Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2916.70
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Nisan 2021

"24 Nisan'da ne oldu?"

“ABD Başkanı Joe Biden, ‘1915 olaylarını yıldönümüyle’ ilgili açıklamasında ‘soykırım’ sözcüğünü kullandı.”

Haberi bu şekilde verenlerin ve okuyanların büyük bir bölümü, ‘24 Nisan’ın neyin yıldönümü olduğunu bilmiyordur herhalde.

“1915 Olaylarının Yıldönümü…”

24 Nisan 1915’te ne oldu ki?..

Osmanlı’nın “düşmanla işbirliği yapan ve yapmaya zorlanan” Ermenileri “uzaklaştırmak” için zaruri olarak çıkarttığı “Tehcir Kanunu”nun ilân edildiği gün müdür, 24 Nisan?

Hayır.

O tarih 24 Nisan değil, “Tehcir Kanunu” ya da resmi adıyla, Sevk ve İskân Kanunu, 27 Mayıs 1915 tarihindeilân edildi.

27 Mayıs’lar bizde “bayram” olarak kutlanırdı, “Zulüm 1453’te başladı!” diyen “kanlı darbecilerin” bayramı, malûm!..

Bunun dışında, önem atfedilen bir “27 Mayıs” bilmeyiz.

Dış dünya da, 27 Mayıs’ı bilmez, 24 Nisan’ı bilir!..

Biz de her 24 Nisan öncesinde “Bu kez başımıza ne gelecek?” diye huzursuz oluruz.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Tehcir Kanunu’nun yıldönümü 27 Mayıs.

Ermeni diasporasının ve aslında “Haçlı İttifakı”nın derdi, “göç ettirilen Ermeniler” ve yolda başlarına gelenler olsaydı…

Yani…

“Sıkıntıyı çeken, göç sırasında çoğu tabii sebeplerle hayatlarını kaybeden insanlar” olsaydı, kampanyalarının simgesi olarak “27 Mayıs”ı tercih ederlerdi.

Hayır bunu yapmadılar, 24 Nisan dediler.

Buradaki 24 Nisan...

Anadolu’daki “Ermeni Mezâlimi”nin faili Taşnak, Hınçak ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerinde başı çeken sözde Ermeni aydınlarının tutuklanmalarının ve sürgüne gönderilmelerinin yıldönümüdür 24 Nisan.

Zamanın ayrılıkçı terör örgütleri, o günün “ASALA”ları, Osmanlı’yı parçalamak için,

-ASALA uzantısı- PKK’nın yaptığı gibi kanlı saldırılar düzenliyorlardı!..

Nice Anadolu evlâdını katleden bu “işbirlikçi” terör örgütlerinin bir marifeti de, Merhum Abdülhamit Han’a, (21 Temmuz 1905’de) “başarısız” bir suikast girişimi düzenlemek olmuştu…

O günleri biraz okuyanlar; bu Ermeni teröristlerin Osmanlı Padişahı’na yönelik suikast girişiminde “başarısız” olmasından dolayı “ağıtlar” yakan gafilleri, hainleri iyi bilirler!..

İşi Osmanlı Padişahı’na suikast girişimine kadar vardıran Taşnaklar, Merhum Abdülhamit Han’ın “Ermeni, Yahudi, Mason” ekibi tarafından tahttan indirilmesinin ardından boş durmadılar elbet…

Merhum Abdülhamit’in “bitirilmesine” aracılık edenler, elleriyle besleyip büyüttükleri canavarın dişleri arasında buldalar kendilerini!

Sultan Abdülhamit Han’ın devrilmesine katkı veren “aydın”ların bir kısmı hayatlarının son demlerini büyük pişmanlıklar içinde geçirdiler ama ne fayda!..

Ayrılıkçı Ermeniler, Siyonistler, İngilizler ve diğerleri amaçlarına ulaştılar ve Osmanlı’yı bitirdiler.

İşin işten geçtiği ve Osmanlı’nın bitişinin “fiilen” gerçekleştiği dönemlerde başı iyice dertte olan Devlet idarecileri, bir “tehcir kanunu” çıkartmak suretiyle, şer odaklarının kullandıkları Ermenileri sıkıntılı alanlardan uzaklaştırmayı denedi.

Göç yolunda kayıplar oldu.

O süreçte, en büyük kayba Anadolu’nun Müslüman evlâtları uğradı ve bir de, -böyle süreçlerde her zaman olduğu gibi, “Ayrılıkçı ve işbirlikçi Ermenilerin yaptıklarından” en büyük zararı gören gariban Ermeni.

İşte bu 27 Mayıs.

Öbürü, 24 Nisan ise, Ermeni Terör Örgütleri’nin faaliyetlerine katılan sözde Ermeni aydınlarının tutuklanmalarının, sürülmelerinin yıldönümü...

“Haçlı İttifakı”nın üzerinde durduğu da bu; Osmanlı’nın o günün ASALA’larını “kapattığı” tarihin yıldönümü.

Tarih tekerrürden ibaret gerçekten… Bugün de, ASALA’nın yerine geçirilen PKK Terör Örgütü’’ne karşı hem içeride, hem de dışarıda büyük ve başarılı operasyonlar yürütüyoruz.

Taşnaklara, Hınçaklara karşı Osmanlı’nın verdiği mücadeleyi, şimdi de Osmanlı’nın ardından kurabildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK’ya karşı yürütüyor.
Dün uğraştığımız taşnaklar, hınçaklar değildi aslında; onları kullanan “büyük güçler”di.

“Haçlı-Siyonist İttifakı”ydı.

O gününün taşnakları, hınçakları zaman içinde ASALA’ya, PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye, SDG’ye (…) dönüştüler…

Tarihi, “mesajları” alarak okuduğunuzda, hangi tarihin aslında neyin yıldönümü olduğunu atlamadığınızda tabloyu net bir şekilde görüyorsunuz…

Osmanlı’yı yıkanlar, bizden önceki birkaç neslin, bizim neslimizin ve bugünkü nesillerin “tarih şuuruna” vakıf olmamaları…

Dün ile bugün arasındaki bağlantıyı kuramamaları için ellerinden geleni yaptılar, bunda büyük ölçüde “başarılı” da oldular.

Bugün…

Karşımızdaki tehlikenin büyüklüğünü yeterince göremiyorsak…

Bırakınız, bizim görmemizi…

Yönetenler bile, yaptıkları “toplum vicdanını” yaralayan görevlendirmeler, aldıkları “sadece garibanı vuran kararlarla” kendi zeminlerini aşındıran, kaydıranlar bile göremiyorsa...

Koca memleketin üniversiteleri, sivil toplum örgütleri adeta uyuyorsa…

Üniversiteler ve sivil toplum örgütleri toplumdan, milli mücadelen neredeyse tamamen kopmuş ve “politikanın dar koridorlarına” sıkışıp kalmış haldeyse..

Bizler…

“Soykırım yalanlarına karşı gerçek mânâda mücadele veren sivil toplum örgütü olarak, sadece Rahmetli Hasan Celal Güzel’in borçla harçla idame ettirmeye çalıştığı YTSAM’ı (Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi) vardı, o da gitti, mevzu neredeyse bitti!” diyorsak…

Bugün…

Hâlâ, “eğitimde reform”, “kültürde reform” vaatlerini işitiyorsak…

“Televizyonlar eliyle yürütülen milli ve manevi değerleri saldırı, aile yapısını çökertme operasyonlarına karşı” neler yapıldığını bilmiyorsak, daha doğrusu pek bir şey yapılmadığını biliyorsak…

Sıkıntı gittikçe büyüyecek demektir!..

Biden şunu demiş, Biden bunu demiş; önemsiz değil ama çok da önemli değil.

Biz biz olabilirsek, onlar bize böyle alçakça iftiralar atma cesaretini “bir daha” bulamazlar!.

Mesele…

Kömürlükte kaybettiğimiz anahtarı, “böylesi daha kolay” diye dışarıda aramamakta!..

Rahmetli Nasrettin Hoca’nın fıkrasının günümüze sunduğu “mesajı” alabilecek idrak düzeyine ulaşmak, birçok meseleyi çözer.

“Bütün sorumluluğu ‘Bir Kişi’nin sırtına yükleme” kötü alışkanlığından vazgeçmezsek, sıkıntı büyür!

Allah korusun;

İstanbul’a Konstantinopolis diyen Biden kazanır,

“Zulüm 1453’te başladı!” diyen içerideki “ittifak” kazanır!..

ALLAH RAHMET EYLESİN, MEKÂNI CENNET OLSUN!..

Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş kardeşimizin Muhtereme Zevceleri Hatice Hanımefendi’nin vefatını teessürle öğrendim.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Mustafa Bey kardeşime ve diğer acılı aile mensuplarına sabırlar diliyorum.