sonuçları, Türkiye'nin 27 Mayıs vesayetçi düzenini tasfiye etmek ve demokrasisini derinleştirmek için yoluna devam edip etmeyeceği konusunda belirleyici olacaktır.
İktidar, hukuk içerisinde davranmak zorundadır. İktidar olanların, hukuk dışına çıkma imtiyazları yoktur. İnsanların temel hak ve hürriyetlerini ihlal eden Faşist ve Sosyalist gibi otoriter veya totaliter bir düzene karşı toplumun direnme hakkı, insan haklarının bir gereği olarak kabul edilmektedir. 27 Mayısçıların 1961 anayasası direnme hakkını, seçilmiş iktidara karşı darbe hakkı olarak sunmuş ve meşrulaştırmıştır. Bugünde devletin kurumlarını ele geçirerek kendileri için güç devşiren, ekonomik ve sosyal nüfuz alanlarını içte ve dışta genişleten, kendilerini hükümetin ve toplumun üstünde gören korsan yapılar bulunmaktadır. Korsan yapılar, yolsuzluk ambalajıyla yargı ve polis yoluyla darbe teşebbüsünde bulunmuşlardır. Devlet kurumlarını ele geçiren yapıların, insanların temel hak ve hürriyetlerini u2013KPSS hırsızlığı gibi-, ihlal ettiği ortaya çıkmıştır. Temel hak ve hürriyetleri ihlal eden ve devlet içinde otonom yapılar oluşturan günümüzün patolojik çetelerine karşı durmak, direnme hakkının bir gereğidir ve insan haklarının bir parçasıdır. Hükümetin paralel yapıyla mücadelesi, salt bir siyasi mücadele değildir. Erdoğan ve hükümet, paralel yapıya karşı direnme hakkı çerçevesinde insan hakları ve demokrasi mücadelesi vermektedirler.
27 Mayıs darbecileri, hukuku ve demokrasiyi katletmekten, Türkiye2yi bir esaret kampı haline getirmekten çok sevinçliydiler. Darbeciler, 27 Mayıs'ı Anayasa ve Hürriyet bayramı olarak ilan ettiler, uzun yıllar 27 Mayıs darbesi okullarda hürriyet hareketi olarak okutuldu. Karanlık yapılar, günümüzde de sinsi bir şekilde topluma karşı kuşatma ve hakimiyet alanları inşa etmektedirler. Kendilerini maskelemek ve toplumu uyutmak için karanlık yüzlerini olimpiyat gibi büyük kutlama organizasyonlarıyla gizlemektedirler. Darbecilerin bütün kutlamaları, törenleri ve sembolleri ilga ilga edilmelidir.
27 Mayıs isyancıları, kendilerini toplumun kurtarıcıları olarak sunmuşlardır. 27 Mayısçıların propagandaları ve manipülasyonları sonucu, toplumun önemli kesimleri, militarizmin kurtarıcı olduğunu fikrini içselleştirdi. Günümüzde de patolojik yapılar, kendilerini insanlığı kurtaracak tek nesil olduğunu, insanlığa kurtuluş getirmek için önden giden ışık süvarileri olduğunu iddia etmektedirler. Bu tarz patolojik yapılar, mehdilik, imamlık veya Mesihlik kavramları etrafında sahte kurtuluş ilahiyatları üretmektedirler. En büyük sapkınlık ve sapıklık, bir kişinin veya grubun, kendisini insanlığın kurtarıcısı olma vehmine kapılmasıdır. Türkiye ve insanlık, kendisini bütün kurtarıcılardan kurtarma şeklinde çetin bir meydan okumayla karşı karşıya bulunmaktadır.